Tüketimde de ‘normalleşme’ adımı

1929 Büyük Buhranı, dünya ekonomisi açısından, gerek 1. Dünya Savaşı, gerekse de hemen sonrasındaki 1918-19 İspanyol Gribi’nin sebep olduğu etkiden çok daha büyük bir tahribata sebep oldu. İspanyol Gribi 53 milyon insanın yaşamını yitirmesine ve 800 milyar dolarlık bir ekonomik kayba sebep olurken, ABD’nin 1. Dünya Savaşı’ndaki kaybı ise 32 milyar dolar oldu. Buna karşılık, 1913- 1918 döneminde, savaşa rağmen, kümülatif yüzde 13 büyüdü. 1929 Büyük Buhranı’nda ise, 1929-1933 arası ABD ekonomisi yüzde 50 daraldı;işsizlik yüzde 25’e çıktı ve konut fiyatları yüzde 67 çöktü. ABD ekonomisini 1933 ile 1938 yılları arasında ABD Başkanı Roosevelt’in uyguladığı ‘New Deal’, yani ‘Yeni Ekonomik Düzen’ programı kurtardı.

Ekonomik programın özü, ‘rahatlama, iyileşme ve reform’du. Anlamı, o günün koşullarında, 1930’ların dünyasında, işsiz ve yoksullar için rahatlama; normal seviyelere gelerek ekonominin toparlanması; ve tekrar çöküşü önlemek için finansal sistemin reformuydu. Ünlü iktisatçı Keynes, 1936’da, para ve maliye politikalarının da ötesinde, hükümetlerin ‘doğrudan kontrol politikaları’nın vazgeçilmezliğine işaret etti; ekonomide üretim ve tüketimin canlandırılması adına kamunun müdahalesinin vazgeçilmezliğini vurguladı.

1990’lı yıllarda, Soğuk Savaş sonrası dönemin yükselen ekonomik anlayışı olarak ‘Neoliberaller’, ne yazık ki, ‘direkt kontrol politikaları’nı ısrarla unutturdular ve hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkeleri salt ‘para’ ve ‘maliye’ politikası ile baş başa bıraktırttılar. Bu nedenle, bilhassa gelişmekte olan ekonomiler, sık sık IMF’in kapısını çalmaya mahkum edildi. Direkt kontrol politikalarının unutturulması, ülkelerin krizden, resesyondan çıkış süreçlerinin uzamasına, sürekli borçlanmalarına ve uluslararası finans sistemine daha bağımlı hale gelmelerine sebep oldu.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!