Koridor rekabetinde ‘algı’ savaşları

Dünya mal taşımacılığı açısından, doğal boğazlar ve deniz geçiş noktaları kadar, küresel deniz taşımacılığı trafiği açısından ciddi bir maliyet avantajı sağlayan kanallar uzun zamandan beri uluslararası taşımacılık ve lojistik camiasının gündemindedir. Malum, filmlere de konu edilen korsan saldırılar ve güvenlik riskleri bakımından bir tarafta Aden Körfezi ve Babu’l Mendeb Boğazı, onların uzantısı olarak Süveyş Kanalı, diğer tarafta Malakka Boğazı, Asya’yı Hint Okyanusu’na, Akdeniz’e, Afrika ve Avrupa’ya bağlayan kritik deniz geçişleri açısından gündemdeler. Söz konusu deniz geçiş noktalarındaki güvenlik riskleri, gemilere yapılan saldırılar, kıtalar arası deniz trafiğinin Ümit Burnu’na yönelmesine sebep olabilir ki, bu da ciddi bir süre ve kar kaybı anlamına gelecektir.

Üzerinde düşünülmesi gereken iki kritik başlığı şu şekilde vurgulayabiliriz; birincisi korsanlara karşı söz konusu deniz geçişlerinin güvenliğini sağlamak ne kadar zor olabilir; ikincisi söz konusu kritik önemdeki deniz geçişleri öteden beri olası deniz kazalarını ve güvenlik risklerine her daim şahit olduğundan; bugün yaşanan olaylara fazladan anlam yüklemenin ardında farklı bir ‘algı savaşı’ mı söz konusu? Çünkü, var olan gerçek şu ki, ABD ve Avrupa Birliği ve Çin arasında kıtaları birbirine bağlayan ekonomi, ticaret ve enerji koridorlarına yönelik rekabet tırmanmakta. Bu nedenle, dünya ekonomisinin güç merkezleri konumundaki aktörler arasında denizyolu ve demiryolu güzergahları ile limanlar ve lojistik merkezlerinden oluşan ağlara dayalı bir ‘koridor rekabeti’ de hızlanıyor.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!