Açık Vermeden Büyüyemeyen Ekonomi

Mahfi Eğilmez – 11.06.2018

İki önemli veri aynı anda açıklandı. Buna göre; 2018 yılının ilk çeyreğinde büyüme yüzde 7,4 olmuş, ilk 4 ayda cari açık / GSYH oranı da yüzde 6,2’ye yükselmiş bulunuyor.

İlk çeyrek için yüzde 7,4 oranında büyüme son derecede güçlü bir büyüme performansına işaret ediyor. Büyük olasılıkla dünyada en üst sıralarda çıkacak bir peformans göstermiş Türkiye. Büyümenin ayrıntılarına bir tablo eşliğinde bakalım.

2017 I Ç Sektör Payı 2017 I Ç 2018 I.Ç Sektör Payı 2018 I Ç
Üretim Yönünden
Büyüme 100 5,4 100 7,4
Tarım Sektörü 2,7 5,6 2,5 4,6
Sanayi Sektörü 22,0 6,7 22,7 8,8
İnşaat Sektörü 7,9 5,2 7,7 6,9
Hizmetler Sektörü 55,9 6,5 55,7 10,0
Vergi-Sübvansiyon 11,5 0,7 11,4 6,5
Harcamalar Yönünden
Büyüme 100 5,4 100 7,4
Hane halkı Tüketimi 60,0 3,8 60,4 11,0
Devlet Tüketimi 15,0 9,0 14,2 3,4
Yatırım 28,8 3,0 30,0 9,7
Stok Değişimi -0,1 2,2
İhracat 26,8 10,1 25,0 0,5
İthalat (Eksi) 30,5 0,9 31,7 15,6

Konuya üretim yönünden bakalım. GSYH’de en büyük pay yüzde 56 dolayında bir oranla hizmetler kesimine ait bulunuyor. Hizmetler kesimi geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 6,5 büyümüşken bu yıl yüzde 10 gibi yüksek bir büyüme oranı yakalamış. GSYH’nin yüzde 56’lık bölümünün yüzde 10 büyümesi, genel büyüme üzerinde son derece pozitif bir etki yaratıyor. Onun dışındaki kesimlerin büyüme oranları geçen yıla göre o kadar yüksek farklar yaratmıyor. Tarım kesimi büyümesi geçen yıla göre gerilemiş, sanayi kesimi 2,1, inşaat kesimi 1,7 puan artmış. Buna karşılık bu kesimlerin ve özellikle sanayi ve inşaat kesimlerinin hizmetler kesimi büyümesine olumlu katkı yaptığını gözden kaçırmamak gerekir.

Konuya harcamalar açısından bakalım. GSYH içinde en büyük pay yüzde 60 ile hane halkı tüketim harcamalarına ait. Hane halkı tüketim harcamaları geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 3,8 artmışken bu yılın ilk çeyreğinde yüzde11 büyümüş. Yine GSYH’deki payı yüzde 30 gibi yüksek bir oranda olan yatırımlar geçen yıl yüzde 3 artmışken bu yıl yüzde 9,7 büyümüş. Bu iki ağırlıklı kalem GSYH’nin bu kadar yüksek büyümesinde en önemli katkıyı yapmışlar. Geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 12,7 küçülmüş olan makine ve teçhizat yatırımlarının bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7 artmış olması en olumlu gelişmedir. Net ihracatın (ihracat – ithalat) getirdiği olumsuz katkı bu olumlu görünümün daha parlak olmasını önleyen bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. TL’nin bu kadar değer kaybettiği bir ortamda ithalatın ihracattan çok daha yüksek oranda artmasının temel nedeni ihraç ettiğimiz malların daha çok tüketim malı (otomotiv, tekstil ürünleri vb) olmasına karşılık ithal ettiğimiz malların daha çok üretimde kullandığımız girdi veya makine (petrol, doğalgaz, makine – teçhizat vb.) olmasıdır. İhraç mallarımızın fiyatını artırırsak satışı düşüyor çünkü bunlar zorunlu mallar değil. Buna karşılık ithal mallarının fiyatı artınca bizim talebimiz fazla düşmüyor çünkü o malları ithal etmezsek üretim yapamıyoruz.

Bu özetten giderek 2018 yılının ilk çeyreğinde gördüğümüz yüzde 7,4 oranındaki yüksek büyümenin iç tüketim, ithalata dayalı yatırım ve hizmet kesimi ağırlıklı bir büyüme olduğunu söyleyebiliriz.

Nisan ayı verilerine göre Türkiye’nin ilk 4 aydaki cari açığı 57,4 milyar dolara yükselmiş bulunuyor. Orta Vadeli Programda öngörülen 3.446 milyar TL’lik GSYH’yi veri kabul eder, yıllık ortalama USD/TL kurunu da 4,25 alırsak GSYH dolar cinsinden 810 milyar dolara denk gelir. Bu durumda mevcut cari açık beklenen GSYH’nin yüzde 7’si eder. Ki bu giderek kırılgan hale gelen Türkiye ekonomisi açısından çok ciddi bir sorun oluşturur. Bir yıl içinde yenilenmesi gereken dış finansman tutarı 240 milyar dolar dolayında olan Türkiye açısından dış finansman bulmak giderek zorlaşacak demektir.

Türkiye, son 12 aylık sürede yüzde 8’e yakın büyürken ekonominin risk primi (CDS primi) 187’den 278’e, gösterge faiz yüzde 10,97’den 18,86’ya, USD/TL kuru 3,51’den 4,51’e çıkıyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir.

2000’lere kadar yüksek bütçe açıkları vererek büyüdük. Bu modelde büyümeyi sürdürebilmenin yolu her geçen yıl daha fazla bütçe açığı vermekten geçiyordu. 2000’ler sonrasında yüksek cari açık vererek büyür olduk. Bu modelde de büyümeyi sürdürebilmek için her geçen yıl artan oranlarda cari açık vermek gerekiyor. Türkiye, ikiz açığı denetim altında tutarak büyümenin bir yolunu bulamazsa önümüzdeki dönemde büyümesini ciddi biçimde düşürmek zorunda kalacak demektir.