Hisse Senedi Seçiminde Önemli 15 İlke

Üzeyir Doğan – 09.04.2014

Yatırım tarihi boyunca birçok yatırımcı, her zaman kazandıracak mucizevi formül arayışı içerisinde olmuştur. Ancak cevabı “iki kere iki dört eder” kadar açık olan, şirket analizinin iyi yapılması gerektiği sonucuna ulaşan ve bu konuda emek harcayan yatırımcı sayısı yatırımcıların sadece küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu süreç, zaman ve emek istediği için bir çok yatırımcı tarafından dikkate alınmamaktadır. Daha açık bir şekilde söylemek gerekirse; bir çok yatırımcı semt pazarında sebze ve meyve seçimine gösterdiği özeni, servetini bağladığı şirket seçimine göstermemektedir.

Scala Yayıncılık, Garanti Portföy’ün katkılarıyla yatırımcılara çok büyük bir katkıda bulunacağını düşündüğüm bir kitabı yatırımcıların hizmetine sundu. Philip A. Fisher tarafından yazılan “Sıradan Hisseler Sıradışı Karlar” her yatırımcının okuması gerektiğini düşündüğüm ender kitaplardan bir tanesi. Aşağıdaki makale, bu kitabın “Ne Almalı? – Hisse Senetlerinde Aranacak 15 İlke” başlıklı bölümünün bir özeti ve yorumu niteliğindedir. Burada geçen ilkeler hem yatırımcılar hem de yöneticiler tarafından başarılı bir yatırım ve iyi bir yönetim için dikkate alınmalıdır.

Birkaç yıl içinde ciddi bir yüzde artışı veya uzun bir süre bekleyip daha büyük bir kazanç artışı elde etmek istendiği takdirde, yatırımcının öğrenmesi gereken konular nelerdir? Diğer bir deyişle hissedarına bu tür sonuçlar sağlaması için, bir şirketin ne gibi özelliklere sahip olması gerekir? Bu makalenin ilerleyen kısımlarında bu sorulara cevaplar bulacaksınız.

Birazdan anlatacağımız, Fisher’in sıraladığı 15 ilkenin hiçbiri diğerlerinden daha az öneme sahip değildir. Yalnız şunu da söylemek gerekir ki, bu 15 ilkenden bir ya da birkaçını bütünüyle yerine getiremeyen şirketler de başarılı olabilir. Ancak bu ilkelerin büyük bir bölümünü yerine getiremeyen şirketlere yapılacak yatırımlar tamamen spekülatif ve hiçbir garanti getirisi olmayan yatırımlar olacaktır. Elbette her şirket için bu ilkelerin her birine ayrıntılı bir cevap veremeyebilirsiniz. Bu sorulara tatmin edici cevaplar üretebilmeniz için gerekli olan bilgiye ulaşamadığınız şirketleri baştan değerlendirme dışı bırakmanız sizin ve yatırımlarınız için daha faydalı olacaktır. Bu hafta bu 15 ilkeden ilk 5 tanesini açıklamakla işe başlıyoruz.

“Şirketin gelirlerini arttırabilecek üren ya da hizmetleri var mı?” Yerinde sayan veya satış eğrisi düşmekte olan şirketlerden bir kere bile yeterli kar elde etmek imkansızdır. Maliyetlerin daha iyi denetlenmesi ile faaliyetlerden tasarruf edilmesi, zaman zaman şirketlerin net karlarının ve piyasa fiyatlarının yükselmesine yol açacak yeterlilikte gelişme sağlayabilir. Ancak bu tür şirketler, uzun vadede mümkün olan azami kazancı elde etmek isteyenlerin ilgileneceği büyüklükte fırsatlar sunmaz. Bununla birlikte satışlardaki artışın kalıcı mı dönemsel mi olduğu da ayrıca dikkate alınmalıdır. Şirketlerin satış rakamları ve gelir-giderleri konusundaki bilgilere gelir-gider tablolarından ulaşılabilir. Bu tablolar mümkün olduğunca uzun bir dönemi kapsayacak şekilde incelenmelidir.

Yönetim mevcut ürün ve hizmetlere yenilerini eklemeye kararlı mı? Birinci ilkede, varolan ürünün satış potansiyelinin arttırılması hedeflenirken, bu ilke ile yönetim anlayışı incelenmektedir. Mevcut ürün grubuna yönelik talepler nedeniyle gelecek birkaç yıl içinde belirgin bir büyüme beklentisi olan, ancak bunun ötesinde yeni ürünler geliştirmek konusunda ne bir politikası ne de planı bulunan şirketler yalnızca tek seferlik güzel bir kar aracı olabilirler. Belli bir alanda uzmanlaşan ve bu alanda ar-ge çalışmaları yaparak ürün portföyünü sürekli güncelleyen ve geliştiren bir şirket, karlı gördüğü her sektöre giren şirketlerden daha sağlam bir yapıdadır. Şirketlerin ürün grupları ve iştirakleri incelenerek bu konuda bir fikir edinilebilir.

