Petrolden bakıra doğru şekillenen yeni jeopolitik – I

Küresel ısınma, göçler, büyük bir salgın ve ardından gelen sıcak savaşlarla deyim yerindeyse bıçak sırtında bir küresel jeopolitikten geçiyoruz. Önümüzdeki tablo, her ne kadar 3. Dünya Savaşı çıkacak mı? Sorusunu gündeme getirse ve biz cevabını bilemesek de en azından dönüşümün kaçınılmaz olduğunu görüyoruz! Bu duruma zemin hazırlayan kritik sorularla başlayacak olursam:

1) ABD ve İngiltere Ortadoğu’dan aslında ilk olarak 2009’da çıktı diyebilir miyiz? Askeri anlamda büyük ölçüde Obama’nın başkan seçilmesiyle çıkıldı ancak bu durum sonradan Arap Baharı (Cehennemi) sürecine evrildi. ABD, şimdilerde ise İsrail’in Filistin katliamına destek vererek, genel seçimlere hazırlanıyor.

2) ABD, Rusya’yı bariz bir biçimde Ukrayna’yı işgal etmesi konusunda kışkırtıp, savaşın da uzaması için elinden geleni yaptı mı? Keskin bir evet…

3) Hem Ortadoğu hem de Rusya’nın adı en çok hangi emtialar ile anılır? Fosil enerji dediğimiz petrol ve doğalgaz hatta kömürle…

4) Tüm bunlardan en çok zarar gören ülke ya da kesim savaşanların dışında hangisidir? LNG atağı ile net enerji ihracatçısı olan ABD değil ancak kuvvetle muhtemel Avrupa…

5) Yeşil dönüşümü başlatan hangi kesimdir? Yine Avrupa…

6) Yeşil dönüşüm teknolojileri konusunda hangi kesimler güçlüdür ve giderek fosil enerjiye olan ihtiyacı da azalmaktadır? İşte bu defa cevapta iki ülke var: Biri ABD diğeriyse Çin, Avrupa da güçlü fakat ikisinin ardında kalıyor.

Üstüne üstlük en büyük rakibi; ABD’nin dikte ettiği Çin değil, tam tersine enflasyonu düşürme ve çip yasalarıyla büyük sübvansiyonlar sağlayarak yatırımları ülkesine çeken ABD’dir. (Bazı müttefiklikler kader birliğine dayanır.) Ortaya çıkan manzarada büyük bir ekonomik dönüşüm ve bu dönüşümün yeni merkezinde ise Ortadoğu yerine Küresel Güney yer alıyor.

Küresel Güney olarak tabir edilen kavram aslında bir coğrafi kesimden çok jeopolitiği ifade eder. O nedenle de tümü Güney Yarım Küre’de yer almayıp Afrika, Asya ve Latin Amerika’ya yayılmış farklı ülkeleri kapsar. Bununla beraber bu ülkelerin çoğu IMF’in tanımına göre az gelişmiş ya da gelişen ülke olarak adlandırılmıştır. Buna emperyalist süreçteki 3. Dünya ülkesi tanımlamasının küreselleşmiş hali de denilebilir.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!