Fren mi Gaz mı? ya da Cari Açık mı Büyüme mi?

Mahfi Eğilmez – 11.10.2012

Ocak – Ağustos ödemeler dengesi açıklandı. Önemli gelişmelere değineyim:

1. 2012 yılının 8 aylık cari açığı 36,1milyar dolar. Geçen yılın 8 aylık açığı 52,2 milyar dolardı. Buna göre cari açıkta geçen yılın aynı dönemine göre 16,1 milyar dolarlık (% 31 oranında) düşüş var.

2. Cari açık 12 aylık bazda 60 milyar doların altına indi (59.013 milyon dolar)

3. Hafta içinde açıklanan OVP’de 2012 yılı için yapılan cari açık tahmini 58,7 milyar dolar, GSYH tahmini 799 milyar dolar. Eğer yılsonunda cari açık Ağustos sonundaki 12 aylık miktar gibi çıkarsa cari açık / GSYH oranı yüzde 7,4 çıkacak demektir.

4. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ilk 8 ayda 9,6 milyar doları buldu. Geçen yılın ilk sekiz ayında bu miktar 10,5 milyar dolardı. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında görülen yaklaşık 1 milyar dolarlık düşüşe karşılık portföy yatırımlarında (hisse senedi ve borç senetleri) 2,3 milyar dolarlık artış söz konusu olmuş görünüyor. Bu bize cafi açığın finansman kalitesinde bir miktar düşüş olduğunu gösteriyor.

5. Resmi döviz rezervleri ilk sekiz ay sonunda 15,7 milyar doları geçmiş durumda. Geçen yılın aynı döneminde rezerv artışı 4,7 milyar dolardı. Demek ki geçen yıla göre 11 milyar dolarlık bir artış var. Son bir aydaki rezerv artışı 7 milyar dolara yakın bir düzeyi gösteriyor. TCMB’nin döviz rezervlerini artırmayı bir politika aracı haline getirdiği ve bu amaçla karşılık oranlarında yaptığı ROK uygulamasının da yardımıyla rezervleri artırdığı ortaya çıkıyor. TCMB’nin döviz rezervleri bu sayede 90 milyar doları aşmış bulunuyor.

6. Net hata ve noksan ilk sekiz ayda 4,2 milyar dolar düzeyinde. Geçen yılın aynı döneminde bu tutar 9,1 milyar dolar düzeyindeydi. Net hata ve noksan miktarında12 aylık bazda cari açıktaki düşüşe paralel bir düşüş olsa da son bir ayda 1,1 milyar dolarlık bir artış söz konusu olmuş görünüyor.

Cari açıktaki hızlı düşüş büyümenin de hızla düşmesine yol açıyor. Cari açıktaki düşüşün olumlu görünümü büyümedeki hızlı düşüşün yarattığı olumsuz görünümün gölgesi altında kalıyor. Hükümet içinde başlayan fren – gaz kavgasının arkasında da bu konular var. Bu gelişme bize net bir biçimde bir ekonomik ilişkiyi gösteriyor ya da zaten bildiğimiz bir gerçeği bir kez daha doğruluyor: Türkiye’nin büyümesi ithalatla çok yakından ilişkili. Yani Türkiye potansiyel büyüme hızı olan yüzde 5 oranını yukarı doğru zorladıkça ithalatı ve dolayısıyla cari açığı artıyor.

Bu durumda yapılması gereken şey bu ilişkiyi koparacak ya da en azından daha esnek hale getirecek olan yapısal reformları yapmak. Yapısal reformları yapıp sonuç almaya başlayana kadar da büyümeyi yüzde 5’lik potansiyel büyüme hızının çok ötesine zorlamamak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir