Küresel ticarete yeni ‘küresel kriter’ler

Dünya ekonomisinin önde gelen ekonomilerinin oluşturduğu G7 ve G20 Grubu ülkeleri, uzun bir müzakere sürecinden sonra, ‘Kovid- 19’a karşı aşılanma sürecinin giderek hız kazandığı bir periyotta, küresel pandemi sonrasının dünya ekonomisinin yeni rekabet koşullarına yönelik müzakereleri giderek hızlandırdıkları gibi, temel başlıklarda mutabakata vardıklarını da gözlemlemekteyiz. Küresel pandemi sonrası dünya ekonomisinde mal ve hizmet üretimi ve ihracatı adına, küresel üretim ve ihracatın ‘sürdürülebilir’ kılınması adına, şu temel prensipler öne çıkıyor: 1) İklim değişikliği ve çevreye duyarlı üretim ve ihracat; 2) Küresel kurumsal yönetişim ilkelerine dayalı bir üretim ve ihracat; 3) Evrensel ölçekte işçi ve insan haklarına duyarlı bir üretim ve ihracat; 4) Toplumsal hayatın ve iş hayatının her aşamasında kadın-erkek eşitliğine, cinsiyet eşitliğine duyarlı bir üretim ve ihracat.

Türkiye, bilhassa 1980’lerden bu yana geride bıraktığımız 40 yılı, gerçek bir piyasa ekonomisini yukarıda belirtilen 4 temel başlığa duyarlı ve dayalı bir üretim ve ihracat ekosistemini oluşturma gayretleriyle geçirdi. Bu nedenle, minimum karbon salınımı, sıfır atık, yenilenebilir enerji teknolojileri atılımı gibi yeşil enerji, yeşil üretim ve yeşil ihracat ilişkisini güçlendiren adımlarımız her gün dünya ekonomi çevrelerine mal oluyor. 2015 yılında, G20 Zirvesi’ne Antalya’da ev sahipliği yaparken, OECD’nin kurumsal yönetişim ilkelerinin G20 ülkelerince benimsenmesine bizzat bayraktarlık eden ve bu ilkelerin G20/ OECD kurumsal yönetişim ilkeleri olarak adlandırılmasını sağlayan ülkeyiz.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!