Küresel İş Ve Teknoloji Trendleri

Dünya değişti. Bunu suda hissediyorum. Toprakta hissediyorum.
Havada kokusunu alıyorum. Bir zamanlar var olan kayboldu.
Hatırlayanların hiçbiri artık yaşamıyor…
(Yüzüklerin Efendisi Yüzük Kardeşliği)

Teknoloji o kadar hızlı değişiyor ki yukarıdaki repliklerde belirtildiği kadar olmasa da eskiyi hatırlayanların nesli giderek azalıyor.

Bir an durup düşünelim. Günümüzde, bir stetoskop, kalp atışı ve solunum seslerini kaydetme ve depolama olanağına sahip. Ancak gelecekte, büyük miktarda veriyi toplayarak; veriyi tanıma ve tedavi bilgileriyle ilişkilendirme ve doktora teşhis desteği vererek yapay zekâ ile güçlendirilmiş “akıllı bir nesne” işlevi görebilir.

Yapay zekâ ve makine öğrenimi gibi teknolojik trendler yakın gelecekte finans sektörü başta olmak üzere birçok sektörde piyasayı yöneten önemli bir olgu haline gelecek ve hatta gelmeye başladı bile.

Bu yüzden hala geçmiş teknolojiyi hatırlayanlar olmamamız için önemli teknolojik gelişmeleri yakından takip etmemiz gerekiyor.

Teknoloji eğiliminin temelini 3 ana tema oluşturuyor; akıllık, dijital, mesh (dijital ekosistemde; süreçlerin, nesnelerin ve hizmetlerin dinamik bağlı olmasıdır.)

Yapay Zekâ ve Gelişmiş Makine Öğrenimi

Derin öğrenme, nöral ağlar ve doğal dil işleme gibi teknolojileri içeren yapay zekâ ve makine öğrenimi; anlamak, öğrenmek, tahmin etmek, uyarlamak ve potansiyel olarak özerk biçimde çalışabilen gelişmiş sistemleri kapsar.

Geniş işlem gücü, gelişmiş algoritmalar ve bu algoritmaları besleyen çok büyük veri kümeleri trendin arka planındaki oyunculardır. Finans sektöründeki en büyük paya sahip olan bankalar yapay zekâ ve gelişmiş makine öğrenimini kullanmaya başladılar. Örneğin hileli işlemlerin tespit edilmesi için gerçek zamanlı işlemler modellenmekte; yapay zekâ ve makine öğrenimi teknikleri ile tahmini modeller oluşturulmaktadır. Finans dışında, “olası kaza ihtimallerini gören insansız araçlar, akıllı şehirler gibi örnekler verilebilir.

Yapay zekâ ve makine öğrenme birbirinin yerine kullanılıyor gibi görünse de aralarında fark bulunmaktadır. Yapay zekâ, görevleri akıllı olarak düşünebileceğimiz şekilde yapabilen geniş bir makinedir. Makine öğrenmesi ise verilere erişmelerine imkân sağlayarak kendi kendilerine öğrenmelerine fırsat verilmesi uygulamasıdır.

Bir yapay sinir ağı, bilgiyi insan beyninde olduğu gibi sınıflandırarak çalışmak üzere tasarlanmış bir bilgisayar sistemidir. Kendisine sunulan verilere dayanarak belirli derecede açıklamalar, kararlar ve tahminler üretebilir. Kararlarının doğru olup olmadığını algılayarak sonraki yaklaşımını değiştirir. Bir müzik dinleyebilir ve bunun birisini mutlu mu mutsuz mu edeceğine karar verebilir.

