İklim diplomasisi ve küresel ticaret

Birleşmiş Milletler (BM) 26. İklim Değişikliği Zirvesi (COP26), ikinci haftasında da önemli toplantılara ev sahipliği yaparak tamamlanacak. 2 hafta süren toplantılardan çıkması beklenen somut sonuçlardan birisi, ‘karbon’ konusunun küresel ölçekte nasıl uygulanacağı hususu olacak. Avrupa Birliği’nin (AB) bayraktarlık ettiği ‘Yeşil Mutabakat’, dünyanın önde gelen ülkeleri arasında ‘sınırda karbon vergilendirmesi’ mi, yoksa ‘karbon fiyatlandırması’ mı, bu konudaki tartışmaları alevlendirecek gibi gözüküyor. Bununla birlikte, ABD, Birleşik Krallık, Avustralya ve Japonya gibi önde gelen ülkeler AB’yi ‘karbon fiyatlandırması’ modeli konusunda ikna etmek adına hayli iştahlı gözükmekteler.

Bu nedenle, ‘küresel vergi reformu’ndaki başarısı sonrasında, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) küresel ölçekte bir ‘karbon fiyatlandırması mekanizması’nın hayata geçirilmesi hususunda yeni bir görev üstlenebilir. COP26’dan çıkan bir diğer somut sonuç ise, ülkelerin dünya kamuoyu önündeki algıları açısından, bundan sonra her önde gelen ülke için ‘iklim diplomasisi’nin hayli önemli olacağı gerçeği. Bir miktar daha detaylandırmak gerekirse, bir ülkenin mal ve hizmet üretimini başarıyla yürütmesi, bu üretimi ‘düşük karbon’ salınımı ile gerçekleştiriyor olması ve/veya yenilenebilir enerji alanında iddialı atılımlara imza atması yetmeyecek; aynı zamanda, iklimi ve yeryüzünü korumak adına, daha iyi bir gelecek adına ne adımlar attığını dünya kamuoyuna daha güçlü bir şekilde anlatması gerekecek.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!