AKP’nin Ekonomide 13 Yılı

Mahfi Eğilmez – 07.04.2015

AKP, 3 Kasım 2001 tarihindeki genel seçimleri kazanarak iktidar olduğu için ekonomiyi yönetmeye başladığı 2002 yılını başlangıç olarak almak doğru olacaktır.

Aşağıdaki tabloda AKP’nin 2002 – 2014 yılları arasındaki 13 yıllık siyasal iktidarının makroekonomideki yansımaları yer alıyor. Bu tabloyu kalem kalem ele alarak değerlendirelim:

(1) AKP, 231 milyar Dolar olarak aldığı GSYH’yı 13 yılsonunda 800 milyar Dolara çıkarmıştır. Bu, yaklaşık 3,5 kat artış demektir. Bu artışın başarı derecesini ölçebilmek için Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler grubunun toplam GSYH’sının nereden nereye çıktığına bakmak gerekir. Gelişme yolundaki ülkelerin toplam GSYH’sı 2002 yılında 6,9 trilyon Dolar iken 4,4 kat artışla 2014 yılında 30,5 trilyon Dolara ulaşmış. Demek ki Türkiye’nin bu 12 yılda GSYH’da sağladığı 3,5 kat artış, bulunduğu grubun toplam artışının gerisinde kalmış. Ayrıca Türkiye’nin 2014 yılında GSYH’sının bir önceki yıla göre gerilemiş olması çarkın ters dönmeye başladığının bir göstergesi olarak alınabilir.

(2) Kişi başına gelirde Türkiye, AKP iktidarının ilk 6 yılında hızlı sayılabilecek bir artış temposu yakalamış ama ondan sonraki 7 yılda yerinde saymaya başlamıştır. Dünya GSYH’sının dünya nüfusuna bölünmesiyle ortaya çıkan kişi başına gelir ortalaması kabaca 10 bin dolar dolayındadır. Bu miktar dünya için kişi başına ortalama gelir olarak kabul ediliyor. Bu gelir düzeyine gelip takılan ve yukarıya gidemeyen ekonomilere de ‘orta gelir tuzağındaki ekonomiler’ deniyor. Türkiye, kişi başına gelirdeki gelişmelere bakıldığında, son 7 yıldır orta gelir tuzağına takılıp kalmış bir ekonomi görünümü veriyor.

Yıllar GSYH (Milyar USD) Kişi Başına Gelir (USD) Büyüme (%) Enflasyon (%) İşsizlik (%) Bütçe Açığı (%) Cari Açık (%)
2002 231 3.492 6,2 29,8 10,8 -11,2 -0,3
2003 305 4.565 5,3 18,4 11,0 -8,8 -2,5
2004 390 5.775 9,4 9,3 10,8 -5,4 -3,7
2005 482 7.036 8,4 7,7 10,6 -1,5 -4,6
2005 526 7.597 6,9 9,6 10,2 -0,5 -6,1
2007 649 9.247 4,7 8,4 10,3 -1,6 -5,9
2008 742 10.444 0,7 10,1 11,0 -1,8 -5,7
2009 617 8.561 -4,8 6,8 14,0 -5,5 -2,2
2010 732 10.079 9,2 6,4 11,9 -3,6 -6,2
2011 774 10.444 8,8 10,5 9,8 -1,3 -9,7
2012 786 10.497 2,2 6,2 9,2 -2,2 -6,0
2013 823 10.822 4,2 7,4 9,7 -1,2 -7,9
2014 800 10.404 2,9 8,2 10,9 -1,3 -5,7

 

(3) AKP iktidarıyla başlangıçta son derecede hızlı bir büyüme ivmesi yakalamış olan Türkiye, 2008 ve 2009 yıllarında önce duran, sonra küçülen bir ekonomik büyüme performansı sergilemiş bulunuyor. Küresel krizin etkisinin ‘teğet’ geçmediği özellikle 2009 yılında yaşanan yüzde 4,9’luk küçülmeden net bir şekilde görülebiliyor. Ardından iki yıllık bir toparlanma ve sonra son 3 yılda yaşanan potansiyel altı büyüme hızları (potansiyle büyüme yüzde 5) ekonominin yavaşlamasına ve sorunlar yaşanmasına neden olmuş görünüyor.

(4) AKP iktidarının en önemli ekonomik başarılarından birisi enflasyonu yüksek çift haneli oranlardan tek haneli oranlara indirmiş olmasıdır. Buna karşılık Merkez Bankası, yıllardır hükümetle birlikte belirlediği yüzde 5’lik enflasyon hedefine ulaşamıyor. Her ne kadar hedef Merkez Bankasının hedefi gibi görünse de hükümetle birlikte belirlendiği için bu orana ulaşamamakta yaşanan başarısızlık Merkez Bankasına olduğu kadar AKP iktidarına da aittir.

(5) İşsizlik oranı, AKP iktidarı açısından önemli bir başarısızlık göstergesi olarak ortada duruyor. 2001 kriziyle birlikte yüzde 8’lik ortalamadan yüzde 10’luk bir ortalamaya sıçramış olan işsizlik oranı, ölçme yöntemlerinde yapılan ve oranın düşmesine yol açacak değişikliklere (*) karşın yüzde 10’lar düzeyinde kalmaya devam ediyor.

(*Söz konusu değişiklikler işgücünün 15 – 64 yaş yerine 15+ yaş olarak tanımlanması ve son üç aydaki işsizlik başvuruları yerine son bir aydaki başvuruların dikkate alınmaya başlanmasıdır.)

(6) AKP iktidarının en önemli üç başarısından birisi bütçe açığının sıfıra yaklaştırılmış olmasıdır. Diğer iki başarıdan birisi yukarıda değindiğim enflasyonun düşürülmesi diğeri de kamu borç yükünü azaltılmasıdır. Bunlardan enflasyonu düşürme başarısı sürdürülememiş ama diğer ikisi sürdürülmüştür. Bütçe açığı oranının düşürülmesi aslında kamu borç yükünün düşmesine o da enflasyonun düşmesine yol açmış görünüyor.

(7) Bütçe açığının düşürülmesi ne yazık ki cari açığın artırılması pahasına gerçekleşmiştir. Türkiye, 2000’li yıllara kadar bütçe açığı ve kamu borçlanmasına dayalı büyüme modeli izlemiş, AKP’nin iktidara geldiği 2002 ve sonrasında ise cari açık, özel kesim ve hanehalkı borçlanmasına dayalı büyüme modeline geçmiştir. Bunun sonucunda da bütçe açığı düşerken cari açık artmış ve bu model giderek daha fazla dış finansman sorunları yaratmaya başlamıştır. Türkiye, kırılgan ekonomilerin en başlarında yer almaya başlayınca cari açığı düşürmeye yönelik adımlar atmış bu kez de büyüme oranı ciddi biçimde düşmüştür.

Aşağıdaki tabloda AKP’nin 2002 – 2014 yılları arasındaki 13 yıllık siyasal iktidarının borç yapısında yarattığı gelişmeler yer alıyor.

Bu tabloyu da ele alıp değerlendirelim:
(1) Bu tabloda bütçe açıklarını ve cari açıkları yeniden göstermemin nedeni 13 yıllık AKP iktidarı boyunca bütçe açıklarının düşmesine karşılık cari açığın artmasını ve bunun borçlarda nasıl bir yer değişikliğine neden olduğunu ortaya koyabilmek içindir.

(2) AKP iktidarı boyunca başta ÖTV olmak üzere vergi artışları, özelleştirmeler ve geçici gelirlerle bütçe açıkları kapatıldı ve kamu borç stokunun GSYH’ya oranı yüzde 69,2’den yüzde 34,9’a geriledi. Bu önemli bir başarı olarak görülmektedir.

Yıllar Bütçe Açığı / GSYH (%) Cari Açık / GSYH (%) Kamu Borç Stoku/GSYH (%) Özel Kesim Dış Borç Stoku/ GSYH (%) Hanehalkı Borç Stoku/ GSYH (%)
2002 -11,2 -0,3 69,2 18,7 2
2003 -8,8 -2,5 62,2 16,1 3
2004 -5,4 -3,7 56,6 16,4 5
2005 -1,5 -4,6 51,1 17,6 7
2005 -0,5 -6,1 45,5 23,0 9
2007 -1,6 -5,9 39,6 24,8 11
2008 -1,8 -5,7 40,0 25,4 12
2009 -5,5 -2,2 46,3 27,9 13
2010 -3,6 -6,2 43,1 26,1 15
2011 -1,3 -9,7 39,9 25,9 17
2012 -2,2 -6,0 37,6 29,0 18
2013 -1,2 -7,9 37,4 32,4 19
2014 -1,3 -5,7 34,9 34,4 19

 

(3) Buna karşılık özelleştirilen kuruluşların borçlarının devri ve krediye ulaşımın teşvikiyle özel kesimin borçları yükseldi ve GSYH’ya oran olarak yüzde 18,7’den yüzde 34,4’e çıktı. Talebi canlandırmak için hanehalkının krediye ulaşımı kolaylaştırıldı ve teşvik edildi. Böylece hanehalkının borçlarının GSYH’ya oranı bu dönemde yüzde 2’den yüzde 19’a kadar yükseldi.

(4) Dönem boyunca kamu mali disiplinindeki düzelme, özel kesim ve hanehalklarının mali disiplinsizliğe itilmesiyle sağlanmış oldu.

Sonuç ve değerlendirme

2001 kriziyle dibe vuran ekonomide iktidara gelen AKP, ilk yıllarda gerek krizin yarattığı olumsuz baz etkisinin kolayca tersine çevrilmesi, gerek IMF programının verdiği ivme ve maddi destek, gerekse de kriz sonrası yapılan iki önemli yapısal reform hamlesi (bankacılık sektörü düzenlemesi ve kamu kesimi mali disiplinin sağlanması için atılan adımlar) sonucunda ilk 6 – 7 yılda başarılı bir ekonomik performansa imza attı. Buna karşılık yapısal reformların yapılamaması, öteden beri Türkiye ekonomisinin en önemli hastalıklarından birisi olan kısa vadeli bakış açısının bu dönemde de devam etmesi, ekonomide yanlış yaklaşımların artmaya başlaması sonucu son 6 yılda işler tersine dönmeye yöneldi.

Özellikle büyümenin cari açığı artırmadan yükseltilememesi, içine girilen orta gelir tuzağının yarattığı refahı artıramama sorunları, dış finansmanda karşılaşılan sıkıntılar, risklerle birlikte kırılganlığın artması ve yapısal sorunlara sürekli yanlış teşhis ve yaklaşımlar yapılması önümüzdeki dönem için de sıkıntıların artarak süreceğinin göstergesini oluşturuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir