Afrika için rekabet derinleşiyor

Türkiye’nin son 20 yıla damgasını vuran diplomasi hamleleri, 252 diplomatik misyon sayısı ile, dünya ölçeğinde en geniş diplomasi ağı olan ilk 5 ülke arasında olmamız gibi paha biçilmez bir pozisyonu da beraberinde getirdi. Son 15 yıla damgasını vuran ‘Afrika Açılımı’ ise, aştığımız her diplomatik misyon sayesinde, ilgili Afrika ülkesine ihracatımızın yüzde 25 ile 30 oranında artması gibi çok pozitif, çok güçlü bir geri dönüşün sağlamış durumda. 2060 yılında dünya nüfusunun yüzde 27’sini, 2100 yılında ise yüzde 39’unu temsil etmesi beklenen Afrika’nın bugün 2800 dolar seviyelerindeki kişi başına satın alma gücünün 2060’da 6 bin dolara, 2100 yılında ise 13 bin dolara yükselmesi beklenmekte.

Bu temel beklentilerin ışığında, küresel sistemin önde gelen ülkeleri arasında yükselen Afrika için rekabetin giderek derinleştiğini gözlemliyoruz. Afrika’nın yeni nesil ticaret, ulaşım, sağlık, eğitim gibi temel hizmet sektörlerinin yanı sıra, imalat sanayi, enerji ve tarım gibi stratejik sektörlerde hamle ihtiyacı her geçen gün artmakta. Bu nedenle, gerek batılı ülkeler, gerekse de Çin gibi önde gelen Asya ekonomileri, Afrika pazarında daha güçlü bir konum elde edebilmek adına kıyasıya rekabet ediyorlar. Her iddialı ülke, Afrika pazarında daha fazla söz sahibi olmasının, daha fazla ihracat yapmasının Afrika pazarında daha fazla lojistik merkezi ve dağıtım ağı oluşturmasından kaynaklandığını bilmekteler. Bu nedenle, bir yandan bu yönde doğrudan yatırımlar için fırsatları kollarken, bir yandan da Afrika şirketlerinin kendi hamlelerine, yerel yatırımcıların stratejik kararlarına finansman yoluyla da ortak olmaya çalışıyorlar.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!