Hisse Getirilerinin Modellenmesi: F/K & Fd/Favök Kıyaslaması

Bu makale Journal of Economics, Finance and Accounting dergisinde yayınlanmıştır. (http://pressacademia.org/journals/jefa/archives/volume-4-issue-3)

Hisse senedi getirilerinin modellenmesi son dönemde önemi artan çalışmalar arasında yer almaktadır. Levine (1996), yaptığı çalışmada hisse senedi getirisi ile ülke ekonomik büyümeleri arasında pozitif bir ilişki bulmuştur. Bu durum merkez bankalarının stratejik hedefleri arasında hisse senedi piyasalarını da dikkate alması gerektiği görüşünü desteklemektedir. ABD’de siyasetçilerin yaptığı açıklamaların borsaların kapanışlarını dikkate alması ve borsalarda önemli gerilemeler gözlendiğinde hükümet ya da FED’in müdahaleleri aynı zamanda piyasalardaki düşüşün makro sonuçlar da doğurmasından kaynaklanmaktadır.

BİST’de 1998-2014 arasında işlem gören 24 sektörden 204 şirketin 2,549 verisi çalışmada kullanılırken tüm denklemler Genelleştirilmiş Momentler Metodu (GMM) ile çözümlenmiştir. Yaptığımız çalışmada hisse senedi getiri modellemesini Türkiye örneği üzerinden oluşturmak istedik. Beklendiği gibi hisse senedi getirileri bir önceki yılki getirilerinin tersine bir eğilim içerisinde yer almaktadır. Yılbaşında F/K ve FD/FAVÖK’ü daha düşük hisse senetlerinin yılsonundaki getirileri daha yüksek olmaktadır. Modelin sonuçlarına göre piyasa, hisse senetlerini fiyatlarken tek bir çarpana bakmamakta; F/K ve FD/FAVÖK çarpanlarını neredeyse eşit önemlilik derecesinde dikkate almaktadır. Yılbaşındaki çarpanlarına göre yılsonu getirilerin oluşması yatırımcıların yaklaşık 1 yıla yakın bir vadede hareket ettiklerine de işaret etmektedir.

Temettü verimi beklentisi arttıkça hisse senetlerinin getirisi önemli oranda yükselmektedir. Bu durum Türk piyasasında temettü veriminin mevcut algının aksine hisse senedi getirisi üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Şirket değerini artırmak isteyen ana ortakların bir temettü politikası oluşturması ve yatırımcıları ile paylaşması gerekmektedir. Dağıtılan temettüden vergi ödenmesine ya da bazı yatırımların gerçekleşmesini önleme potansiyeline rağmen Türk piyasası yatırımcıları, az da olsa temettü dağıtan şirketleri tercih etmektedir.

Şirketlerin kaldıraç seviyelerinin hisse getirisinde ortalamada önemli bir etkiye sahip olmadığı görülürken satış büyümesinin getirileri yukarı yönlü artırdığı sonucuna ulaşılmıştır.

Jeopolitik riskler, ülke riski ve şirkete özgü riskler hisse senedi getirilerini negatif etkilerken şirkete özgü risklerin daha baskın olduğu görülmektedir. Özellikle bireysel yatırımcıların portföy yatırımı gerçekleştirmemesi şirkete özgü risklerin hisse senedi getirisindeki olumsuz etkisinin önemli bir sebebi olabilir. Zira portföy yatırımı yapan kurumsal yatırımcılar şirkete özgü riskleri yok edilebilmektedir.

Şirketlerin yıl içerisinde gerçekleştirdikleri sabit sermaye yatırımları hisse senedi getirisini artırırken kaldıraç seviyelerinin getiride ortalamada net bir etkisi görülememiştir. Şirketlerin maddi olmayan yatırımları ise yeterli nitelikte olmaması ve riskli olmaları nedeniyle hisse senedi getirisinde beklenen etkiye sahip değildir.

Hisse senetlerinin likiditesi arttıkça getirilerinin önemli bir oranda yükseldiği görülmektedir. Gelecekte şirketlerin piyasa değeri ana ortaklar için daha stratejik olacaktır. ABD’de olduğu gibi hisse senetleri banka kredileri için teminat olarak kullanılabilecek, şirket satın almalarında takas görevi görebilecek, çalışanlara prim veya bonus olarak verilebilecek, tahvil anapara ödemelerinde bir opsiyon olarak kullanılabilecektir. Bu durum şirket yöneticileri için sadece FAVÖK ya da Net Karın değil şirket değerinin de belirli bir hedefe konulması anlamına gelecektir. Bu şartlar altında şirketlerin likidite sağlayıcılık işlemleri ya da halka açıklık oranını artırarak şirket değerini yükseltmesi gerekecektir. ABD’de şirketlerin halka açıklık seviyeleri %80’leri aşabilmektedir.

Çalışmamızda gösterge tahvilin toplam etkisi dikkate alınmıştır. Gösterge tahvilin enflasyon etkisi arındırılarak modele eklenmesi halinde ise ülke riskinin hisse senedi getirisine etkisi daha net bir şekilde gözlemlenebilir. Modelimiz likiditenin hisse getirisine etkisini ölçmekle birlikte Granger Nedensellik ile etkinin yönünün netleştirilmesi likiditenin daha doğru yorumlanabilmesini beraberinde getirebilir.

Dr. Halil Arslan