Türkiye Ekonomisi Isınıyor mu?

Mahfi Eğilmez – 18.03.2018

Ekonominin Isınması Ne Demektir?
Son dönemde Türkiye ekonomisinin ısındığı yolunda iddialar ortaya atılıyor. Bunun doğru olup olmadığını değerlendirmeye geçmeden önce ekonomide ısınma ile neyin kastedildiğine bir bakalım.

Ekonomide ısınma dendiği zaman genellikle ekonominin zorlama sonucu potansiyel büyüme oranının üzerinde ve sürdürülemez bir oranda büyümeye başlaması anlaşılır. Genellikle bu tür zorlanmış bir büyüme ile yüksek enflasyon oranı, yüksek bütçe açığı ve/veya yüksek cari açık birlikte ortaya çıkar.

Isınan bir ekonomide kısa dönemde toplam talep, ekonominin uzun dönemli toplam arz kapasitesini aşar. Toplam talepte ortaya çıkan artışı karşılayabilmek için üç yol vardır: (1) Yeni yatırımlarla üretim kapasitesini artırmak. (2) Mevcut üretim kapasitesinin kullanımını artırmak. (3) İthalatı artırmak.

Eğer bir ekonomide her şey yolunda giderken bir talep artışı ortaya çıkmışsa yani bu artışın geçici ve zorlama olmadığı düşünülüyorsa o zaman firma sahipleri yeni yatırımlara giderek üretim kapasitesini artırır ve bu talep artışını arz artışıyla karşılamaya yönelirler. Buna karşılık ekonomide enflasyon, bütçe açığı, cari açık, faizler ve dolayısıyla risk algısı yüksekse firma sahipleri talepteki bu artışın geçici olduğunu düşünür ve yeni yatırıma girmezler. Buna karşılık toplam talepteki artışın olumlu sonucunu da kaçırmak istemedikleri için üretim birimlerinin kapasite kullanım oranını artırarak bu talep artışına cevap verecek arz artışına giderler. Bunu yaptıklarında ister istemez istihdam artar, işsizlik oranı geriler. Böyle bir dönemin sonunda toplam talep düşerse firmalar, kapasite kullanımını eski düzeyine çekerek üretimi düşürürler. Bu arada daha fazla kapasiteyle üretim yapmak için işe yeni alınan işçiler işten çıkarılır ve azalmış görünen işsizlik oranı yeniden yükselir. Eğer firma sahipleri talep artışının geçici olduğunu düşünüyor ve üretim birimlerinde ek istihdam vb yoluyla artıracakları kapasite de bulunmuyorsa o zaman bu talep artışını ithalat yoluyla karşılamaya giderler.

Ekonominin Isınması Nasıl Sonuçlanır?
Ekonominin ısınması, artan talebe kısa dönemde tam olarak cevap veremeyen arz nedeniyle genellikle enflasyonun artmasına yol açar. Eğer büyüme artışı bütçe açığı ve cari açık artışı, dolayısıyla risk artışını da birlikte getiriyorsa o zaman yerli para değer kaybeder yani kur artışı ortaya çıkar. Eğer ekonomide üretimde kullanılan girdilerin (petrol, doğalgaz, ara malları ve sermaye malları vb) ithalat içindeki payı yüksekse bu kez kur artışı enflasyon artışı yaratır.

Enflasyon artmaya devam ederse Merkez Bankası’nın enflasyonu ve dolayısıyla kur artışını denetim altına alabilmek için faizlerde artışa gitmesi kaçınılmaz olur. Sonuçta büyüme hızı da düşer.

Türkiye Ekonomisi Isınıyor mu?
Türkiye ekonomisinin ısınıp ısınmadığını eldeki veriler çerçevesinde inceleyelim. Önce eldeki verileri bir tabloya dökelim.

Gösterge 2015 2016 Artış (%) 2017 Artış (%)
Büyüme 6,1 3,2 7,2 (*)
Sanayi Üretim Endeksi 100 103,4 3,4 112,3 8,6
İstihdam 26.676 27.067 1,5 28.515 5,3
Kredi Miktarı (Milyar TL) 1.500 1.752 16,8 2.121 21,1
Bütçe Dengesi / GSYH (%) -1 -1,1 -1,5
Cari Denge / GSYH (%) -3,8 -3,8 -5,5
TÜFE (%) 8,81 8,53 11,92
USD / TL 2,73 3,03 -11,0 3,66 -20,8
İmalat Sanayii Kap. Kul. Oranı (%) 76,8 77,4 0,8 78,5 1,4

(*) Tahmin

Tablodaki veriler, yukarıda ekonominin ısınmasıyla ilgili anlattıklarımızı doğruluyor. 2017’de büyüme önceki yıla göre ikiye katlanmış ve bu katlanma banka kredilerinde, bütçe açığında, cari açıkta, enflasyonda (TÜFE) ve kurda ciddi artışlar sonucunda gerçekleşmiş. Tablonun son satırı sanayi üretim endeksinde ve dolayısıyla büyümede ortaya çıkan artışın bir ölçüde kapasite kullanım oranının artışından kaynaklandığını gösteriyor. Demek ki firma sahipleri bu büyümeye yol açan talep artışını geçici bir artış olarak görmüş ve yeni yatırım yapmak yerine kapasite kullanımını artırma yoluna gitmişler. Bu durumda talep gerilediği anda eski üretim kapasitesine geri dönecekler demektir. Ki bu da işsizlikte artışı getirecektir.

Isınan Ekonominin Dış Finansmanı
Merkez Bankası verilerine göre Ocak ayı itibariyle bir yıl içinde vadesi gelecek olan dış borçlar, dış krediler, DTH vb dış finansman yükümlülüklerinin toplamı 184,7 milyar Dolar. Buna yaklaşık 50 milyar Dolar da bir yılda oluşacak cari açığı eklersek bir yıl içindeki toplam dış finansman ihtiyacı kabaca 235 milyar Dolar olarak hesaplanıyor. Bu miktar yakın zamana kadar 210 milyar Dolar dolayındaydı. Demek ki hızlı büyümenin ya da bir başka ifadeyle ekonomiyi ısıtmanın bedeli burada da böyle çıkıyor.

235 milyar Dolarlık yük zor bir dış finansman tablosu demektir. Moody’s’in not düşürmesinin bir nedeni böylece ortaya çıkmış bulunuyor.

Sonuç
Verilere baktığımızda Türkiye ekonomisinin ısınmasıyla ilgili iddiaların doğru olduğunu ve bu ısınmanın bir soğumayla yani büyüme oranı düşüşüyle dengelenmesinin kaçınılmaz olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye, 2011 yılında yaşanan aşırı ısınmayı (yüzde 11,1 oranında büyüme ve yüzde 9,7 oranında cari açık), izleyen dönemde denetimli olarak soğutmayı başarmıştı. Bu aşamada yanıtlanması gereken soru; soğumanın 2011 sonrasında olduğu gibi denetimli bir biçimde mi olacağı yoksa denetim dışı olarak mı gerçekleşeceği sorusudur.