Tahviller ve enflasyon

Atilla Yeşilada – 23.11.2016

Tarihi bir eşikte durmuş, yarını seyrediyorum. 30 yıllık tahvil rallisi bitti mi diye soruyorum. Cevaplar başta Türkiye, dünyanın kaderini belirleyecek. Eğer bu sene hiç FÖŞ makalesi okumadıysanız, bunu mutlaka okuyun, çünkü hayatınız değişecek. Bende boş laf yok, finans camiasının en çok başını ağrıtan sorusuna somut cevaplar veriyorum. Çoğunuz finansla ilgilenmezsiniz; ilgilenenler de altın-döviz-borsa sorar, ama küresel finans sisteminin temeli bono-tahvil pazarı ve ABD faizleri. Trump’ın işbaşına gelmesi ile birlikte global likidite bolluğunu destekleyen birinci neden olan bono-tahvil rallisinin bittiğine dair korkutucu kehanetler var. Bunlar doğru mu? Doğruysa Türkiye nasıl etkilenir? Doğru değilse, fırsatlar var mı?

21. yüzyılda Gelişmekte Olan Ülkeler’in (GOÜ, Piyasalar = GOP) hızlı kalkınmasında önemli bir etken küresel faizlerin düşük olmasıydı. Önce andığım tahvil rallisi, sonra da başta Fed, rezerv para merkez bankalarının (MB) QE politikaları sayesinde dünya tarihsel bir para bolluğu gördü. Ayrıca fonlar zengin ülkelerden GOÜ’ye aktı.

Trump’ın başkan seçilmesi ile bu akım dinamiğinin yön değiştireceği korkusu yaygınlaşmaya başlıyor. ABD’de büyümenin hızlanması ve bütçe açıklarının artmasına paralel enflasyon ve bono-tahvil faizleri yükselebilir. Bu durumda Fed parasal sıkılaştırma uygulayarak küresel likiditeyi yavaşlatır. Ayrıca, yükselen ABD faizleri GOÜ’in de faizlerini yukarı iter. Küresel finansal koşullarda sıkılaşma hem GOÜ’i yavaşlatır, hem de kalıcı olarak fon çıkışına neden olur.

Temel hatları ile bu kurgu doğru, ama Şeytan detayda gizli derler. Öncelikle, bono-tahvil faizlerinin kalıcı olarak yükselmesi için dünyanın deflasyon eşiğini atlatıp uzun soluklu bir enflasyon dönemine adımını atmış olması lazım. Bu ne denli gerçekçi? Çok gerçekçi değil. Yerkürede hala bol miktarda atıl kapasite var. Emtia fiyatları düşük. ABD dolarının değer kazanması tüm küreye enflasyon ihraç ediyor, ama bu etki sınırlı.

Devamı için TIKLAYINIZ!