Türkiye Ekonomisinde 2019 Senaryoları

Utku Altunöz – 31.12.2018

Değerli PARA & BORSA takipçilerim. 2018 Yılı maalesef ülkemiz için çok da rahat geçmedi. Gerek dünya konjonktürü gerekse ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik problemler bu durumun en önemli sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Zor geçen yılın ardından 2019 yılında ekonominin nasıl olacağı en çok konuşulan konuların başında gelmektedir.

Türkiye, 2019’da yine bir seçim deneyimi yaşayacak. Devamlı erkene alınan seçimler ve referandumlarla seçim atmosferinden çıkamayan Türkiye, 31 Mart’ta ise uzun aradan sonra ilk kez “zamanında ve planlanmış” bir takvimle sandık başına gidecek. Bu bağlamda ekonomi yönetimi gerek seçime yönelik olarak gerekse ekonomide talep arttırma amacıyla farklı adımlar atmaya başladı. Mali aflar ve asgari ücrete yapılan % 26’lık zam, beyaz eşya ve otomobilde ÖTV indirimi bu adımların başında gelmektedir. Bu gelişmeler bağlamında çokça konuşulan ekonomik durgunluk konusu gündemdeki yerini korumakta. Çünkü 2018’in son çeyreğini sıfıra yakın büyüme ile kapatmaya hazırlanan Türkiye ekonomisinde 2019’un “kriz yılı” olacağı beklentisi hâkim. Bununla birlikte 2017’nin üçüncü çeyreğinde yakaladığı % 11,1 büyüme ile Türkiye “dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi” unvanını kazandığı da unutulmamalıdır.

Yıllarca ekonomik çalışmalar yapmış ve birçok ülkenin ekonomisini araştırmış biri olarak yetkilileri STAFGFLASYON konusunda uyarmak istiyorum. Durgunluk ve yüksek enflasyonun aynı anda görüldüğü durumu ifade eden stagflasyon olgusu eğer ekonomimizde yapısal reformlara ivedi şekilde başlanmazsa bizleri uğraştıracağa benziyor. Türkiye ekonomisinde 4-5 çeyrek  durgunluk yaşanıp (eksi ya da %1 seviyelerinde büyüme) mevcut enflasyon oranları ile de devam ederse istenmeyen sonuçlar ile karşılaşabiliriz. Benim kişisel görüşüm olası bir ekonomik krizde 2008 yılındaki gibi V şeklinde bir durum yerine U şeklinde bir durum görmemiz oldukça olası. Nedenine gelince;

2008 krizi sonucunda %5 seviyelerinde küçülen ekonomimiz 1 yıl sonra bunun iki katı büyümeyi rahatlıkla başarmıştı. Bu durumun en büyük sebebi o dönemde yaşanan likidite bolluğuydu. Yine söz konusu dönemde özel sektör borçluluğu oldukça düşük düzeydeydi. Şu an Türkiye özel sektör bağlamında dünyanın en borçlu birkaç ülkesinden biri konumunda. Bankacılık sektöründeki sıkıntıları da göz önünde tutarsak V şeklinde bir çıkışın kolay olmayacağı muhtemel. Bu arada Türkiye’nin 2001 ve 2008 krizlerinden hızla çıkma becerisi gösterebildiğini de unutmamak gerekiyor.

Yıllık bazda Kasım ayında enflasyon %21,62’lere kadar indi. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bu durumun en önemli nedenleri   kurdaki gerileme, ÖTV KDV gibi vergi indirimleri, petrol fiyatındaki düşüş ve iç talepteki keskin daralma. Bu gelişmeler 2019’da da devam edeceğini ön görüyorum. 2019 yılının birinci yarısında vergi indirimlerinin kalkması, zamların yılbaşında devam etmesi, parasal sıkılaştırmanın azalmasının enflasyonu arttırıcı etki yapacağı unutulmamalıdır.

Ekonomimizin kanayan yarası işsizliğin Ekim 2018 itibariyle %11,4’e çıkması ve toplam işsiz sayısının geçen yılın aynı dönemine göre 330 bin kişi artarak 3 milyon 749 bin kişiye ulaşması yıllık büyüme oranımızın en az %3.5 olması gerektiği anlamına geliyor.

2018 yılında önemli bir yükseliş kaydeden dolar kuru iç talepteki azalma, dünyadaki konjonktür, enflasyonist durumda yavaşlama gibi gelişmelerle 5.28’lere geriledi. Eğer Brunson vakası gibi ciddi politik olaylarla karşılaşılmaması durumunda kurun bu seviyelerde olacağını düşünüyorum. Bununla birlikte ekonomik reformlara hız verilmemesi ve kriz söylentilerinin artması sonucu Kredi Temerrüt Risk Primimizin artması durumunda istenmeyen rakamlar görebiliriz. Ayrıca Merkez Bankasının faiz indiriminde çok aceleci olmayacağını, enflasyonda kalıcı düşüş olmadan faiz indirimine gitmeyeceğini düşünüyorum.

2019 yılının ülkemize, milletimize sağlık, huzur, barış ve mutluluk getirmesini diliyorum. Hepinizin yeni yılını en işten duygularımla kutluyorum….

Doç. Dr. Utku Altunöz
E-mail: utkual@hotmail.com
https://twitter.com/utkualtunoz