‘Tam Bağımsız Türkiye’ ve darbeler

11 Mart 1947’de, Türkiye Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından resmen üyeliğe kabul edilirken, hiç şüphesiz ki, kimsenin aklından, bir gün sonra, ABD Başkanı Truman’ın Kongre’de ‘Truman Doktrini’ni ilan edeceği geçmemiştir. Kapitalist Sistem’in ve Atlantik İttifakı’nın lideri ABD, küresel ölçekte, Sovyetler Birliği ve komünizme karşı topyekun bir diplomasi ve saha mücadelesini ilan etmektedir. 22 Mayıs 1947’de Kongre kararı ile, Türkiye ve Yunanistan’a ‘acilen’ askeri ve ekonomik yardım kararı alınır. ‘Marshall Yardım Planı’ bir sene sonra devreye girecektir.

1947 ile 1950 arası Türkiye yöneten zihniyet, IMF’e üye olmak için hayli yüksek bir ‘devalüasyon kararı’nı ve Türkiye’nin Atlantik İttifakı’nın ‘tarım ambarı’ olmayı kabullenir. Türkiye’ye ABD’den sadece ‘tank’ değil, ‘traktör’de gönderilir. Türkiye Atlantik İttifakı’nın güneydoğu kanadını ‘korumak’ adına, Sovyet saldırısına karşı ‘kendini feda etmesi’ne karar verilen ülke olarak NATO’ya dahil edilir. 1950’de Demokrat Parti iktidar olduğunda, Celal Bayar ve Adnan Menderes sadece ‘tarım’ ülkesi olmayı kabul etmez ve ‘sanayileşme’ hamlesi başlatılır.

1953’de Stalin’in ölümü sonrası, Demokrat Parti’nin Sovyetler Birliği ile yakınlaşması; ABD’nin mali yardımı şarta bağlaması, Menderes’in Washington’dan eli boş dönmesi, Sağlık Bakanı’nın Moskova ziyareti derken, Temmuz 1960’da Menderes ile Kruşçev arasında planlanmış görüşme öncesi, ne tesadüftür ki! ’27 Mayıs Darbesi’ olur. Sonrasında, Adalet Partisi iktidarı döneminde, Türkiye petro- kimya, demir-çelik, alüminyum gibi ‘ağır sanayi’ hamlelerini Sovyetler ile birlikte yürütür; sadece ‘tarım ambarı’ olmayı reddeder.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!