Türkiye’nin Dünyadaki Yeri

Türkiye’nin dünyadaki yeri neresi? Eldeki geniş veri setiyle konuya ekonomik, sosyal, siyasal göstergeler ve endeksler açısından bakarak dünyanın bizi nerede gördüğünü saptamamız mümkündür.

Ekonomik Açıdan Durum
Ekonomik açıda Türkiye’nin dünyadaki yeri özetle aşağıdaki tablodaki gibidir.

Gösterge 2018 Yayınlayan Kuruluş
GSYH Sıralaması (1 en yüksek) 19/191 www.knoema.com (IMF verilerinden derleme)
Kişi Başına Gelir (1 en yüksek) 72/191 www.knoema.com (IMF verilerinden derleme)
Enflasyon (1 en kötü) 13/176 www.knoema.com (IMF verilerinden derleme)
İşsizlik (1 en kötü) 19/109 www.knoema.com (IMF verilerinden derleme)

Görüleceği üzere Türkiye GSYH büyüklüğü açısından dünyada en büyük ilk 20 ekonomi arasında yer almakla birlikte bu büyüklüğünü dengeli ve sağlam bir ekonomik güce döndürememiş bulunuyor. Bunun nedeni ise aşağıda dünya kredibilite haritasından çıkarılabiliyor (Kaynak: http://www.worldgovernmentbonds.com/world-credit-ratings/)

Bu harita ülkelerin kredi notlarını gösteriyor. Harita Standard and Poor’s’un değerlendirme notlarına göre ülkeleri göstermekle birlikte diğer reyting kuruluşları da aşağı yukarı benzer değerlendirmelere sahipler. Haritadan görüleceği gibi Türkiye, kredi notu açısından spekülatif not kategorisinde yani çok riskli ülkeler arasında yer alıyor. CDS primi de son dönemde oldukça gerilemiş olmasına karşın hala en yüksek ekonomiler arasında bulunuyor.

Sosyal ve Siyasal Açıdan Durum
Ekonomik açıdan, büyüklüğüyle orantılı olmayacak bir görünüme sahip olan Türkiye’nin asıl zaafı ekonomi dışı alanlar olarak ortaya çıkıyor. Aşağıdaki tablo bu durumu sergiliyor (her göstergenin kaynağı yanında gösteriliyor.)

Bu tablo; Türkiye’nin ekonomi dışı alanlarda daha da kötü bir yerde olduğunu ortaya koyuyor. Tabloya göre en kötü notların hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve yolsuzluk endekslerinde olduğuna bakılırsa Türkiye’nin yapısal reformlara başlaması gereken alan olarak hukuk alanı öne çıkıyor. Türkiye’nin en kötü notu ekonomik kırılganlık endeksinde olsa da bunun temel nedeninin hukuk alanındaki zaafların yarattığı riskler olduğunu söylememiz yanlış olmaz.

Türkiye, Atatürk dönemi sonrasında, hep ekonomiye öncelik vererek reform yapmaya çabaladı. Kiminde başarılı oldu, kiminde olamadı, ama görünümü pek değiştiremedi. Türkiye’nin reformlara başlaması gereken alanlar demokrasi, hukuk, eğitim, cinsiyet eşitliği gibi alanlardır. Bugün artık çok daha açık biçimde görülüyor ki ekonomide yapılacak reformlar ancak bu tablodaki görünümü düzeltecek sosyal ve siyasal reformlarla birlikte başlayacaksa işe yarayacaktır.

Sonuç
Biz kendimizi nerede görürsek görelim, nasıl tanımlarsak tanımlayalım dünya bizi yukarıya aldığım tablolardaki gibi görüyor. ‘Bunun önemi yok, önemli olan bizim kendimizi nerede gördüğümüzdür’ diye düşünürsek çok yanılırız çünkü dış borcumuz 434 milyar dolar ve kur artışı enflasyonu en fazla etkileyen unsurların başında yer alıyor. Bu konuyu ciddiye alıp riskleri düşürmemiz gerekiyor. Ve işte tam o aşamada konu ekonomiyle sınırlı olmaktan çıkıp sosyal ve siyasal alanlara geliyor. Çünkü sosyal ve siyasal açıdan zaafları olan bir ekonomide ne risklerin düşürülmesi ne yatırımcıların devreye girmesi ne de diğer göstergelerin kalıcı biçimde düzeltilmesi mümkün görünmüyor.