Enerji arz güvenliği ve enerji enflasyonu

Küresel ekonomi-politik çok katmanlı bir dünyada ‘dişli’ meseleleri aynı anda yönetmek zorunda kaldığı zorlu bir dönemden geçiyor. Bir tarafta ‘fosil bazlı’ enerji türevleri aleyhine büyük bir propaganda dalgasının tırmanarak sürdüğü, ‘yeşil büyüme’, ‘yeşil enerji’ kavramlarının önceliklendirildiği, ülkelerin doludizgin adımlar attığı bir süreç; diğer tarafta ‘enerji arz güvenliği’ ve enerji fiyatlarına yönelik ‘çok sıcak’ gelişmelerin yaşandığı bir süreç. Dünyanın önde gelen ekonomileri, 1970’lerden bu yana ilk kez ekonomilerinde bu derece ağır bir ‘enerji enflasyonu’ baskısıyla karşı karşıyalar.

Öyle ki, en az 30 yıldır ‘deflasyon’, yani fiyatların gerilediği bir ekonomik yapının içinde mücadelesini sürdürmekte olan Japonya’da, tüketici fiyatları, enerji ve gıda hariç çekirdek enflasyon ve gıda enflasyonu negatif iken, enerji enflasyonu ilk kez yıllıklandırılmış bazda yüzde 7’ye ulaşmış durumda. Bu durum, Japonya açısından şoke edici bir maliyet enflasyonu anlamına geliyor. Fransa’nın yukarıda belirttiğim enflasyon türlerinde yıllıklandırılmış oranları 0.5 ile 2 arasındayken, enerji enflasyonu tek başına yüzde 13.5’e ulaşmış durumda. İtalya 0.5 ile 1.5 arasındayken, enerji enflasyonu yüzde 20’ye dayanmış durumda. Birleşik Krallık 0 ile 3.5 arasındayken, enerji enflasyonu yüzde 12. Kanada yüzde 2 ile 5 arasındayken, enerji enflasyonu yüzde 22 ve ABD 2.5 ile 5 arasındayken, enerji enflasyonu yüzde 25.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!