Rekabetçi kur mu, faiz arbitrajı mı?

Türkiye Ekonomisi içinde bulunduğumuz dönemde önemli tartışmaların içinden geçiyor. Küresel virüs salgınının dünya ve Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini bertaraf etmek üzere, reel sektörü ayakta tutmak adına süregelen destek paketlerinin konuşulduğu ortamda, bir yandan da tuhaf değerlendirmelere şahit oluyoruz. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Türkiye’nin hem sıkı para ve maliye politikasına geçerek doğru yaptığını, bu duruşu devam ettirmesi gerektiğini söyleyip, bir taraftan da 2021 için yüzde 6’lık bir büyüme hedefi açıklaması. IMF ekonomistlerinin iki etik dışı hareket yaptıkları görülüyor.

Birinci etik dışı hareket, Türk Ekonomi Yönetimi’nin sıkı para ve maliye politikası tedbirlerini alkışladığını belirtip, aynı anda, başta ABD ve AB, dünyanın önde gelen ülkelerine genişletici para ve daha da önemlisi maliye politikası tedbirlerine devam etmelerini önermesi. Türkiye’den başka hiç bir ülkenin ‘Kovid-19’la mücadele ederken cari açığına, bütçe açığına, kamu borcuna laf yok. Ama, konu Türkiye ise var. Bu etik açıdan olacak iş değil. İkinci etik dışı hareket ise, her defasında Türkiye Ekonomisi için yaptıkları muhafazakar ve olumsuz büyüme tahminlerini her defasında geçmeyi başaran Türkiye’yi adeta zor durumda bırakmak için yüzde 6 gibi iddialı bir büyüme ortaya koymaları.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!