Cari açık nedir?

Cari açık nedir?

Bir ülkenin ihraç ettiği mal ve hizmetlerden elde ettiği gelirin, ülkenin yurt dışından ithal ettiği mal ve hizmetlere yaptığı ödemelerden az olmasıdır.

GİRİŞ

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan bunalımların temeline inildiğinde ve nedenleri araştırıldığında, ana nedenin dış ödemelerdeki sorunlar olduğu görülmektedir.

Bir ekonominin dünyanın geri kalan kısmından aldığı ve dünyanın geri kalan kısmına verdiği mal ve hizmetlerin ve ekonominin dünyanın geri kalan kısmı karşısındaki hak ve yükümlülüklerindeki değişikliklerin kaydı olarak tanımlanabilen dış ödemeler bilançosu veya dış ödemeler dengesinin sağlıklı olmaması, Türkiye’nin gereksinim duyduğu tutarda döviz kazanamaması cari işlemlerinde sürekli açık vermesi bunalım ve krizlerin ana kaynağı olmuştur.

Rakamlar incelendiğinde görülmüştür ki, Türkiye’de cari işlemler açığının büyüdüğü yılda veya hemen ertesinde kriz yaşanmıştır. Bankaların mali yapısının sağlıksız oluşu, kötü yönetilmeler gibi nedenler krizlerin şiddetini artıran nedenlerdir. Ancak ana neden dış ödemeler dengesindeki bozulmalardır.

Diğer taraftan mal ithal ve ihracı arasındaki fark olan dış ticaret açık veya fazlaları, eğer hizmetler de açık verirse cari işlemler açığı büyüyecek fazla verirse cari işlemler açığı azalır hatta duruma göre fazla vermeye başlar.

Bu çalışmada; dış ödemeler bilançosunun ne olduğuna, dış ödemeler bilançosunu oluşturan kavramların neleri ifade ettiğine, dış ödemeler dengesindeki açık veya fazlalıklara neden olan hususlar ile izlenebilecek politikalara değinilerek Türkiye’nin 2004 yılı Ocak-Ağustos dönemi dış ödemeler dengesi ile bir önceki yıla ait aynı dönem dış ödemeler dengesi karşılaştırmalarına yer verilmiştir.

I. DIŞ ÖDEMELER DENGESİ

1.1. DIŞ ÖDEMELER DENGESİ (BİLANÇOSU)’NİN TANIMI

Dış ödemeler bilançosu ya da dengesi (balance of payments) ülkelerin belirli bir dönem içindeki dış ekonomik ve mali ilişkilerinin durumunu gözler önüne serer. Ülkenin mal, hizmet ve sermaye akımları ile ilgili işlemler dolayısıyla dış dünyadan sağladığı gelirlerin dışarıya yaptığı ödemelere eşit olup olmadığını ortaya koyar. Dış ödemeler dengesi, uygulanan ekonomik ve mali politikaların bir sonucudur. O bakımından hükümetlerin ekonomik politika uygulamalarındaki başarılarının bir göstergesi olarak değerlendirilmesi de doğaldır. [1]

Diğer bir ifade ile dış ödemeler bilançosu, bir ekonominin uluslararası ekonomik işlemlerinin, yani bir ekonominin dünyanın geri kalan kısmından aldığı ve dünyanın geri kalan kısmına verdiği mal ve hizmetlerin ve ekonominin dünyanın geri kalan kısmı karşısındaki hak ve yükümlülüklerindeki değişikliklerin kaydı olarak tanımlanabilir. [2]

Ülkenin dış ödemeler dengesinde bir açığın veya fazlalığın ortaya çıkmaması yetkililerce dış ticaret, transfer ve sermaye hareketleri üzerine konulan kontroller ve kısıtlamalarla gerçekleştirilmiş olabilir. Kambiyo kontrolleri sermaye çıkışını engellerken dışalıma konan miktar kısıtlamaları da mal girişini azaltarak karşılayıcı veya denkleştirici finansman gereğini örneğin altın ve döviz rezervleri kaybını ortadan kaldırabilir. Bu durumda bir dış ödemeler dengesinde dengesizliğin bulunmadığını ileri sürmek yanlış olacaktır. Benzer biçimde ülke yetkilileri işsizliğin artması ve büyümenin durması pahasına alacakları ekonomik önlemlerle ulusal gelir ve harcamaları kısarak ödemeler dengesinde bir açığın ortaya çıkmasını önleyebilirler. Her iki durumda da görünürde bir açık veya fazlalığın olmamasına rağmen dış ödemelerde bir gizli dengesizlilik durumunun var olduğu ortadadır.

2. DIŞ ÖDEMELER DENGESİNİN ÖNEMİ VE İŞLEVİ

Dış ödemeler bilançosundaki bir açık veya fazla, ülke ekonomisi üzerinde oldukça geniş kapsamlı etkiler doğurur. Örneğin ülkedeki milli gelir ve çalışma düzeyi, kalkınma hızı, döviz kurları, enflasyon oranı, ücret artışları gelir dağılımı ve dış borçlar gibi temel ekonomik değişkenler dış ödemeler dengesiyle sıkı sıya ilişkilidir. Dolayısıyla, ülkenin dış ekonomik ilişkilerinin sağlıklı bir yolda olup olmadığının belirlenmesi, bir sorun varsa gerekli önlemlerin zamanında alınması ve politika düzenlemelerinin yapılması için ödemeler bilançosu istatistiklerinin sürekli olarak izlenmesi gerekir.

Taşıdığı büyük önem dolayısıyla ülkenin ekonomik, mali ve parasal politikalarını belirleyen ve yöneten kuruluşlar (Örneğin Maliye Bakanlığı, Hazine, Merkez Bankası, Devlet Planlama Teşkilatı vs.) dış ödemeler dengesindeki gelişmelerle yakından ilgilidir. Bazı hükümet uygulamaları ise doğrudan dış denge durumundaki gelişmelere tepki niteliğindedir. Örneğin bir dış açık veya fazlasının döviz kurlarını etkilememesi için merkez bankasının döviz piyasasına müdahalede bulunması örneğinde olduğu gibi. Aslında, ekonomik ve mali politikaların belirlenmesinde yalnızca ülkenin kendi dış denge durumunun izlenmesi de yeterli değildir. Bu amaçla dünya ekonomisinin genel gidişi ve ülkenin yakın ekonomik ilişkide bulunduğu ülkelerdeki gelişmeler de gözden uzak tutulmamalıdır. [3]

II. DIŞ ÖDEMELER DENGESİ AÇIĞININ NEDENLERİ,

ETKİLERİ VE İZLENEBİLECEK POLİTİKALAR

1. DIŞ ÖDEMELER DENGESİ AÇIĞININ NEDENLERİ :

Dış ödeme açıklarını ortaya çıkaran nedenler üç ana grup çerçevesinde incelenebilmektedir. [4] Bunlar: Yapısal nedenler, İktisadi dalgalanmalar ve arizi nedenlerdir. Dış ödeme açıklarına neden olan yapısal nedenler; enflasyon ve döviz kurlarındaki değişmeler, kalkınma hızı ve diğer nedenlerden oluşmaktadır. Ekonominin büyümesinden kaynaklanan yapısal nedenlerden birisi enflasyon ve ona bağlı olarak ulusal paranın aşırı değerlenmesidir.

Öte yandan, bir ekonomide uygulanan harcama genişletici politikalar, ihraç mallarının iç talebini artırmakla birlikte yabancı mallara olan iç talebin genişlemesine de neden olur ki bu durumda dış açığa sebep olur. Enflasyon sürecinde döviz kurlarının sabit tutulması, ulusal paranın aşırı değerlenmesi neden olur. Böyle bir durumda ise yabancı para cinsinden ihracatı pahalılaştırdığı için bir yandan ihracat gelirlerini azaltıcı etki yaparken, diğer yandan ithalatı ucuzlattığından ithal mallarının talebini artırır.

Ödemeler dengesi açık ve fazlaları döviz arz ve talebi üzerinde etkide bulunurken döviz kurunun belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle ödemeler dengesi döviz piyasasının durumuna büyük ölçüde bağlıdır. Örneğin: Bir ülkenin ödemeler dengesinde açık olduğunda bunun giderilebilmesi için ülkenin dövize olan ihtiyacı artmaktadır. Dövize olan talep artışı döviz arzı sabit iken döviz kurunun yükselmesine yol açar. Döviz kurunun yükselmesi ise ithalatı kısıp ihracatı artırarak dış açığın kapanmasına yardımcı olabilir. [5]

Yapısal nedenlerden biri de ülkelerin kalkınma hızıdır. Gelişmekte olan ülkelerde hızlı kalkınmanın sonucunda artan ithalatın finansmanı ihtiyaç duyulan dövizin sağlanamaması, bu ülkelerin kalkınmalarını önemli ölçüde engelleyebilmektedir. Çünkü ekonomik kalkınmanın gerçekleşebilmesi için başlangıçta önemli ölçüde dışarıdan sermaye malı ithalatı gerekmektedir. Ayrıca ithalatın kısılması yatırım malları arzını daraltarak onların fiyatlarını yükseltiyorsa, bu ülkenin kalkınma temposu yavaşlayabilecektir. Böyle bir durumda ise dış açıkların kapatılması ile kalkınma hedefleri arasında bir ikilem oluşabilmektedir. [6]

Ekonomik verimlilikteki değişmeler de önemli bir etkendir. Teknolojideki gerilik ve ekonomi yönetimindeki beceriksizlikler, uluslararası rekabeti güçleştirerek ihracat gelirlerinin düşmesine neden olur. Teknolojik gelişme hızı yüksek ve üretim yönetiminde çağdaş yöntemleri uygulayan ülkeler ise, dış rekabet güçlerini yükselterek dış denge durumlarını olumlu yönde etkilemeyi başarabilirler. [7]

Dış ödemeler dengesini bozan faktörlerden birisi de iktisadi dalgalanmalardır. Bunlar konjonktör dalgalanmalarıdır ve ülkenin dış denge durumları bakımından önemli sonuçlar doğurmaktadır. İktisadi dalgalanmaların genişleme aşamasında gelir ve harcamalar artıp fiyatlar yükseleceğinden ödemeler dengesi açık vermektedir. Konjonktörün daralma aşamasında ise tersine bir gelişme görülmekte ve ödemeler dengesinde bir fazlalık oluşmaktadır. Eğer iktisadi dalgalanmalar boyunca dış açık ve fazlalar birbirine eşitleniyorsa denge durumu korunacaktır. [8]

Bir ülkenin dış dengesi, yabancı ülkelerdeki dalgalanmalardan da etkilenebilir. Şöyle ki; karşı ülkenin genişleme sürecinde olması, onun ticaret ortağının dış denge durumunu olumlu, karşı ülkenin durgunluk veya gerileme içinde bulunması ise olumsuz yönde etkiler. [9]

2. DIŞ ÖDEMELER DENGESİ AÇIĞININ ETKİLERİ

Dış ödemeler dengesi açığının ülke ekonomisi üzerindeki etkileri olumlu ve olumsuz etkiler olmak üzere iki şekilde olmaktadır. Bir ekonominin dış açık vermesi, bu açığın karşılanma biçimi ne olursa olsun ülkenin milli gelirine net katkı yapıldığı anlamına gelmektedir. Başka bir değişle ülkenin toplam kaynakları “GSMH+Dış Açık” kadar olur. Bu ekonominin kendi kaynaklarıyla olabileceğinden daha fazla yatırım yapabilme imkanın sahip olması demektir. Bu sebeple dış açık ekonomi üzerinde iki önemli etki yaratır. Ülke, iç kaynaklarıyla gerçekleştirebileceğinden daha fazla yatırım yapabilme imkanına kavuşur. Böylece iç tasarruflarına net bir ilave yapma imkanına sahip olur ki bu etkiye dış açığın “tasarruf etkisi” denir.Dış açığın ülke ekonomisi üzerinde yaratacağı diğer bir olumlu etki ise “dönüşüm etkisidir” Eğer bir ülke henüz ekonomik gelişmesini tamamlayamamış ise yapacağı yatırımlar için gerekli olan sermaye mallarının tamamını ülke içinde üretemeyecek ve malların bir kısmını ithal etmek zorunda kalacaktır. Eğer ülkenin döviz gelirleri ekonomik kalkınma ve gelişmesinin gerektirdiği yatırımların yapılması için ihtiyaç duyulan ithalatı karşılayamayacak durumda ise ülke içi tasarrufları yatırımlara dönüştürmek mümkün olmayacaktır. Bu sebeple cari işlemlerin açık vermesi ülkenin kendi döviz gelirleriyle yapabileceğinden daha fazla yatırım yapmasına imkan sağlayacaktır.

Ödemeler dengesi açık veren ülkeler, dış pazarda rekabet gücünden yoksun ve ithalatı gün geçtikçe artan bir ülkeyse o zaman ithal ettiği mal ve hizmetlerin bedelini dış borçlanma yoluyla ödeyeceklerdir. Ancak bu yola çok sık başvurulursa o zaman ülkenin parasına karşı bir güvensizlik başlamakla birlikte ülkenin dış borçları da artar. Dış açıkla karşı karşıya bulunan bir ülkede sabit kur sistemi uygulanıyorsa genelde devalüasyona başvurulurken, bu durum esnek kur sisteminde ise paranın değerinin otomatikman düşmesi ile sonuçlanır. Bunlar ise üretim maliyetleri ve nispi fiyatları etkileyerek ekonomide refah kaybına yol açmaktadır. Genel olarak ise dış açıkların ülke ekonomisi üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler, devalüasyondan kaynaklanan refah kaybı ve uluslararası dışlama şeklinde kendini göstermektedir.

Bu bağlamda döviz gelirleri özellikle gelişmekte olan ülkeler için hayati önem taşımaktadır Şöyle ki; gelişmekte olan ülkelerin sermaye birikimi ve teknolojik gelişme düzeylerinin yetersizliği, bu ülkeleri büyüme ve sanayileşme için gereken yatırımları gerçekleştirmede, gelişmiş ülkelerden yapacakları ithalata bağımlı kılmıştır. Sorun bundan ibaret de değildir. İmalat sanayiinin bir çok dalıyla, enerji ve hatta tarım gibi sektörlerde mevcut üretim düzeyinin sürdürülebilmesi, başta ara malları olmak üzere çeşitli malların herhangi bir aksamaya uğramadan ithalinin yapılmasına bağlıdır. Söz konusu ithalatın, döviz yetersizliği sonucu gerçekleştirilememesi, ekonomik büyüme, üretim, istihdam, gelir ve fiyat düzeyleri üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Dolayısıyla döviz geliri, gelişmekte olan ülkelerde hem fiyat istikrarı ve tam istihdam biçiminde özetlenebilecek iç dengenin idamesinin hem de büyüme ve sanayileşmenin gerçekleştirilmesinin önemli bir ön koşuludur. [10]

3. DIŞ ÖDEMELER DENGESİ AÇIĞI KARŞISINDA

İZLENEBİLECEK POLİTİKALAR

Ödemeler bilançosundaki açıklar karşısında ülkelerin izleyecekleri yol, bu açıkları finanse etmek, baskı altına almak, ya da tedavi edici önlemler üzerinde durmak şeklinde özetlenebilir. Açıkların finanse edilmesi, resmi döviz rezervlerinin kullanımını gerektirir. Böyle bir yol açıkların düzeltilmesi yönünde önlem almaya gerek duyulmaması demektir. [11]

Fakat ülke kaynakları sınırsız değildir. Sahip olunan dış rezervler ne kadar büyük olursa olsun er geç tükenebilecektir. Ayrıca dış borçlanmaların da bir sınırı vardır. O bakımdan uzun süreli açıkların finanse edilmesi değil, tedavi edilmesi gerekir.

Dış açıklar durumunda izlenebilecek diğer bir yöntem de dış ticaret ve kambiyo politikası araçlarını harekete geçirmektir. Yani, hükümetler gümrük vergileri, kotalar ve yasaklamalarla ithalatı kısıtlamaya çalışırken bu arada kambiyo denetimi ile de ülkeden döviz ve sermaye çıkışını kısıtlarlar. Fakat bütün bu önlemler dış açıkları ancak baskı altına almaya yarar. Gerçekte açıkları gidermiş olmazlar.

Üçüncü yol da açıkların tedavisi ya da düzeltilmesidir. Bu yol en güç fakat en güvenilir olanıdır. Açıkların tedavisi, ihracatın ve öteki döviz kazandırıcı işlemlerin artırılması ile sağlanır. İhracatın artırılabilmesi için kısa ve uzun dönemde alınabilecek önlemler vardır. Kısa dönemde örneğin, kurların serbest bırakılması ve ulusal paranın aşırı değerlenmesinin önlenmesi, ihracatçının dış piyasalar konusunda eğitilmesi, ihracat üretimine ucuz girdi ve kredi sağlanması, ihracat bürokrasisinin önlenmesi gibi hususlar üzerinde durulabilir. [12]

Uzun dönemde konu daha çok kalkınma politikalarıyla ilgilidir. İhracata yönelik bir kalkınma modeli, kaynakların dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere göre dağıtımını, dış ticaret rejiminin liberalleştirilmesini ve uluslararası işbölümüne gidilerek ekonominin dünya piyasası ile bütünleşmesini gerektirebilir. [13]

Yukarıdaki açıklamalara paralel olarak Dış açığın kapatılmasında izlenecek politikaların dört grup altında toplanması mümkündür. Bunlar: [14] : Döviz kuru ayarlamaları, para ve maliye politikaları, sermaye hareketleri ve yasal düzenlemelerdir.

III. TÜRKİYE’NİN DIŞ ÖDEMELER DENGESİ

1. TÜRKİYE’DE DIŞ ÖDEMELER AÇIĞI VE ETKİLERİ

Türkiye ekonomisinde; cumhuriyetin kuruluşundan 1930 yılına kadar geçen süreçte bağımsız bir gümrük politikası uygulanamaması sebebi ile iktisadi hedeflere uygun bir dış ticaret politikası yürütülememiş ve bu durum dış ticaret dengesinin dönem boyunca açık vermesine neden olmuştur. 1930 yılından sonra ise alınan önlemlerle 1938 yılı hariç 1946 yılına kadar bir dış açık ile karşılaşılmamıştır. Ancak daha sonraki yıllarda dış açıklar Türkiye’nin önemli bir problemi haline gelmiştir. 1950 yılından itibaren ödemeler dengesi kalemlerinin ayrıntılı olarak gösterilmesi ile ortaya çıkan cari işlemler dengesi 1973 yılı hariç 1988 yılına kadar hep açık vermiştir. Özellikle Türkiye’de 1960 yılına kadar iktisadi şartlar gereğince bilinçsiz bir şekilde uygulanan ithal ikamesi sanayileşme stratejisi, üretimin ara ve yatırım malları ithalatına bağımlı olmasına sebep olmuştur. Ayrıca ülkenin büyümesinin dış kaynaklara bağlanması ve dış dünyadaki olumsuz gelişmeler 1980 yılına kadar dış açıkların temel nedeni olmuştur.

Türkiye 1980’den sonraki dışa açık kalkınma politikası çerçevesinde gerek ihracatında, gerek ithalatında önceki dönemlerle karşılaştırıldığında önemli artışlar gerçekleştirmiştir. Bununla birlikte kalkınma yolundaki bir ülke olarak sürekli artan ara ve yatırım malları ithal zorunluluğu dolayısıyla, dış ödeme sorunları ülke gündeminde daima ilk sıralarda yer almıştır.

1980 sonrası dönemde görülen önemli bir yenilik de özel uluslararası sermaye akımlarındaki gelişmelerle ilgilidir. Kambiyo rejiminin liberalleştirilmesi ile birlikte hükümet, resmi kurumlar ve bir çok özel şirket, uluslararası mali piyasalarda borçlanmaya başlamıştır. Bu arada yerli tasarruf sahiplerine yurtdışında serbestçe yatırım yapma olanağı tanınırken, yabancı tasarrufçuların da İstanbul Menkul Kıymetler Borsası kanalıyla Türkiye’de yatırım yapmaları veya banka mevduat hesabı açtırma, hazine bonoları satın alma gibi kısa vadeli yatırımlarda bulunmaları sağlandı. Bütün bu gelişmeler, Türkiye’de cari işlemler dengesinin yanında sermaye bilançosunun giderek artan önemini ortaya koymaktadır. [15]

2. TÜRKİYE’DE 2004 YILI OCAK-AĞUSTOS DÖNEMİNE İLİŞKİN

DIŞ ÖDEMELER BİLANÇOSU VERİLERİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

2004 yılı Ocak-Ağustos dönemine ilişkin ödemeler dengesi gelişmelerine ilişkin başlıca hususlara aşağıda yer verilmiştir. [16]

2.1. CARİ İŞLEMLER

2004 yılı ilk 7 ayında toplam cari işlemler açığı 10.025 milyon ABD Doları iken Ağustos ayında meydana gelen 118 milyon dolarlık cari işlem fazla ise birlikte 2004 Ocak-Ağustos dönemindeki 8 aylık toplam cari işlemler açığı 9.822 milyon ABD Doları olmuştur. Geçen yılın aynı dönem (Ocak-Ağustos) cari işlemler açığı ise 4.404 milyon ABD Doları idi. Buna göre 2004 yılının ilk 8 ayında geçen yılın aynı dönemine göre cari işlemler açığı %123 artmıştır.

2.1.A. Dış Ticaret

2004 yılının ilk 8 ayında dış ticaret açığı ise 16.255 milyon dolar olmuştur. Geçen yılın ilk 8 ayında toplam dış ticaret açığı ise 8.401 milyon ABD Doları olarak gerçekleşmiş idi. Buna göre geçen yılın aynı dönemine nazaran dış ticaret açığı %93’lük bir artış göstermiştir. Dış ticaret açığındaki bu arışın nedenleri:

– İhracat gelirlerinin %31,8 oranında artarak 39.220 milyon ABD Doları olarak gerçekleşmesi

– Bavul ticaretinin %10.3 oranında artarak 2.632 milyon ABD Doları olması,

– İthalatın ise altın ithalatı da dahil olmak üzere %43 oranında artarak 61.791 milyon ABD Dolarına ulaşmasıdır.

Yukarıda da görüldüğü üzere her ne kadar ihracat %31.8 artarak 39.220 milyon ABD Doları na ulaşmışsa da, ithalatın %43’lük artışla 61.791 milyon ABD Dolarına ulaşmış olması dış ticaret açığının önemli miktarda artmasına neden teşkil etmiştir.

(Milyon ABD Doları) Ocak-Ağustos 2003 Ocak-Ağustos 2004 % Değişim
İhracat FOB 29.749 39.220 31,8
Bavul Ticareti 2.387 2.632 10,3
İthalat CIF -43.080 -61.791 43,4
( Altın İthalatı) -1.882 -2.395 27,3
Dış Ticaret Dengesi -8.401 -16.255 93,5

Kaynak: T.C.Merkez Bankası verileri.

2.1.B. Hizmetler Dengesi

Hizmetler dengesi içerisinde yer alan turizm gelirleri, bir önceki yılın aynı dönemine göre %25 oranında artarak 10.186 milyon ABD Dolarına, ülkemizi ziyaret eden yabancı turist sayısı da %31.1 oranında artarak yaklaşık 12 milyona ulaşmıştır.

Hizmetler içerisinde yer alan taşımacılık incelendiğinde ise; gelirler, 2003 yılının Ocak-Ağustos dönemine göre % 22,3 oranında artarken, ithalattaki artışa paralel olarak taşımacılık kaleminin bir alt kalemi olan navlun giderlerinde gözlenen % 47,9’luk artıştan dolayı taşımacılık giderleri % 39,8 oranında artmış; böylece net taşımacılık giderleri, 2004 yılı Ocak-Ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 366 milyon ABD Doları artarak 672 milyon ABD Dolarına yükselmiştir.

2.1.C.Yatırım Geliri Dengesi

2003 Ocak-Ağustos döneminde 3.777 milyon ABD Doları, 2004 yılının aynı döneminde ise 3.822 milyon ABD Doları net ödemeyle sonuçlanmıştır.

Yatırım dengesi içerisinde yer alan diğer yatırımlar altında yer alan uzun ve kısa vadeli kredilere ilişkin faiz giderleri, 2003 yılının aynı dönemine göre % 9,5 oranında azalarak 2.773 milyon ABD Doları olarak gerçekleşmiştir.

2.1.D. Cari Transferler

2003 yılı Ocak-Ağustos dönemiyle karşılaştırıldığında cari transferler, 2004 yılının sekiz aylık döneminde % 64,7 oranında artarak 2.253 milyon ABD Doları olmuştur. Cari transferlerin alt başlıkları incelendiğinde ise, işçi gelirleri 482 milyon, bedelsiz ithalat ise 1542 milyon dolar artmıştır.

2.2. SERMAYE VE FİNANS HESAPLARI

2004 yılının Ocak-Ağustos döneminde finans hesaplarında gerçekleşen net sermaye girişi, bir önceki yılın aynı dönemine göre % 232 artışla 8.553 milyon ABD Doları olmuştur. Finans Hesapları alt başlıklar itibariyle incelendiğinde aşağıda yer alan tespitler elde edilmektedir.

2.2.A.Doğrudan Yatırımlar

Doğrudan yatırımlar kalemi altında, yurtdışında yerleşik kişilerin yurtiçinde yaptıkları net yatırımlar, bir önceki yılın Ocak-Ağustos döneminde 839 milyon ABD Doları olarak gerçekleşirken bu yılın aynı döneminde 1.970 milyon ABD Dolarına ulaşmıştır. Yurtiçinde yerleşik kişilerin yurtdışında yaptıkları net yatırımlarda ise 2003 yılı Ocak-Ağustos döneminde net 265 milyon ABD Doları, 2004 yılının aynı döneminde de net 612 milyon ABD Doları artış gerçekleşmiştir. Sonuç itibariyle, 2004 yılı Ocak-Ağustos döneminde doğrudan yatırımlar kaleminde net 1.358 milyon ABD Doları giriş gerçekleşmiştir.

2.2.B. Portföy Yatırımları

2003 yılı Ocak-Ağustos döneminde 1.249 milyon ABD Doları net sermaye girişi gerçekleşen bu kalemde 2004 yılının aynı döneminde 3.185 milyon ABD Doları net sermaye girişi gözlenmiştir.

2.2.C. Diğer Yatırımlar

Ticari ve diğer krediler ile mevduatlardan oluşan bu kalemde 2003 yılı Ocak-Ağustos döneminde 3.199 milyon ABD Doları, 2004 Ocak-Ağustos döneminde de 4.775 milyon ABD Doları net giriş gerçekleşmiştir.

2.2.D. Rezerv Varlıklar

Finans hesaplarının son kalemi olan rezerv varlıkların içinde bulunan resmi rezervler, 2003 yılı Ocak-Ağustos döneminde 2.446 milyon ABD Doları artarken 2004 yılının aynı döneminde 765 milyon ABD Doları artmıştır.

SONUÇ

Dış ödemeler dengesi sorunları, Türkiye ekonomisinin 1963-1977 yılları arasında yaşadığı hızlı büyüme sürecini iki defa kesintiye uğratmıştır. Artan dış ödeme güçlüklerinin 1969 sonlarında yarattığı kesintinin oldukça kısa sürede aşılmasına karşılık, 1977 sonlarında girilen döviz darboğazı ekonomik buhranla birlikte derinleşmiş ve izlenen iktisat politikalarında köklü değişikliklerin gerçekleştirildiği 24 Ocak 1980 kararlarıyla noktalanmıştır.

1980 li yıllarla birlikte Türkiye’nin ithal ikameci büyüme yerine ihracata dayalı büyümeye geçmesi ile birlikte ihracatta önemli artışlar olmuş ancak ihracatta artış ile birlikte başta hammadde ve yarı mamul ithalatı ile birlikte tüm ithalat kalemlerinde büyük miktarlarda artışlar olmuştur. İthalatın ihracatta çok daha büyük boyutlarda artması da beraberinde dış ticaret açıklarını meydana getirmiştir. Dış ticaret açıklarının kapatılabilmesi amacıyla ilk başvurulan yöntemlerden birisi olan Türk lirasının devalüe edilmesi gerekliliği ile birlikte bilindiği üzere 1994 ve 2001 yıllarındaki büyük kriz ve devalüasyonlar ortaya çıkmıştır. Burada Türk lirasının değeri düşürülerek ihracatta artış ile birlikte ithalatın pahalılaşarak kısılması ve suretle de dış ticaret açıklarının kapatılması amaçlanmıştır.

