ECB Kararlarının Yansımaları Ne Olur?

Aydın Eroğlu – 23.01.2015

ECB FED’in Yolunu İzledi!

Hatırlarsanız ECB daha önceki parasal genişleme kararlarında sadece bankalara yönelik kredi operasyonu yapıyordu. Yani bankalara gelin size istediğiniz kadar düşük faizle uzun vadeli kredi vereyim diyordu. O tarihteki yazılarımı okuyanlarınız, benim bu şekildeki parasal genişlemenin faydalı olmayacağı yönündeki düşüncelerimi biliyorsunuzdur. Hatta en son bu şekilde bankalara çağrıda bulunduklarında 400 Milyar euro olarak bekledikleri talebin çok altında kalırlar demiştim. İlk kredi paketi gerçekten de umulanın çok altında sadece 86 Milyar Euro olarak gerçekleşmişti. Neden peki? Çünkü zaten AB’de paraya talep olmadığı için, büyüme oranları çok düşük olduğu için, ekonomilerde resesyon görüldüğü için, bankalardan para isteyen olmadığı bir dönemde bankaların da ECB’den para istemesine gerek yoktu. Öyle de olmuştu.

ECB Beklentileri Aştı!

ECB bu sefer doğruyu yaptı! Merkez bankalarının ellerinde bulundurduğu başka bir gücünün olduğunu hatırladı. Merkez Bankaları bazen enflasyonu düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak için piyasadaki likiditeyi kısmak isterler. Böyle zamanlarda bankalara tahvil satma kararı açıklarlar. Hatta adeta salma yaparlar! Her banka Merkez Bankalarının ilan ettiği oranda tahvil almak zorunda kalırlar. Böylece ellerindeki likidite azalır. Paranın kıymeti ve faiz artar. Artan faiz talebi ve fiyatları düşürücü etki yaratır.

Bir de bunun tam tersi vardır. Bazen de piyasada talep yaratmak, ekonomileri canlandırmak, resesyon riskinden çıkmak, büyümeyi sağlamak için bankalardan tahvil alım kararı verirler. Merkez bankalarının ilan ettikleri oranda her banka kasalarında bulunan devlet tahvillerini merkez bankalarına geri satmak zorunda kalırlar. Bu yolla bankalara merkez bankası tarafından doğrudan bir likidite sağlanmış olur. Bu yöntem zorunludur. Bankaların hepsinin uyma şartı vardır. Daha önce ilan edilen gelin size kredi açayım dendiğinde, hayır biz istemiyoruz dedikleri gibi hayır deme imkanları yoktur. Bankalar ellerinde tuttukları tahvillerden merkez bankasının belirlediği orandaki kısmı merkez bankasının istediği aralıklarda geriye verirler.

Şimdi bu yöntemin asıl püf noktasını size izah edeyim. Bankalar ellerindeki tahvilleri geri verip yerine nakit alınca, bu sefer mecburen bu likiditeyi satmak zorunda kalırlar. Çünkü bunun kendilerine bir maliyeti vardır. Gidip yeniden merkez bankasına yatırmayı tercih etmek bir yoldur. Ancak, bunu yapamasınlar diye ECB öncesinde eksi faize geçti. Yani eğer paranızı bana getirirseniz size ceza keserim dedi. İşte bu nedenle bankalar ellerinde bollaşacak likiditeyi bir yerlere kanalize etmek zorunda kalacaklardır. Park alanlarından biri olan ECB eksi faiz uyguluyor. Diğer güvenli park alanı olan İsviçre Merkez Bankası da aynı şekilde eksi faize geçti. Korkulduğunda parayı yatırdıkları diğer bir emtia olan altın ise artık bana göre güvenli bir liman değil. 1.300$ ve üstündeki fiyatların ileriki tarihlerde yeniden düşme riski çok yüksek. O zaman bankalara tek bir yol kalıyor!

Avrupa Bankaları Ne Yapacak?

Bence halkın tüketim taleplerini canlandırmak zorunda kalacaklardır. Aynı zamanda gelişmekte olan bizim gibi ülkelerin alt yapı yatırımlarını fonlayacaklardır. Tabii bir de borsalara yöneleceklerdir. Avrupa’da zaten uzun süredir düşük faiz yüzünden borsalar bana göre şişmiş olduğundan, bundan sonra borsayı daha da yükseltmenin de ayrı bir riski olacaktır. Kısacası en doğru karar halkın tüketim taleplerini artıracak kampanyaları devreye sokmak, yatırımcıların yeni yatırım kararları almalarını teşvik edici kredi politikaları izlemektir.

İşte bu nedenle, ben ECB’nin aldığı bu tahvil alımı kararıyla ki aylık 60 Milyar Euro’dan 2016 Eylül ayına kadar yaklaşık 1.2 Trilyon Euro’ya ulaşacak likidite sayesinde Avrupa ekonomilerinde talep canlanması başlamasını bekliyorum.

Türkiye ve BIST Şanslı Durumda!

ECB’nin aldığı bu kararın en olumlu yansıyacağı ülkelerin başında Türkiye’yi ve en olumlu yansıyacağını düşündüğüm borsaların başında da BIST’i görüyorum. Türkiye çok sayıda ve çok büyük alt yapı yatırımları yapma kararı almıştır. Nükleer santraller, köprüler, otoyollar, hızlı tren hatları, kentsel dönüşüm politikaları, hava alanı, Kanal İstanbul, yeni boru hatları, güneş paneli tarlaları gibi bir çok yatırım kararı vardır. Bence artık bu yatırımların finansman ihtiyacı çok daha kolay ve düşük faizle karşılanacaktır.

ECB’nin yeni likiditesi piyasalara girdikçe Avrupa’da talep canlanması başlayacak, Türkiye’nin Avrupa’ya başta otomobil olmak üzere ihracatı önemli artışlar gösterecektir. Ayrıca çok düşük faizle kredi imkanı bulacak Avrupalı turistlerin yazın ülkemizi ziyaret oranlarında çok ciddi artışlar olacağını düşünüyorum. Bu da turizmcilerimizin Rusya’dan uğrayacakları kayıpları fazlası ile telafi edebilir. Bu konudaki tek risk, düşen Euro kuru kadar tatil fiyatlarımız pahalılaşmış olacaktır.

Bir çok yazımda yazdığım gibi 2016 başlarında tüm Avrupa genelinde büyüme sinyallerinin belirginleşmesini beklediğimi biliyorsunuz. ECB’nin bu kararı ile bu görüşüm daha da güçlenecektir.

ECB’nin aldığı bu karar, olası FED faiz artışının etkilerini azaltacaktır. ECB’nin likiditeyi arttırması Euro’nun değerini düşürür. Bu ortamda bir de FED faiz artışına geçerse, bu takdirde parite daha da düşecek olduğu için ABD Doları ekstra değerlenecektir. Ama bu ABD’nin ticaret hacmi ve ihracatı için olumsuz etki yaratan, rekabet sıkıntısı yaşayacağı bir gelişme olacaktır. Bu yüzden FED yapacağını düşündüğüm faiz artışını, hem ECB’nin aldığı likidite arttırıcı bu kararlar, hem de düşen petrol fiyatlarının yarattığı enflasyon düşüşü nedeniyle daha düşük oranlarda yapmak ve daha uzun vadeye yaymak zorunda kalacaktır. FED’in bu açmazı Türkiye’ye ve BIST’e yarayacaktır.

ECB Kararlarının Altın(Ons) İçin Etkisi Ne Olur?

Bu konudaki görüşlerimi zaten biliyorsunuz. Altın kriz dönemlerinin güvenli limanı olabilir. Bu nedenle 2008’de başlayan mortgage krizinde ABD ekonomisi çöküyor, sonrasında AB dağılacak, Euro birliği bitecek korkuları ile altına yönelen sermayeyi anlıyorum. Ancak şimdi durum başka! ABD ekonomisinde ciddi büyüme görülüyor. Düşen petrol fiyatları tüm ülkelere tasarruf imkanı yarattığı gibi, bu tasarruf edilen paraları ekonomilerinin büyümesi için kullanabilme imkanları çıkmış durumda. Üstüne bir de ECB para paketi gelince, bence ABD’de görülen büyümeden sonra, en geç 2016 başından itibaren tüm Avrupa için büyüme sinyalleri belirginleşmeye başlayacaktır. Böyle bir süreçte paranın güvenli liman arayışı diye bir korkusu olması çelişki olur. O yüzden ben, altının onsu için 1.320$ ve üstünde 1.340$ gibi görebileceği seviyeler olsa da, daha üstünün olmasını beklemiyorum. Altındaki mevcut fiyatlar ve üstünde görülebilecek fiyatların satış için önemli fırsatlar olduğu görüşündeyim.

Büyüme artışları düşündüğüm gibi ABD dışında AB ülkelerine de yansımaya başladığında, altından çıkışlar başlayacaktır. Ama asıl FED faiz artışı sürecini başlattığında altının olumsuz etkilenmesi artacak, FED faizleri % 3,5 – % 4’ler düzeyine geldiğinde iyice derinleşecektir. Ama altında asıl dip seviye, FED’in faizde zirveyi gördükten sonra, fiyat artışını kontrol altına almak için likidite kısıcı önlemleri devreye sokması halinde görülecektir. FED krizden çıkmak için yıllardır piyasalara verdiği likiditeyi geri çekmeye kalkıp, bankalara tahvil geri satımına başladığında (ki, bunu yapmasını bekliyorum) işte o zaman likidite ihtiyacı nedeniyle merkez bankaları ve bankalar altın stoklarından satışa geçmek durumunda kalacaklardır. Ancak bu süreç için petrol 110$ iken, 2016 yılının sonu gibi olur diye düşünüyordum. Düşen petrol fiyatları nedeniyle FED’in faiz artışı sürecinin uzayacağı beklentim oluştu. Bu nedenle altındaki en dip seviyelerin 2017 içinde görülmesini bekliyorum. Ama ondan sonra da, altın fiyatlarının eski gördüğü yüksek seviyelere yeniden gitmesini beklemiyorum. Altındaki tatlı günler artık uzun yıllar hatıralarda kalacaktır ön görüşündeyim.

TCMB En Kısa Zamanda Yeniden Faiz İndirmelidir!

Petrol fiyatlarının yarattığı fırsatlar, ECB’nin yeni likidite artırıcı kararları ve FED’in bu nedenle faiz artışı politikasında yaşanacak esnemelerin hepsi TCMB’nın elini güçlendirmiştir. ECB, İsviçre, Danimarka merkez bankaları eksi faize geçtiler. Bu ortamda Avrupa’ya 1.2 Trilyon Euro daha çıkacak. Hiç tereddüt etmeden daha evvel belirttiğim gibi 200 baz puana ulaşacak yeni bir faiz indirimi yapmamız çok doğru olacaktır. 50 baz puanlık indirim yapıldığı düşünülürse, 150 baz puanlık yeni bir indirim yapılması gerektiğini düşünüyorum. Muhtemelen TCMB bunun için Ocak ayının sonuna doğru yapılacak FED toplantısını bekleyebilir. Bana kalsa tereddüt etmeden faiz indirimini yapmalıdır. Hatta faiz indirimi sayesinde düşen Euro’ya da firen yaptırtmış olabilir. Yoksa ihracatını yoğunlukla Euro cinsi yapan bir ülke olarak, düşen Euro bize de sıkıntı yaratabilir.

BIST’in Yeni Rekorlarına Hazır Olalım!

BU ortamın en şanslı borsasının BIST olacağını düşünüyorum. Çünkü TCMB faiz indirimleri yapmak zorunda kalacak, faiz indirdikçe bankaların karları artacak, bankaların da etkisi ile BIST tarihi zirvesini zorlayacak ve büyük ihtimalle yeni rekorlar yaşayacaktır. İki yıl evvel düşecek petrol fiyatlarıyla dünyanın uzun süreli bir büyüme trendine gireceğini iddia ettiğim görüşümün, son kısmı olan büyüme sinyallerinin başlayacağı günlere geliyoruz. Gezi sürecinde borsalarda kayıp yaşayan yatırımcıların artık yüzleri fazlası ile gülecektir.

Şimdilik dün de belirttiğim sıralı 91.628 – 92.311 – 93.398 dirençlerimiz mevcut. Bir anda bu dirençlerin hepsini kırmayı beklemeyin. TCMB faiz indirimi ile bu dirençlerin kırılmasını ve yeni rekorlara gitmeyi beklemek çok daha doğru olur. Bu günleri yaşayacağımızı, içinizin rahat olması gerektiğini düşünüyorum.

NOT: Yazının tamamı 08:39’da borsaanalizci.com‘da yayınlanmıştır!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir