“Yoksulluk bir insan hakları meselesidir”
Yoksulluk kaçınılmaz değildir. Birlikte barış içinde yaşadığımız, yoksulluk ve korkudan arınmış, her insanın tam potansiyelini elde edebildiği bir toplum inşa etmek mümkündür.
İnsanlığın Yoksulluğu…
Yoksulluk, bir kişinin veya topluluğun, toplumda kabul edilebilir asgari yaşam ve refah seviyesini sağlamaya yönelik ekonomik kaynak ve haklardan yoksun olduğu bir durumdur. İnsanların temel ihtiyaçları olan beslenme, temiz su, barınma, sağlık ve eğitim hakkı gibi ekonomik ve sosyal haklardan mahrum kalması yoksulluğu tanımlarken bu yoksunluklar aynı zamanda temel insan hakları ihlalidir.
Yoksulluk, sadece ekonomik yoksunluk veya gelir düşüklüğünü değil; aynı zamanda sosyal ve kültürel kimlik hakkı, eşitlik hakkı, saygı ve haysiyetle yaşama özgürlüğü, şiddet ve aşağılayıcı muamele görmeme özgürlüğü, siyasi düşünce özgürlüğü ile eğitim ve kişisel güvenlik gibi birçok insan haklarını da ifade eder.
Yapılan akademik araştırmalar, aşırı yoksulluğun birkaç temel nedenin olduğunu ortaya koymaktadır. Bunlar arasında; olumsuz coğrafi konum, araziye erişim eksikliği, çevresel bozulmalar, uzun süren şiddetli çatışmalar ve uluslararası yaptırımlar, despotik hükümet ve zayıf yönetim nedeniyle bir ülkenin kaynaklarının yoksul insanların ihtiyaçlarından uzak tutulması, aşırı toplam doğurganlık hızı, cinsiyet ve toplumsal ayrımcılık gibi faktörler yoksulluğun temel nedenleri arasında sayılmaktadır.
Bugün gelinen nokta, gelişmekte olan ülkelerde ve dünya genelinde aşırı yoksulluk düzeylerinde genel bir azalma olduğunu göstermiş olsa da, yoksulluk ile ilgili ciddi sorunlar devam etmektedir. Dünyanın yoksul kesimlerinin büyük bir bölümü hala temel yaşam gereklilikleri olmaksızın, yetersiz beslenmeleri ve yoksulluk ile baş başa bırakılmaktadır.
Dünya Bankası verilerine göre, aşırı yoksulluk sınırı olan 1,90 doların altında gelire sahip 768,5 milyon kişi bulunmaktadır. Bu sayı dünya nüfusunun yüzde 10,7’sine denk gelmektedir. Dünyada tüm aşırı yoksulların%50’sini çocuklar (%44’ünü 14 yaş altı çocuklar) oluşturmaktadır. Yoksulluk içindeki insanların %39’u hiçbir örgün eğitime katılamamış, %80’ini kırsal bölgelerde yaşamakta ve %65’i de tarım sektöründe çalışmaktadır.
Dünya Bankası’na göre 2016 yılı itibarıyla, dünya nüfusunun yaklaşık %10’’nun aşırı yoksulluk içinde yaşadığı tahmin edilmektedir. Aşırı veya mutlak yoksulluk (ailelerin temel hayatta kalma ihtiyaçlarını bile karşılayamadığı durumlar) sadece fakir ülkeler veya gelişmekte olan ülkelerde değil gelişmiş ülkelerde de var olmaktadır. Dünyanın en büyük ekonomik gücü Amerika Birleşik Devletleri’nde nüfusun yaklaşık %15’inin yoksulluk içinde yaşadığı tahmin edilmektedir. Avrupa Birliği’nde %23,4 gibi yüksek bir oranla 117,5 milyon kişi, yoksulluk ya da sosyal dışlanma riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu küresel yoksulluğun zamanımızın en büyük ekonomik, siyasi ve sosyal sorunu olduğunu gösteriyor.