Esas itibariyle dış ticaret açıklarının ve dolayısıyla da cari işlemler açığının oluşmasını engelleyen veya açıkların kapatılmasında etkin rol oynayan husus ihracat gelirleridir. İhracatın artırılması içinde serbest kur rejimi yanında ihracatçının dış piyasalar konusunda eğitilmesi, ihracat üretimine ucuz girdi ve kredi sağlanması, ihracat bürokrasisinin önlenmesi gibi hususlar üzerinde durulmalıdır. Bunun yanında; ihracatçıların da modern yönetim ve üretim teknikleri uygulamak suretiyle uluslararası arenada rekabet kazandırıcı önlemler alması; bu çerçevede de toplam kalite yönetimi ile birlikte; kıyaslama, temel yetenek (çekirdek yetenek), şebeke organizasyonlar, süreç yenileme gibi post-modern yönetim teknik ve uygulamalardan yararlanmaları gerekmektedir.

KAYNAKÇA

HATİPOĞLU, Zeyyat, “Uluslararası İktisada Giriş”, Lebib Yalkın Yayımları, İstanbul, 1996.

KAZGAN, Gülten, “Ekonomide Dışa Açık Büyüme” Bilimsel Sorunlar Dizisi, İstanbul, 1985.

ÖKSÜZ, Suat, “Türkiye’de Para ve Dış Denge”, Eskişehir, 1980.

SAATÇİOĞLU, Cem, “Türk Sanayiinin Gelişiminde Açık Sorunu”, ISO Yayını, İstanbul, 2001.

SEYİTOĞLU, Halil, “Uluslararası İktisat-Teori Politika ve Uygulama”, Gizem Yayınları, İstanbul 1998.

PARASIZ, İlker, “Uluslararası Para Sistemleri”, Bursa, 1996.

“Ekonomik Kavramlar ve Göstergeler (Ödemeler Dengesi)” Hazine Müsteşarlığı Yayını, Ankara, 1997.

Kaynakça:

[1] SEYİTOĞLU, Halil, Uluslararası İktisat-Teori Politika ve Uygulama , Güzem Yayınları, İstanbul

1998, Sayfa: 338.

[2] “Ekonomik Kavramlar ve Göstergeler (Ödemeler Dengesi)” , Hazine Müsteşarlığı Yayını,

Ankara, 1997, Sayfa:1

[3] SEYİTOĞLU, Halil, a.g.e. Sayfa:339.

[4] SAATÇİOĞLU, Cem, Türk Sanayiinin Gelişiminde Açık Sorunu , ISO Yayını, İstanbul, 2001,

Sayfa: 42

[5] SAATÇİOĞLU, Cem, a.g.m.

[6] SAATÇİOĞLU, Cem, a.g.m.

[7] SEYİTOĞLU, Halil, a.g.e. Sayfa:361.

[8] SAATÇİOĞLU, Cem, a.g.m.

[9] SEYİTOĞLU, Halil, a.g.e. Sayfa:361.

[10] KAZGAN, Gülten, Ekonomide Dışa Açık Büyüme, Bilimsel Sorunlar Dizisi, İstanbul, 1985,

Sayfa: 43.

[11] SEYİOĞLU, Halil, a.g.e. Sayfa:358.

[12] SEYİOĞLU, Halil; a.g.e. Sayfa:359.

[13] SEYİOĞLU, Halil; a.g.e. Sayfa:359.

[14] SAATÇİOĞLU, Cem, a.g.m.

[15] SEYİTOĞLU, Halil, a.g.e. Sayfa: 363.

[16] “Ödemeler Dengesi Gelişmelerine İlişkin Ayrıntılı Tablolar” , T.C.M.B. Yayını, Ankara, 2002

Yazan : Çoşkun Şenol, Gümrük Dünyası Dergisi, Sayı:43

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir