Enflasyonla mücadelenin 3 temel kuralı

Türkiye ekonomisinde ‘fiyat istikrarı’, yani ‘enflasyonla mücadele’nin kalıcı ve sürdürülebilir sonuç verecek 3 temel koşulu, esasen talebi, yani tüketici eğilimlerini baskı altında tutmaktan çok, ‘etkin maliyet yönetimi’, ‘verimlilik’ ve ‘israfın önlenmesi’dir. Türkiye ekonomisinde, tarım ve gıda ürünlerinin bütününde toplam israf 214 milyar TL, ekonominin sınırlı kaynaklarının bütününde israf değeri 550 milyar TL’nin üzerindedir. Bir ülkenin ürettiği milli gelirin, katma değerin, ürünlerinin yüzde 15’inin heba olduğu bir ekonomide, enflasyonla mücadelede kalıcı bir başarılı sonuç elde etmek mümkün değildir.

İkinci bir kritik önemde konu ise reel sektörün mal ve hizmet üretimi için kullandığı girdilerin sebep olduğu maliyetlerin yönetimidir. Türkiye, son 50 yıldır, bilhassa da son 20 yıldır paha biçilmez bir sanayileşme hamlesi yürütüyor olmasına, pek çok sektörde yüksek teknoloji üretme kabiliyeti yakalamış olmasına rağmen, ne yazık ki satılan malın maliyeti noktasında, etkin bir maliyet yönetimi performansı yakalayamamıştır.

Yine, en taze sonbahar verileriyle, tüm dünya ekonomisinde ortalama üretici fiyatları endeksindeki artışın yüzde 0’ın altında seyrettiğini, tüm gelişmekte olan ülkelerde ise yıllıklandırılmış üretici fiyatları endeksi artış oranının, maliyet enflasyonu artış oranının yüzde 2,1 olduğunu dikkate aldığımızda, Türkiye’nin yıllıklandırılmış üretici fiyatları endeksi artış ortalamasının yüzde 20’ler mertebesinde olması; üstelik yıllıklandırılmış oranın 2018 sonbaharında yüzde 46’yı bile görmüş olması düşündürücüdür. Dünya ekonomisindeki üretici fiyatları endeksi oranları dikkate alındığında, Türkiye’nin oranlarının bu derece yüksek olması, salt döviz kurlarındaki artış ile izah edilebilecek bir tablo değildir. Reel sektörün fiyat belirleme alışkanlıklarındaki ahlaki erozyonu ve bükülmeyi doğrudan işaret etmektedir.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!