Günümüzde gelişmiş ülkelerde dahil çoğu ülkede, gelir adaletsizliği yani zengin ile yoksul arasındaki uçurum büyümekte ve sıklıkla genişlemektedir. Adaletsizlik çoğunlukla göreli yoksulluğun bir ölçüsüdür ve yoksulluk; gıda, ilaç veya kaynak yetersizliğinin değil, dünyanın servetinin ve fırsatlarının adaletsiz ve haksız dağılımının bir yansımasıdır.
Gelir adaletsizliğinin artması ve yoksulluk oranının yükselmesi; yetersiz beslenme, açlık, hastalık ve kötü sağlık trajedilerini yoğunlaştırır; eğitimsizlik ve sosyal ayrımcılık insanları ve toplumları umutsuzluğa, hayal kırıklığına ve fanatizme sevk eder. Bunun neticesinde aşırı yoksulluk; siyasi istikrarsızlık, iç savaş riski, aile içi şiddet ve toplumsal gerginliğin artmasına neden olabilir. Bu sorunlar, genellikle yoksulluktan etkilenen topluluklarda suç oranlarını artırmaktadır.
Yoksul bir ailede kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere her bireyin işgücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Genellikle eğitimsiz ya da eğitim düzeylerinin düşük olması, niteliksiz işgücü olarak kabul görmeleri neden olmaktadır. Şiddetli yoksulluk koşulları barınma da dahil pek çok kamu hizmetinden yararlanamayan yaşlılar, özürlüler, kadınlar ve çocuklar gibi toplumun özel gruplarının yoksul hane halkları içinde sorunlarını daha da derinleşmektedir.
Yoksulluk bireylerin özgürlüklerini yerine getirme, en temel haklarından yararlanma, haysiyet içinde yaşama ve toplumda tam olarak yerini alma kapasitelerini sınırlar. Bir insanın barınma ihtiyacını karşılayacak evi yoksa eğitim, sağlık, çalışma hakkı vb. değerlerden yararlanabilmesi düşünülemez.
Yoksulluğu kırmak zor bir döngüdür, çoğu zaman bir nesilden nesile geçer. Açlık ve beslenme yetersizliği; gelirler azaldıkça ve işsizlik arttıkça artar ve bu sarmal bir sonraki nesli de olumsuz etkiler. Yoksulluktan en çok etkilenen çocukların yoksulluğu daima ailenin yoksulluğuna bağlıdır ve bunun da en önemli nedeni işsizliktir. UNICEF’in “Dünya Çocuklarının Durumu” raporu yoksulluğun pençeleri bir aileye uzandığında, bundan en çok etkilenen, en çok zarar görenlerin; yaşama, gelişme ve büyüme hakları riske atılanların yani o ailenin en küçük üyeleri olduğunu, çocuk haklarının yaygın bir biçimde ihlalinin de temelde gene yoksulluktan kaynaklandığını belirtmektedir.
Yoksulluk Kaçınılmaz Değildir..
İngiliz yardım kuruluşu Oxfam, dünyanın en varlıklı %1’lik kesiminin geçen yıl yaratılan küresel servetin %82’sine sahip olduğunu, ancak nüfusun en yoksul %50’sini oluşturan 3,7 milyar kişinin ise bu pastadan hiçbir pay alamadığını açıkladı. 2010 yılından bu yana milyarderlerin serveti sıradan çalışanlara göre altı kez daha hızlı büyürken, her iki günde bir yeni bir milyarder ortaya çıkmaktadır. Küresel gelir adaletsizliğini artıran “Milyarder patlaması gelişen bir ekonominin işareti değil, başarısız olan ekonomik sistemin belirtisidir”.
Yoksulluğun ortadan kaldırılması bu nedenle, her insanın mutlu bir yaşam arayışında bir amaç ve temel bir hak olmuştur. Yoksulluğun sebepleri bir ülkeden diğerine değişmekte olup tarihçeleri, yönetişimi ve içindeki toplumun dinamikleri ve yapısı ile ilgilidir. Yoksulluğa karşı mücadelede bunun altında yatan nedenleri anlamak çok önemlidir ve yalnızca sorunun kökenine inmek nihai bir çözüm sağlayabilir.
Ülkelerin yönetim otoriteleri, yardım kuruluşları ve çalışanların bu noktada yaygın yoksulluk sorununa acil çözüm bulmak için birçok olumsuz etkiyle mücadele etmek ve sürdürülebilir bir değişim meydana getirebilmek için yoksulluğun nedenlerini belirlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Küresel yoksulluğa neden olan şeyleri anlamak, etkili çözümler üretme ve uygulama sürecinin önemli bir parçasıdır. Yoksulluğun azaltılması ve ortadan kaldırılması için, insanlar yoksullarının yaşam koşullarını iyileştirmek ve stratejiler uygulamak için birlikte çalışmalıdır.
İnsanların geçim ve gelişim haklarına uygun bir kalkınma modeliyle, toplumun refahını garanti etmek, iyileştirmek ve gelişmenin sonuçlarının daha adil bir şekilde fayda sağlanmasını sağlamak için kapsamlı sosyal girişimler meydana getirilebilir. Yoksulluk kaçınılmaz değildir. Birlikte barış içinde yaşadığımız, yoksulluk ve korkudan arınmış, her insanın tam potansiyelini elde edebildiği toplum inşa etmek mümkündür.
Yoksulluğun Azaltılmasına Bir Model: Sosyal Girişimcilik
Bir toplumun kanayan yarası yoksullarıdır. Yoksulluk devlet tarafından azaltılabileceği gibi bu süreci daha da hızlandırmak, kalıcı ve sürdürebilir sonuç üretmek için sosyal girişimcilik; yoksulluğun azaltılması ve ekonomik kalkınmaya yönelik bir yaklaşım olabilir. Sosyal girişimcilik ve sosyal inovasyon aynı anlamı taşımaz, ancak sosyal girişimciliğin var olmadığı bir ülkede sosyal inovasyondan bahsetmek çok gerçekçi olmayacaktır. Sosyal girişimcilik, ortaya çıkan fikirlerin sosyal değişim ve değer oluşturması için organizasyonlar boyutuna indirgenmesidir.
Sosyal Girişimcilik; yoksulların yoğunlaştığı veya marjinalize olmuş sektörlerin ve yaşayan çevrelerinin refahını iyileştirme konusundaki temel görevleri ile doğrudan ilişkili mal ve/veya hizmetler sağlayan ekonomik faaliyetleri yürüten sosyal görev odaklı kuruluşlar olarak tanımlanmaktadır. Sosyal girişimler; ekonomik, sosyal ve çevresel yaşam standardındaki gelişmeleri en üst düzeye çıkarmak için ticari stratejiler uygulayarak sosyal etkinin en üst düzeye çıkarılmasını ve faaliyet gösterdikleri alanlarda kalıcı değişim ve çözümleri yaygınlaştırarak uzun vadede sorunun ortadan kaldırılmasını hedeflerler. Bu anlamda sosyal girişimcilik iş ve sosyal eylem arasında yeni iş modeli ortaya çıkarıyor.
Toplumu değiştirmenin en güzel yolu gönüllü olmak değil, iş yaratmaktır. Sosyal girişimciliğin en güzel yanı bu işte birlikte çalışmaktır. Bir işletmenin büyümesi, toplumsal etkisini artıran bir şey olduğundan, daha fazla kar, sadece daha çok iş anlamına gelecektir ya da başka sosyal programları finanse etmek için kullanılacaktır. Sosyal girişimciliğin güçlü yanı sosyal değişim yaratarak kişilere ve topluluklara büyük yararlar sağlayabilecektir. Sosyal girişimler yenilikçi bir yaklaşım sağlar ve toplumların geliştirilmesine katkıda bulunabilecek bir yoksullukla mücadele ajanları olarak etkindirler.
Sosyal girişimciliğin ekonomik sistemde derin etkileri bulunmaktadır: ekonomik kaynakları doğru yönlendirerek, yeni endüstriler yaratmak, yeni iş modellerini doğrulamak ve sürdürebilir bir büyüme ile gelecek nesillere geleceğin yolunu açabilir. Sosyal işletmecilik, karı maksimize etmek için çabalayan değil, aksine, onu insanlığın en öncelikli ihtiyaçlarının karşılanması için kullanan bir iş modelidir. Ulaşılabilir fiyatlarda ürünler ve hizmet aracılığı ile ya da yoksul ve dezavantajlı insanlara bir işletmede ortaklık vererek ve karı paylaşmalarına müsaade ederek mevcut bir sosyal sorunu çözmeyi hedefler.
Sosyal girişimler pek çok ülkenin kendine özgü sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi koşullarına uygun olarak benimsenerek dünyaya yayılmıştır. Sosyal girişimler sosyal ve toplumsal dönüşümün önemli araçlarıdır. Toplumsal sorunlara yenilikçi çözümlerle yaklaşır ve bu çözümleri geniş ölçekte uygularlar.
Dünyadaki en önemli başarılı sosyal girişimci örneklerinden biri Prof. Dr. Muhammed Yunus’tur. Yunus, Sosyal yardımların ve bağışların önemli olduğunu fakat bunların sürekli olmasının insanlık onuru açısından sakıncalı olduğunu ifade etmektedir. Kendi ülkesindeki toplumsal bir problem olan yoksulluğun ve yoksul insanların hayat mücadelesinin farkında bir akademisyen olarak, bir grup yoksul insanın, her gün çalışmalarına rağmen bir türlü yoksulluk sarmalından çıkamadıklarını fark etmesi ile başladığı çalışmalar Grameen Bank’ın hayat bulmasına yol açmıştır. Bangladeş’te 1983 yılında Grameen Bank’ı kurarak mikro kredi uygulamasını başlatmıştır. Bangladeş’te yoksul ailelerin yasadığı köylerdeki işsizlik, yoksulluk ve geçim sorununu çözümüne yardımcı olmuş %97’si kadın olmak üzere 8,4 milyon kişiye kredi vermiş ve kendi kendini yenileyen ve büyüten bir sistem haline dönüşmüştür.
Geleneksel işletmeler kar elde etmek için varlık gösterirlerken, Grameen şirketleri benzer yöntemleri kullanarak sosyal problemleri gidermek için çalışırlar Grameen Bank’ın kuruluş aşamasındaki çalışmaları, var olan ekonomik düzenin ve varsayımların ötesine geçmiştir. Toplumda kadınları merkeze oturtması, mikro-kredi ile yoksulları finansal düzenin içine alması, insanın kendisinin bir borç için teminat olarak sayılabilmesini sağlaması, verilen kredilerin geri dönüşünü sağlayabilmek için yenilikçi yollar bulması ve bu özellikleri sürdürülebilir bir iş modeli ortaya koymuştur.
1980’de William Drayton tarafından Hindistan’da kurulan Ashoka Uluslararası Sosyal Girişimciler Ağı başarılı diğer bir sosyal girişim örneğidir. Bu ağ sosyal girişimciliğin dünya çapında geliştirilmesi ve dünyadaki sivil toplumun girişimci ve verimli bir şekilde beraberce hareket etmesi için faaliyet göstermekte ve dünyadaki pek çok sosyal girişimciye fon sağlamaktadır. Yoksulluktan kurtulmayı engelleyen problemlere yönelik çalışmalar yapmakta; özelleştirme, işsizlik, evsizlik, sosyal dışlanma, kentsel sorunlar, toplumsal güvensizlik, taşeron çalışma ve güvensiz çalışma ortamı üzerine yoğunlaşmaktadır.
Sosyal girişimler, yoksulluğun önlenmesi çok büyük işlevler görebilirler. Kamunun üzerinden yük alarak istihdam imkanı yaratırlar ve ekonomik büyümeye katkıda bulunurlar. Bireylerin bir araya gelmesini sağlayarak sosyal sermaye düzeyini yükseltir. Sivil toplum kuruluşları için sürdürülebilir mali kaynak yaratarak sivil toplumu ve dolayısıyla katılımcı demokrasiyi güçlendirir.
Yoksullukla Mücadelede Çin’in Başarısı: Devletin Sosyal Girişimciliği
Dünya Bankası’nın 2030 yılına kadar “küresel hareket” verilen programla yoksulluğu ortadan kaldırmak için iddialı bir hedefi bulunuyor. Dünya Bankası Başkanı; başarıya ulaşmak için tüm kurumlarla işbirliğine hazır olduklarını, fakirliği yenmenin ve refahı paylaşmanın temel hedef olduğunu belirtiyor. Ancak eşitsizliğin hakim olduğu dünyada zengin ile fakir arasındaki farkın çok açık olduğu ve bu nedenle gelir eşitsizliğinin 2030 yılına kadar aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılması çabalarını riske attığını, eşitsizlikle mücadele için daha hızlı büyüme yanında yeni tedbirlere ihtiyaç bulunduğunu ifade ediyor.
Bu anlamda yoksulluğun önlenmesi için planlı ekonomik politikalar uygulayan Çin’in 2020 itibariyle 30 milyon insanı yoksulluk sınırının üzerine çıkarma hedefi bulunuyor. Yoksulluğun önlenmesinde ciddi başarı sağlayan Çin’de aşırı yoksulların toplam nüfustaki payı 1990 yılında %61 iken, 2015 yılında bu oran %5,7’ye düştü. Çin planlı ekonomik politikalarını ve reformun başlatılmasından bu yana geçen 30 yılda 700 milyondan fazla Çinli yoksulluktan uzaklaştırıldı.
2016 yılında Çin Devlet Konseyi’nin yayınladığı raporda, Çin’de insan haklarının gelişimi ve yoksulluğun azaltılması için uygulanan politikaları kapsamlı olarak anlatılmaktadır. Raporda yoksulluğun azaltılması, Çin’in insan haklarında ilerlemesinin en açık kanıtı olarak görülmektedir. Çin’in Ekonomik ve Sosyal Kalkınma için 13. Beş Yıllık Planı, yoksulluğun azaltılması ilk kez, Çin’in beş yıllık planlarından birinin önemli bir parçası haline geldi.
Peki, yoksulluğu azaltmak için Çin ne yaptı?
Çin Hükümeti, yoksulluğun azaltılması için ülke çapında bir bilgi ağı oluşturdu ve her fakir hane halkı ve yoksul köylere erişim sağladı. Yoksulluğun azaltılması için sürekli kaynaklar ayırarak çalışma mekanizmasına reformlar ve yenilikler uyguladı ve toplumun tüm kesimlerini yoksulluğun hafifletilmesi çabalarına teşvik etti. Yoksulluğun hafifletilmesinde disiplinli yürütme ve denetimi güçlendirdi, bu alandaki iktidarın kötüye kullanılmasını önlemek ve bunlarla mücadele etmek için özel bir kampanya başlattı. Bu çalışmalarda etkinliği sağlamak için demokratik denetim mekanizmasını geliştirdi ve suiistimali önlemek için telefon hattı kurdu.
Yoksulluktan kaçmaya ve yaşam kalitesini iyileştirmeye çalışan kişilere yardım etmek için kırsal alanlarda sürekli gelişim odaklı bir yoksulluk programı uyguladı. Yoksullukla mücadele için kapsamı geniş; kırsal ve tarımsal altyapıyı inşa etmek, yoksul nüfusun gelirlerini artırmaya yardımcı olmak, sosyal güvenlik, sağlık, eğitim ve kültür hizmetleri gibi kamu hizmetleri faaliyetlerinde bulundu.
Yoksul bölgelerdeki altyapı inşaatlarını daha fazla fon ile destekledi ve bu alanlardaki temel çalışma ve yaşam koşullarını daha da geliştirdi. Yoksul kırsal alanlarda elektrik enerjisi tedarikinde kayda değer ilerleme sağladı ve etkili bir şekilde iletişim altyapısını geliştirdi. Hükümet, araç alımları için vergi teşviki sağladı. Ulusal otoyollar, taşralı otoyolları, kırsal yollar, kırsal yolcu istasyonları ve köprülerin yapımını hızlandırdı. Sosyal yatırımlarla yoksul bölgelerin yaşam ortamı iyileştirildi.
Çin Hükümeti, yoksullar için merkezi hükümet kaynaklı fonlarla yeni yerleşim programları başlatmış ve sübvansiyon standartlarını yükseltmiştir. Yoksulluğun azaltılması için yenilikçi mali sistemler ve mekanizmalar kurmuş, hükümet fonlarını yoksulluğun azaltılması için nüfus tehcir projelerine destek olarak finansal sermayeyi kaldıraç olarak kullanmıştır. İstihdamda daha öncelikli davranma, daha aktif istihdam politikaları oluşturulması, mesleki eğitim verilmesi ve yoksul insanların çalışma hakkının etkin bir şekilde sağlanması için istihdamı ve girişimciliği destekleyecek hizmetleri güçlendirmiştir.
Çin Hükümeti, yoksulluğun azaltılması için arazi kullanım politikası geliştirmiş; tarımsal ve hayvancılığın yerel özelliklerle geliştirilmesine odaklanmış, yoksul bölgelerde tarım ve otlak arazilerinin, doğa ve orman kaynaklarının korunmasını güvence altına almıştır. Yoksul bölgelerdeki su koruma projelerinin hızını önemli ölçüde hızlandırmıştır. Hükümet kalkınma odaklı yoksulluğun azaltılması ve yoksulluğun hafifletilmesi için bir yöntem olarak nüfusun yer değiştirmesine duyulan ihtiyacı tam olarak dikkate alarak genel arazi kullanım planlamasını geliştirmiştir.
Eğitim yoluyla yoksulluğun hafifletilmesi için zorunlu eğitimin dengeli gelişimini sürdürmeye, eğitimde kentsel ve kırsal alanlar arasındaki uçurumu kapatmaya, yoksul bölgelerdeki eğitim altyapısının iyileştirilmesi için çaba göstermiştir.
Sağlık alanında, yoksul bölgelerdeki tıbbi ve sağlık hizmetlerinin güçlendirmiş, yoksulluk içindeki kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler ve etnik azınlıklar gibi belirli grupların sosyal güvenlik, sağlık, eğitim ve diğer hizmet haklarının etkili bir şekilde korunmasını sağlamak için, bu gruplar için politika önceliklerine verilen desteği artırmıştır
Yıllarca süren denemelerden sonra Çin, kalkınmaya dayalı yoksulluğun azaltılması yoluyla insan haklarının geliştirilmesinde çok zengin bir deneyim biriktirmiştir. Çin karakteristiklerini taşıyan yeni bir kalkınma odaklı yoksulluğun hafifletilmesi modeli oluşturmuştur. Ve Çin yoksullukla mücadele alanında başarı sağlayan ilk gelişmekte olan ülke olmuştur.
Kaynaklar:
- BRAC Enterprises & Investments – Socıal Enterprıses – Role In Poverty Allevıatıon & Job Creatıon
- China’s Progress in Poverty Reduction and Human Rights
- Dünya Bankası
- Journal of Asian Scientific Research
- http://www.atd-fourthworld.org
- http://csrwire.com/blog/posts/1269-why-only-social-entrepreneurship-can-end-global-poverty
- http://english.gov.cn
- https://girisimcilikveinovasyon.wordpress.com
- http://www.huffingtonpost.com
- http://psikiyatriksosyalhizmet.com
- http://www.sosyalgirisim.org
- http://www.xinhuanet.com/english
- http://www.valuewalk.com
Erkan Bay