Şirketin Ar-Ge çalışmaları ne kadar verimli? Şirketlerin Ar-Ge harcamaları muhasebe kayıtlarında gözükse de bu rakamlar çoğunlukla yanıltıcı olmaktadır. Hangi giderlerin gerçekten ar-ge harcaması olduğu, hangilerinin bu gruba dahil edilmemesi gerektiğinin bir standardı bulunmadığı için rakamlar bir kıyaslama imkanı tanımamaktadır. Bunun yerine daha güvenilir ve sade bir yöntem, şirketin geçmiş yıllarda ar-ge çalışmaları sonucunda ortaya çıkardığı ürünlerin, şirketin satış ve karlılık rakamlarını nasıl etkilediği konusunda bir araştırma yapmaktır. Şirket bu anlamda daha önceki yıllarda bir başarıya ulaşmışsa muhtemelen bu yapısını koruyacak gelecekte de bu çalışmalarını devam ettirecektir.

Şirketin satış organizasyonu yeterli mi? Her türlü işletmenin temel faaliyeti satış yapmaktır. En iyi ve en ucuz ürün ya da hizmeti üreten bir şirketin bile satış yapmadan ayakta kalması imkansızdır. Buna karşın bu ilke yatırımcılar tarafından genellikle ihmal edilmektedir. Uzun vadeli istikrarlı büyüme için güçlü bir satış organizasyonunun olması hayati önem taşımaktadır. Bayii sayısı ve dağıtım kanalları incelenmesi gereken veriler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şirketin kar marjı kayda değer bir nitelikte mi? Yatırımcılar açısından satışlar sadece karı arttırdıkları ölçüde anlamlıdır. Karı incelerken atılacak ilk adım, şirketin kar marjını araştırmak, yani bir birimlik satıştan ne kadar gelir elde edildiğini tespit etmektir. Bu araştırma tek bir dönem için değil bir dizi yıl için yapılmalı böylece dönemsel etkenler arındırılmalıdır. Bu rakamlara ulaşmak için Gelir-Gider tablosundan satışlar ve satışların maliyeti rakamlarına ulaştıktan sonra, geriye birkaç basit matematik işlemi kalmaktadır.

Şirket varolan kar marjını korumak ya da arttırmak için ne yapıyor?

Bir hisse senedi alımının başarısı, şirketin geçmiş yıllardaki başarısına değil, şirketin gelecekteki kar marjına bağlıdır. Günümüzde çeşitli nedenlerle şirketlerin maliyetleri sürekli artmakta, bununla birlikte birçok şirket kar marjını koruyabilmek için fiyat artışı yapmak zorunda kalmaktadır. Fakat günümüzün rekabetçi piyasalarında fiyat arttırımları sınırsız bir şekilde yapılamamaktadır. Bu nedenle maliyetlerini kontrol altına alan ve yeni stratejiler ve yeni metotlar geliştiren şirketler rekabet avantajı sağlamaktadır.Yani satışların maliyetini rakiplerine göre daha iyi kontrol eden şirketler hayatta kalmayı ve kar edebilmeyi başaracaklardır.

Şirket çalışanlarına yeterli önemi veriyor mu?

Çalışanlar, işverenin kendilerine adil davrandığını düşünüyor ve etkin bir yönetim olduğuna inanıyorsa işçi başına üretkenliğin artacağı muhakkaktır. Bu da daha az çalışanla daha fazla ürün elde etme olanağı sağlayacağı ve şirketin daha az personel eğitim maliyeti ile karşı karşılaşmasını sağlayacağı için maliyetler açısından önemlidir. İşçi ve personel kalitesini gösteren bir rakam dizisine, bir şirketin göreceli işgücü sirkülasyonunun aynı sektördeki bir başka şirketle karşılaştırılmasıyla ulaşılabilir. Ayrıca bir şirkete yapılan iş başvurularının çokluğu da şirketin personeline gösterdiği önemin bir sonucudur.

Şirket üst düzey yöneticilerine hak ettiği değeri veriyor mu?

Üst düzey yöneticiler arasında doğru atmosferi yaratmak yaşamsal öneme sahiptir. Bu kişiler kararları, yaratıcılıkları, becerileri ve takım çalışmasıyla bir şirketi başarılı ya da başarısız kılabilirler. Şirket sahibinin ailesine mensup kişiler, kendilerinden daha yetenekli kişilerin amirliğine atanmamalıdır. Üst yöneticilerin hak ettikleri artışları talep etmeden alabileceklerini hissetmeleri için maaş ayarlamaları düzenli bir şekilde gözden geçirilmelidir. Yönetim kadroları mümkün olduğunca şirket içerisinden yetenekli elemanlarla doldurulmalı, ihtiyaç duyulmadıkça şirket dışından yönetici ataması yapılmamalıdır. Bir şirket bu standartlardan ne kadar uzaksa başarılı bir yatırım olmaktan da o kadar uzaktır.

Şirket derinlikli bir yönetime sahip mi?

Her kademede yer alan yöneticilere yeteneklerinin izin verdiği ölçüde yetki verilmemiş, bu yetkiler üst düzey yöneticilerde toplanmışsa, bu yöneticilerin günlük rutin işlerden zaman bulup, araştırma yapmaları ve önlerine çıkabilecek fırsatları değerlendirme ihtimalleri azalır. Bu nedenle derinlikli bir yönetime sahip olmayan şirketlerin uzun vadede başarılı olabilme şansı çok zayıftır.

Şirketin maliyet analizleri ne kadar iyi?

Faaliyetlerinin en küçük adımlarına ilişkin maliyetleri doğru hesaplayamayan ve bunların ürün ve hizmetlerine dağıtımını düzgün yapamayan hiçbir şirket başarısını uzun yıllar sürdüremez. Yönetim ürettiği tüm ürünlerin tek tek gerçek maliyetlerini hesaplayamıyorsa bu onların büyük bir yetersizlik içerisinde olduğunu gösterir. Bu da karsız ürünlerin üretilmesine devam edilip, karlı ürünlere odaklanmayı engelleyeceği için şirket için büyük kayıplara neden olabilir. Bu nedenle maliyetlerinde yıldan yıla düzelme gösteren şirketler kar marjlarını arttıracak bunu da hissedarlarına kar olarak yansıtacaklardır.

Şirketin rakiplerine karşı üstünlük sağlayabilecek sektöre özgü avantajları var mı?

Herhangi bir sektörde faaliyet gösteren bir şirket, rakipleriyle aynı pazarı paylaşmakta ve müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik rakiplerinin ürünleriyle ikame edilebilecek ürünler üretmektedir. Bu nedenle fırsat ve maliyet analizlerini iyi yapan bir şirket rakiplerine üstünlük sağlayabilecektir. Örneğin sigorta giderlerinin maliyetler içerisinde önemli olduğu bir sektörde (ağır sanayi v.s.) uzman sigortacılar istihdam ederek doğru sigorta poliçeleri oluşturabilen ve sigorta maliyetlerini aşağılara çekebilen bir şirket rakiplerine oranla avantajlı konuma geçebilecektir. Bu nedenle sektörel anlamda yeterli uzman personel bulundurmak şirketin başırısına etki edecektir.

Şirket kısa vadeli karın peşinde mi yoksa uzun vadeli kara mı odaklı?

Bazı şirketler işlerini halihazırda mümkün olan en yüksek karı sağlamak amacıyla yürütürler. Bazıları ise itibar kazanarak daha uzun vadede toplam karlarını maksimize edebilmek için güncel karlarını bilerek azaltırlar. Yüksek getiriler elde etmek isteyen yatırımcılar uzun vadeli yaklaşıma sahip olan şirketleri tercih etmelidir.

Şirket borçlanabiliyor mu yoksa sermaye gereksinimini yeni hisse satışlarıyla mı karşılıyor?

Şirketin izleyen birkaç yıl içerisinde ihtiyaç duyduğu sermayeyi karşılayabilecek nakit varlığı ile ilave borçlanma kabiliyetinin bulunması ve ihtiyat limitlerini aşmadan borçlanarak yeni getiriler elde edebiliyor olması yatırımcılar açısından endişe olmadığını gösterir. Bu konuda şirketin bedelli sermaye arttırımlarına ne sıklıkla gittiği ve borçlanma oranı yakından takip edilmelidir. Sık sık bedelli sermaye arttırımı yapmayan ve borçlanma oranı sektör ortalamasına yakın olan şirketler yatırım için tercih edilmelidir.

Yönetim başarılar kadar sorunlar konusunda da şeffaf olabiliyor mu?

İş hayatının doğası gereği en iyi yönetilen şirketlerde bile zaman zaman beklenmedik sıkıntılar ortaya çıkabilir. Eğer bir şirket sürekli olarak geçmiş başarılarını ön plana çıkarıyor ve bunları her fırsatta yatırımcılarının önüne tekrar tekrar getiriyorsa ve bununla birlikte başarısızlıklarına hiç değinmiyorsa, bu şirketlere yatırım yapmaktan uzak durmak yatırımcının lehine olacaktır.

Şirket yönetimi tartışmasız bir dürüstlüğe sahip mi?

Yönetimi elinde tutanların hiçbir yasayı çiğnemeden kendilerine ve ailelerine çıkar sağlayarak, bedelini sıradan hissedarlara ödetebileceği neredeyse sonsuz sayıda yol bulunmaktadır. Bu tür suiistimallere karşı tek bir gerçek korunma yolu bulunmaktadır. Bu da, yatırımların fazlasıyla güven ve ahlaki sorumluluk uyandıran şirketlere yapılmasıdır.

Bu yazıda bahsi geçen kitap hakkındaki tanıtım yazıma ulaşmak için TIKLAYINIZ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir