Vagon Li’den Yap İşlet Devret’e

Mahfi Eğilmez – 22.03.2017

Karayolları Genel Müdürlüğü’nün açıklamasına göre yap-işlet-devret modeliyle yapılan Osmangazi Köprüsünden Hazine garantisinde öngörülen günlük 40 bin araca karşılık ilk 50 günde toplam 941.282 araç geçmiş. İlk 50 günün hesabı şöyle:

Aylar Gün Sayısı Araç Sayısı
Ocak 30 380.814
Şubat 20 288.797
Toplam 50 669.611
Geçişi Garanti Edilen Araç Sayısı 40.000/Gün x 50 2.000.000
Araç Sayısı Açığı 1.330.389

 

Buna göre eğer ilk 50 günlük performans yıl boyunca devam edecek olursa Hazine’den köprü işleticisine ödenecek tutar oldukça yüksek bir tutar olacak. Sonuçta bütçe gelirleri vatandaşın vergisinden ve (ceza, kira, ecrimisil vb gibi) ödemelerinden kaynaklandığına göre Osmangazi Köprüsünden geçsin geçmesin kişi başına herkesin ödeyeceği bir tutar doğmuş olacak. Yap işlet devret projesiyle yapılan diğer çoğu altyapı tesisi için de benzer bir durum var.

1980’lerin ikinci yarısında Dünya Bankası’nın büyük bir buluş gibi Türkiye’ye getirip pazarladığı Yap – İşlet – Devret projeleri gündeme geldiğinde Hazine yönetimi bu konuya karşı çıkmış, bu garantilerin Türkiye’nin aleyhine çalışacağını öne sürmüş ama bu itirazını dönemin politikacılarına dinletememişti. O dönemde yasal altyapı hazır olmadığı için bu projeler yaygın olarak yaşama geçirilememişti. İlerleyen dönemde yasal altyapı tamamlandı ve Hazinenin satın alma garantisinin yanına bir de finansman garantisi eklendi. Bu konuya o tarihte birçok kişi gibi ben de itiraz etmiştim (http://www.mahfiegilmez.com/2014/04/yap-islet-devret-ve-hazine-garantisi.html). Ama itirazlar bir işe yaramadı ve projeler yaşama geçirildi. Ve işte ilk sonuçlar korktuğumuzun başımıza geldiğini ortaya koyuyor.

Daha önce de yazmıştım: Bu güneşin altında Osmanlı’nın denemediği hiçbir finansal buluş kalmamış. Ve hepsi de acı deneyimlerle bitmiş. Ama ne yazık ki biz o acı deneyimlerden ders çıkarmayı bilememişiz.

Benim kuşağım Vagon Li Şirketinin vagonlarını hayal meyal hatırlar. Tren garlarında bizim trenlere ekli lacivert renkli bir iki vagon olurdu. Bunların üzerinde sarı renkle Wagon Lits yazardı. Bunlar trenin normal vagonlarına göre çok daha lüks vagonlardı ve yolculuk ücretleri de ona göre yüksekti.

Geçenlerde bir toplantıda eski Hazine ve Dışticaret Müsteşarı (1980’lerde Hazine Genel Müdürü ve Milletlerarası İktisadi İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği yapmış olan) Tevfik Altınok üstat anlattı. Tevfik Altınok, 1982 yılında Hazine Genel Sekreteri olduktan bir süre sonra önüne imzalanıp onaylanmak üzere bir dosya getirmişler. Dosyanın kapağında Vagon Li yazıyor. Altınok, merakla dosyayı açıp başlamış okumaya, okudukça merakı şaşkınlığa dönüşmüş. 100 yıl önce Osmanlı Hazinesi, Vagon Li şirketine İzmir – Aydın – Ödemiş demiryolunun yapımı karşılığında bir imtiyaz vermiş. Buna göre Vagon Li bu yolu Osmanlı’dan herhangi bir bedel almadan yapacak ama karşılığında trenlere bir veya iki adet özel vagon ekleyecek. Bu vagonlar trenin diğer vagonlarına göre çok daha lüks ve dolayısıyla pahalı olacak ve bunların geliri Vagon Li’ye ait olacak. Çok önemli bir ayrıntı var: Vagonlar dolmazsa, Hazine, boş kalan yerlerin bedelini Vagon Li’ye ödeyecek.

Tevfik Altınok hemen bir inceleme yaptırmış ve görmüş ki 100 yılda bu yolla Vagon Li’ye ödenen bedel, yapılan yolun bedelinin kat kat üstünde bir bedele ulaşmış. İstenen şey ise süresi biten bu imtiyaz anlaşmasının yenilenmesiymiş. Altınok, bunu imzalamamış ve Vagon Li anlaşması ve imtiyaz sözleşmesi böylece bitmiş ve Türkiye bu ağır yükten hiç değilse o aşamada kurtulmuş.

Asıl inanılması zor olan durum, Osmanlı’nın imzaladığı bu tür imtiyaz anlaşmalarıyla Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet döneminde inanılmaz bedeller ödenmesine yol açan bu deneyimler varken Türkiye’nin yap-işlet-devret projeleri gibi Hazineyi büyük külfetler altına sokan yollara gönüllü olarak tekrar girmesidir.

Aynı hatayı tekrarlayarak farklı sonuç beklemekten kurtulmanın bir tek yolu var: Akıl ve bilime dönmek ve geçmişi incelemek. Geçmişi incelemek çok önemli çünkü Osmanlı mali tarihi, bu tür mucize beklentilerinin Düyun-u Umumiye’ye dönüşmesine ve bütün o borçları Türkiye Cumhuriyeti’nin ödemesine yol açmış deneyimlerle dolu.