Ya evde çalışayım, ya da kovun

Küresel ölçekte, tüm iş dünyası, ister işveren tarafında, ister çalışan tarafında, ‘uzaktan çalışma’ başlığına yönelik köklü değerlendirmeler yapıyor. Kovid-19 öncesinde, ‘uzaktan çalışma’ dünya genelinde sempatiyle bakılmayan, işverenlerin ‘verimlilik’ kaybına sebep olacağından endişe ettikleri bir konu başlığı idi. Ancak, ‘Kovid-19’la birlikte geçirilen 1.5 yıllık süre, şirketlere, işletmelere, düşündükleri gibi endişe verici bir tablo olmadığını gösterdiği gibi; tersine, pek çok halde, hayli verimli ve üretken bir çalışma hayatı olabileceğini de kanıtladı. Bununla birlikte, aşılama sürecinin hızına ve etkisine bağlı olarak, küresel pandeminin etkisinin azalacağına dair umutların gündeme geldiği bir süreçte, gerek işveren, gerekse de çalışan tarafı, ‘süresiz’ devam etmesi halinde, ‘uzaktan çalışma’nın ‘ekip ruhu’nu, ve ‘inovasyon’u öldürebileceği riskini daha fazla dillendirmeye de başlamış durumdalar.

Finans sektörü, doğal olarak, tüm ekibin haftanın 5 günü bir an önce işyerine dönmesi taraftarı iken, teknoloji alanına yoğunlaşmış inovatif şirketler çalışanlarının yarı işe gelip, yarı uzaktan çalışmaları taraftarılar. Ama, en ‘inovatif’ ağırlıklı şirketler dahi, çalışanlarının tümüyle uzaktan erişimle çalışmalarına taraftar değil. Küresel pandemi etkisini kaybettikten sonra, ‘hibrid’, yani şirketlerin, firmaların çalışanlarına, çalışanının çeşitli kişisel ve ailevi özellikleri nedeniyle esnek bir çalışma hayatı sunması beklentisi ağırlık kazanmış durumda. ABD’de, 50 bin çalışma çağındaki kişiyle yapılan geniş kapsamlı bir araştırma, bu noktada önemli ipuçlarına işaret ediyor.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!