Son yıllarda şirketlerin yapay zekâ teknolojileri üzerine yatırımları artmıştır. Narrative Science isimli bir araştırma şirketi tarafından yapılan araştırmaya göre; geçen yıl şirketlerin %38’inin yapay zekâyı kabul ettiği tespit edilmiştir.  Bu yatırımların 2018 yılına kadar %62’ye yükseleceği tahmin ediliyor. Forrester Research adlı araştırma şirketinin yaptığı bir başka araştırmada ise yapay zekâya yapılan yatırımların geçen yıla göre %300 arttığını göstermektedir. Aynı firmanın bir başka raporunda; yapay zekâ örneği 10 teknolojinin, şirketler tarafından uygulanması amacıyla detaylı analizi yapılmıştır. Bu teknolojiler;

  • Doğal dil üretimi (NLP) : Doğal dil, bilgisayar verilerinden metin üretir. Bu teknoloji şu anda müşteri hizmetleri, rapor oluşturma ve iş zekâsı analizlerini özetlemek için kullanılmaktadır.
  • Konuşma Tanıma: Konuşma tanıma, yapay zekânın insan konuşmasını bilgisayar uygulamaları için anlaşılabilir formatlara dönüştürülmesini sağlar. En çok etkileşimli sesli yanıt sistemleri Siri, Alexa gibi mobil uygulamalarda kullanılır.
  • Sanal Ajanlar: Bu teknoloji, insanlar ile neredeyse doğal olarak konuşabilen basit bir chat botu tarzı teknolojileri kapsamaktadır.
  • Makine Öğrenme Platformaları: Uygulamalar, süreçler ve diğer makineleri tasarlamak, eğitmek ve dağıtmak için bilgi işlem gücü sağlar.
  • Yapay Zekâ Optimize Donanım: Yapay zekâ yönelimli hesaplama görevlerini verimli şekilde yapmak üzere tasarlanmış grafik işleme birimleri ve alet tipleridir. Derin öğrenme uygulamalarında ağırlıklı olarak kullanılmaktadır.
  • Karar Yönetimi: Yapay zekâ sistemlerine kurallar ve mantıklar ekler. Otomatik karar verme süreçlerine yardımcı olur veya gerçekleştirirler.
  • Derin Öğrenme: Yapay sinir ağları ve çoklu soyutlama katmanlarından oluşan özel bir makine öğrenimi türüdür.
  • Biyometri: İnsanlar ve makineler arasındaki doğal etkileşimleri mümkün kılmaktadır. Görüntü, temas algılama gibi
  • Robotik Süreç Otomasyonu: İş süreci verimliliğini artırmak adına insan eylemini otomatikleştirmek için komut dosyaları kullanır.
  • Metin Analizi: Cümle yapısını ve anlamını anlayarak metin çözümlemeyi destekler ve kullanır. Aynı zamanda istatiksel ve makine öğrenme yöntemleri aracılığı ile duyguyu ve niyeti anlayabiliyor.

Gelişmiş makine öğrenimi ile ilgili geçtiğimiz aylarda yapılan bir testin sonuçları oldukça şaşırtıcıdır. Bu testte IBM firmasının yapay zekâ programı Watson, kendi veri ağını kullanarak Harry Potter serisinin kitaplarını okumuş, filmlerini izlemiş ve bu eylemlerinin sonucunda filmler ve kitapları karşılaştıran analizler yapmıştır. Yapılan analizlerde ortaya konulan verilerin hikâyeye konu olan kahramanların özellikleri ile örtüştüğü görülmüştür.

Derin öğrenme metodu ile şirketler önlerindeki yolu çok daha rahat olarak görebilecekler. Ve buna göre yol haritaları çizebilecekler. Kendi veri ağlarını oluşturduktan sonra atacakları adımı, yapacakları her hamleyi daha sağlıklı olarak uygulamaya koyabilecekler.

Akıllı Uygulamalar

Günlük işleri kolaylaştırarak (Örneğin epostaları önceliklendirmek gibi) ve kullanıcılarını daha etkin hale getirerek çalışma şeklini dönüştürme potansiyeline sahip olan akıllı uygulamalar, sadece dijital asistanlar ile sınırlı değildir. Güvenlik aletlerinden kurumsal uygulamalara kadar birçok yazılım kategorisi yapay zekâ destekli yeteneklerle donatılabilir.

Yakın gelecekte yapay zeka kullanan teknoloji sağlayıcıları; gelişmiş analitikler, yapay zeka destekli kendi başına karar veren iş süreçleri ve yapay zeka destekli konuşan ve kesintisiz ara yüzler olmak üzere üç alanda yoğunlaşacaklar. 2018 yılına gelindiğinde dünyanın en büyük 200 şirketinin çoğunun, akıllı uygulamalardan yararlanması ve müşteri deneyimlerini iyileştirmek için büyük veri ve analiz araçlarını kullanması beklenmektedir.

Akıllı uygulamalar içeriğine farklı özellikler ekledikçe daha ilgi çekici olmakta ve talep görmektedir. Örneğin ilk başta sadece yazılı mesajlaşma özelliği olan WhatsApp ve Facebook Messenger uygulamaları daha sonra video mesajlar gönderebilme, görüntülü görüşme gibi hem bireysel hem de e-ticarette kullanılabilecek özellikler eklemiş bu sayede ulaştıkları kesim genişlemiştir.  Bu uygulamaların ABD ve İngiltere’de kullanım oranları Whatsapp için %61, Facebook Messenger için %81’dir. Çin’de yapılan bir araştırmada ise bu uygulamaların benzeri olan WeChat uygulamasının kullanım oranı ise %95’tir.

Sanal Asistanlar, hava durumunu kontrol etmek, ziyaret edilecek yerleri bulmak ve en yeni haberleri almak için kullanılmaktadır. Hatta bu uygulamaların yeni bir iş olanağı da doğurduğu görülmektedir. Buna göre evde iş yapmak isteyenler sanal yönetici asistanlığı yapabilirler. Bunun için;

  • Randevuları ayarlamak,
  • Yazılacak metinleri hazırlamak,
  • E-postalara cevap vermek ve yazmak,
  • Elektronik dosyalama yapmak…

Görüldüğü gibi bu işler evden çalışmak isteyenler için müthiş bir iş fırsatı gibi.

Akıllı Nesneler

Internet teknolojileri dünyayı dönüştürmeye devam ediyor. Internet sayesinde zaman ve mekan sınırları ortadan kalkıyor, insanlar kolaylıkla birbirleri ile iletişim kurabiliyor. Her türlü bilgiye rahatlıkla ulaşabiliyor. Internet artık sadece insanlar arasındaki iletişim amacıyla değil, nesneler arasında iletişim amacıyla da kullanılıyor. “Nesnelerin Interneti (Internet of things)” adı verilen teknolojiler sayesinde nesneler akıllı hale geliyor. Internete bağlanıyor, veri alıyor, veriyor, birbirleri ile konuşuyor, insan yaşamını kolaylaştıran çözümler sunuyor.

Yeni akıllı nesneleri üç kategoride incelemek mümkündür: robotlar, dronlar ve insansız araçlar. Bu kategorilerin her birisi dijital işleri ve buna bağlı diğer işleri desteklemek için gelişmeye devam ediyorlar. Akıllı nesneler evrimleştikçe tek başlarına çalışan akıllı nesnelerin birbirleriyle iletişim kurdukları ve görevleri yerine getirmek için birlikte hareket ettikleri ortak bir modele geçecekler.

Bu modelin başlangıcı nesnelerin interneti olarak karşımıza çıkmaktadır. Nesnelerin interneti, aslında günlük hayatta kullandığımız cihazların ağ teknolojisine yani internete bağlanması ve gerektiğinde birbiriyle iletişim kurmasıdır.

Bu cihazlar neler yapabilir;

  • Buzdolabında sütün bittiğini haber verip, arabanızın GPS’sini en yakın markete yönlendirebilir ve siz de alışveriş sonrasında ödemenizi akıllı telefonunuz ile yapabilirsiniz,
  • Tıbbi verilerinizi saklayan ve bunları doktorunuza mail atan ya da spor bilgilerinizi doktorunuza bildiren implantlar,
  • Arabanızı takip eden ve kaza anında durumu ilgili yerlere bildiren araba sensörleri,
  • Kapılarınızı kilitleyen, alarmı açan ya da kapatan ev araçları

Daha bunun gibi birçok örnek karşımıza çıkmakta ve ilerleyen zamanlarda daha gelişmişleri çıkacaktır.

