20 yılın ‘tercihler’iyle yüzleşmek

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in geçtiğimiz çarşamba NATO Bakanlar Konseyi’nde gerçekleştirdiği dikkat çekici konuşma, Atlantik İttifakı’nda son 20 yılın tercihleri noktasında önemli ipuçları barındırıyordu. Blinken’ın NATO İttifakı’nın ekonomik, teknolojik ve ideolojik alanlardaki tehditlere karşı koyması için kapasitesini genişletmesi gerektiğini savunurken, stratejik sektörlerde ve teknoloji alanında kritik kaynaklara erişme becerilerine ve kabiliyetlerine değindiği Çin ve Rusya’nın, bu kaynakları ABD ile müttefikleri arasına nifak sokacak şekilde kullandığının da altını çizdi.

Tespitler son derece isabetli olsa da, bu tespitlerin en önemli dayanağının NATO İttifakı üyesi ülkeler arasında, bilhassa Atlantik İttifakı’nın batı ve doğu kanadının öncelikler, hedefler ve tehditler konusunda gereken konsensüsü, işbirliğini bir türlü gerçekleştirilememiş olmalarının devasal etkisi asla unutulmamalı. Avrupa’nın NATO dışı güvenlik stratejisi ve konsepti arayışı ve ‘Avrupa Ordusu’ hayali bir yana; ABD’nin de Avrupa Birliği üyesi ülkelerin NATO’dan ‘zihinsel’ ve ‘felsefi’ kopuşlarına yeterince tepki vermemesi bizi bugünlere getirdi. Bilhassa, İttifak’ın güney doğu kanadının 65 yıldır kesintisiz ‘kale’si olan ve NATO’nun bölgesel ve küresel güvenlik ihtiyaçları ve operasyonları açısından vazgeçilmez bir konumu olan Türkiye’nin haklı çağrılarının cevapsız kalması ve bu tablonun üye Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri nezdinde bir güvensizlik krizine dönüşmüş olması asla unutulmamalı.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!