Kan, Zahmet, Gözyaşı ve Ter

Milletvekili seçimleri sonuçlandı, AKP ve Cumhur İttifakı önemli bir başarı elde etti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Erdoğan ilk turda kazanmaya çok yaklaştıysa da durum ikinci tura kaldı. İkinci turda ne olacağı kamuoyu araştırması yapanlarca ve siyaset bilimcilerce tahmin edilir, o benim oturduğum yerden bileceğim bir şey değil ama Erdoğan’ın kazanması sürpriz olmayacak. İlk turun iki büyük sürprizinden ilki Erdoğan’ın aldığı oy oranı, ikincisi de olarak deprem bölgesinden Erdoğan’a gelen büyük destekti.

Ekonominin geldiği durumun büyük bir enkaz olduğunu, bunun yanlış ekonomi politikası uygulamalarından kaynaklandığını devletin resmi verilerine dayanarak defalarca yazdım. Çoğumuz, başta enflasyon olmak üzere ekonomik durumun son derecede bozuk olduğunu ve bunun seçim sonuçlarını etkileyeceğini konuştuk, tartıştık. Her şey ekonomi değil elbette ama ekonominin seçimlerde genellikle önemli etkisi olduğunu biliyoruz. Buna karşılık sonuçlar hiç de öyle olmadı, ekonomik durum sonuçlarda yeterince etkili olmadı. Bunun nedenlerini doğru analiz etmek gerekir. Bu yazımda bunu analiz etmeyi deneyeceğim.

Her şeyden önce insanlar ekonominin ne durumda olduğunu çok iyi anlamış değil. Bir kere büyük bir kitle devlet yardımlarıyla geçiniyor ve yardım kesilirse ne yapacağını bilmiyor. Buna ‘sadaka ekonomisi’ deniyor. Çoğu, bu yardımların devlet tarafından değil iktidar partisi hatta Cumhurbaşkanı tarafından yapıldığını sanıyor. Durumu en kötü düzeyde olanlar onlar olduğu halde bu durumu kaybetmek istemiyorlar ve bunun ancak bu iktidarla sürdürülebileceğini düşünüyorlar. Sadaka ekonomisinden yararlananların dışında kalanlar, hayat pahalılığına karşın, işlerini kaybetmedikleri iyi kötü zam aldıkları sürece ekonomideki bozulmanın aşılabileceğini düşünüyorlar. Bu, mavi yakalılarda olduğu kadar beyaz yakalılarda da oldukça yaygın bir düşünce olarak karşımıza çıkıyor. Özetle söylemem gerekirse toplumun önemli bir çoğunluğu ya ekonomideki bozulmanın yeterince farkında değil ve bunu geçici bir durum olarak algılıyor ya da durumun farkında ama öncelikle işini kaybetmediği sonra da eline geçen gelir şimdilik arttığı için bu gelişmeyi görmezden geliyor.

Böyle bir durumda muhalefetin yapması gereken şey durumu bütün çıplaklığıyla verilerle ortaya koymak, bugün ayakta duruyor gibi görünen ekonominin aslında ringde sallanan boksör gibi ilk sıkı darbede yere düşebileceğini göstermektir. Bir başka deyişle gerçek durumu bütün çıplaklığıyla ortaya koymak, en az iki yıl sıkıntı çekileceğini ve bu durumdan çıkmak için neler yapılacağını topluma bütün açıklığıyla anlatmaktır. Winston Churchill, 13 Mayıs 1940’da başbakanlık görevine geldiğinde, daha önce hükümette görev alırken söylediklerini tekrarlamıştı: “Size kan, zahmet, gözyaşı ve terden başka vaat edecek hiçbir şeyim yok.”[i]

İnsanlar, kendilerine en az hükümet kadar, hatta ondan daha çok vaatlerde bulunan bir muhalefet gördüğünde ekonominin aslında o kadar da kötü olmadığını düşünürler. Bunu defalarca yazdım ve her yazdığımda “siyaset öyle yapılmaz, hayal satmak lazım” tepkisiyle karşılaştım. Siyaset nasıl yapılır bilemem ama gerçekleri konuşmazsanız gerçekleri konuşmayanları eleştirmenizin anlamı kalmaz.

“Daha fazla yalan söyleyerek yalan söyleyeni alt edemezsiniz” (Özdeyiş.)


[i] https://learn.nrm.org/media/1240/winston-churchill-blood-sweat-and-tears-complete.pdf