Bu gelişmeler ile birlikte akıllı nesneler üzerinde tutulan, iletilen veri miktarı zaman ilerledikçe artacak. Bu verilerin saklanması, yönetilmesi, iletilmesi ve hepsinden önemlisi bu verilerin gizliliği/güvenliği geliştirilmesi gereken önemli alanlar olarak ortaya çıkıyor. Bunun yanı sıra bu teknolojilerin insanların konfor alanlarını artırırken hareketsizliğe ve sağlık açısından sorunlara neden olmaması için önlem alınması akıllı nesne tasarımlarında dikkate alınması önem taşıyor.

Sanal Gerçeklik ve Artırılmış Gerçeklik

Sanal gerçeklik teknolojisi yeni nesil dijital teknolojiler alanında belki de en iddialı olanlardan birisidir. Pek çok sektöre kolay adaptasyonu ve etkileyici kullanımı ile geleceğin en sık tercih edilen teknolojilerinden olmasına kesin gözüyle bakılmaktadır.

Eğlence ve medya sektöründe olanlar için sanal gerçeklik uygulamaları oldukça işe yarar. Bu sektördeki girişimciler sanal gerçeklik teknolojisi ile 360 derece videolar çekebilir, sanal gerçeklik gözlükleri ile maç, dizi, film gibi pek çok eğlenceli aktiviteyi kullanıcılarına izletebilir.

Emlak sektöründe ise sanal gerçeklik uygulaması çığır açıcı değişiklikler yapabilecek. 360 derecelik uygulamalar ile evin içindeymiş hissi vererek müşterilere satılacak evler gezdirebilir.

İnşaat ve mimarlık alanlarında ise proje bitimini beklemeden sanal gözlükler ile inşaatları gezerek evlerin son hali hakkında müşterilere fikir verilebilir. Teslimat sonrası süreçleri müşterilere önceden sunmak onları memnun etmenin ve bu yolla erken satışın yolunu açabilir.

Eğitim sektöründe ise öğrenme süreçlerine önemli katkısı olacağı düşünülen sanal gerçeklik teknolojileri ile görsel anlamda öğrencilerin eğitim almasını sağlamak daha kolay hale gelecektir. Tarih ve coğrafya derslerinde sanal gözlük ile yapılan gösterimler öğrencilerin kavrama yeteneğini artırmanın yanı sıra eğitimin kalitesini de artıracaktır.

Sağlık alanında ise psikolojik tedavi süreçlerinde görsel ve işitsel unsurları sanal gerçeklik teknolojisi ile birlikte sunmak kayda değer hasta memnuniyetine yardımcı olacaktır. Depresyon ve travma tedavilerinde bu yöntemler ile başarı şansı önemli ölçüde artmaktadır.

Turizm ve kültür alanında ise pek çok müzeyi, tarihi mekânı veya doğal güzellikleri uzak mekânlara gitmeden keşfetmek mümkün olabilmektedir. 360 derecelik mükemmel görsel içerikler ile tarihi yapılar ve pek çok şehir müşteriler ile buluşabiliyor.

Sanal gerçekliği özel kılan, kullanıcısına tam odaklanma yeteneği sunan bir araç olmasıdır. Başka yere bakmak, emailleri kontrol etmek vb. yok. Bu teknolojinin en güçlü yanının onun en zayıf yanı olduğunu görmek biraz ironik. Sanal gerçeklik içeriklerinin çevreleyen yapısı kullanıcıların çevre ile etkileşime geçmesini engellemektedir. Bir diğer deyişle onları gerçek hayattan tamamen koparmaktadır. Bu durumda insanlar ile etkileşime geçerken onların vücut dilini okuyamama ve göz teması kuramama gibi dezavantajlar getiriyor. İşte bu noktada devreye artırılmış gerçeklik uygulamaları devreye giriyor.

Artırılmış gerçeklik, gerçek dünyada deneyimlediğimiz verilere içeriksel olarak yeni bir katman eklenmesini mümkün kılıyor. Avatar, Iron Man, Minority Report gibi filmlerde önceden haber verilen bu teknoloji çok yakında tüm potansiyeli ile karşımızda olacak.

Bu konuda çalışan ABD merkezli bir firma; izleyicilerin gözlerindeki iris bölgesine lazer göndererek sanal gerçekliği görmeyi sağlıyor. Böylece izleyicinin hiçbir araç kullanmasına gerek kalmıyor.

Kişisel Asistanlar

İnsanların bilgisayara adapte ettiği, bilgisayarın “duyduğu” ve bilgisayarı kullanan kişinin istediği sonuca ulaştığı bir modelden meydana gelir. Kişisel asistanlar, özel arayüz olarak sadece metin ya da ses kullanmazlar. Ancak insanların ve makinelerin dijital cihaz ağında iletişim kurabilmeleri için birden fazla yöntemi (görme, ses, dokunma gibi) kullanabilmelerine olanak sağlarlar.

Son zamanlarda teknolojinin önde gelen oyuncularının tümü, müşterilerine kişisel dijital asistan desteği sunmak adına kıyasıya bir rekabet halindedirler. Yakın zamana kadar kişisel asistanlar genellikle üst düzey yöneticilere ya da hayatlarını organize etmek, belirli konularda destek alarak hayatlarını kolaylaştırmak isteyen ve bunun için başka bir insanı işe alabilecek kadar varlıklı olan kişilere yönelik lüks iken; bugün teknoloji şirketleri sayesinde bu durum değişmektedir.

Amazon, Apple, Facebook, Google, Microsoft gibi büyük teknoloji firmaları kişisel asistanların işlevlerinin bir kısmını yapabilen (restoran/uçak rezervasyonu yapmak, trafiğe, hava durumuna ve günlük takvime göre hatırlatmalar yapmak, soruları cevaplamak ve gerekli bilgilendirmeler yapmak gibi) yazılım çözümlerine yatırım yapmaktadırlar. Büyük firmaların kişisel asistanlarına örnek olanlar;

Apple – Siri : Apple’ın 2010 yılında 200 milyon USD’ye satın aldığı Siri, gerçekleştirmek istenen aksiyonları sadece sesli komut yolu ile alarak – mesaj göndermek, telefon araması yapmak, istenilen bilgileri paylaşmak, verilen görevleri yerine getirmek gibi – kullanıcılarına destek oluyor.

Google Now: 2012 yılında 75 milyon USD’ye geliştirilen Google Now, Android ve IOS işletim sistemlerinde Google Search mobil uygulaması ya da kişisel bilgisayarlarda Google Chrome web tarayıcısının parçası olarak; soruları cevaplamak, tavsiyelerde bulunmak için kullanıcılara akıllı asistan desteği sağlamaktadır.

Microsoft Cortana: Adını Microsoft video oyun serisi Halo’da yer alan yapay zekâ karakter Cortona’dan alan, Microsoft’un kişisel asistan uygulaması, Windows 10, IOS, Android ve Xbox One’da kullanılabilmektedir. Kullanıcıya yönelik daha fazla bilgi edinip, çok daha verimli servis vermeye yönelik kendisini sürekli geliştirmektedir. E-mail gönderme, takvimi düzenleme, hatırlatmaları ayarlama ve sorulara cevap verme gibi geniş yelpazede kullanıcılarına destek olmaktadır.

Yakın zamanda akıllı asistanlara olan bağlılığımızı artıracak önemli bir detay da, bu asistanların ödemelerimizi bizim yerimize kolaylıkla yapmalarıdır.

Sonuç;

Dünya nefes kesici bir hızla değişmeyi sürdürüyor. Değişime ayak uydurup fırsatları değerlendiren girişimciler ve pazara yeni giriş yapanlar piyasa hâkimiyetini ele geçirebilir. Paydaşlarını anlamayan ve dinlemeyen, değişim konusunda yeterli istekliliğe ve beceriye sahip olmayan liderler pazarların ve müşterilerin onlarsız ilerlemeyi sürdürmesiyle geride kalmaya başladı. Günümüzde eş zamanlı ilerleyen kimi kilit trendler tüm dengeleri değiştiriyor, kuralları yeniden yazıyor. Bu trendlerden kaçmak mümkün değil çünkü artık buradalar.

Geleceğin başarılı girişimcileri bu trendlere uyum sağlayabilen ve bu trendleri nasıl fırsata dönüştürebileceklerini kavrayabilmiş kuruluşlar olacak.

Alper Kuray