COP27’nin ardından, COP28’e doğru

COP’la adlandırılan toplantıları bir süredir daha sıklıkla duymaktasınız. Esasen, İngilizce Taraflar Konferansı (Conference of Parties) ifadesinin kısaltması. Önemli bir konu ve alanın taraflardan, paydaşlarından, muhataplarından oluşan ve uluslararası bir sözleşmedeki gelişmelerin ele alındığı bir platform anlamına geliyor. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (UNFCCC) üye, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı, devletlerin temsilcileri ve iklim değişikliği alanında akredite, dünyaca kabul edilmiş uzman ve gözlemcilerin katıldığı Taraflar Toplantısı’nın sonuncusu, 27. toplantı kasım ayı başında Mısır’ın Şam El-Şehy kentinde 194 ülkenin katılımı ile gerçekleşti. Küresel enerji ve gıda arz krizleri ile, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ana ve artçı şoklarının gölgesinde gerçekleşen COP27, zihinlerin hayli karışık olması nedeniyle, sera gazı azalımına yönelik müzakerelerde yeterince ilerleme kaydedilemeden sonuçlandı.

Buna karşılık, COP27’in en can alıcı pozitif sonucu, küresel iklim değişikliğinin sebep olduğu ağır kuraklık ve ağır doğal afetler gibi iklim felaketlerinden en çok etkilenen savunmasız ülkeler için ‘kayıp ve hasar finansmanı’ mekanizması sağlamaya yönelik kritik önemde bir karar alınmasıydı. İklim değişikliğinin sebep olduğu ana ve artçı etkileri bertaraf edecek proje ve adımlara yönelik bir ‘iklim finansmanı mekanizması’ kurulması, finansmana yönelik yenilikçi fikirlerin oluşmasına yönelik olarak bir üst düzey çalışma grubunun oluşturulması, başta Afrika, pek çok az gelişmiş ve finansal desteğe ihtiyaç duyan ülkeyi sevindirdi. Nitekim, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da etkisiyle, son 3 ayda dahi 200 milyar dolar elde etmiş olan petrol ve doğal gaz şirketlerinin ‘İklim değişikliği kayıp-hasar fonu’na para aktarmamasını eleştiren Barbados Başbakanı Mia Mottley, söz konusu şirketlerin kazançlarının yüzde 10’unu ‘kayıp-hasar fonu’na aktarmaları gerektiğini vurguladı.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!