TL Niçin Negatif Ayrışıyor?

Mahfi Eğilmez – 24.03.2018

Yanıtlanması Gereken Sorular ve Uygulanacak Analiz Yöntemi
Bir kurum ya da ülkenin bir göstergesinin belirli bir zaman diliminde aynı grupta kabul edilen kurum ya da ülkelerin aynı göstergesine göre olumsuz bir gelişim göstermesine negatif ayrışma, olumlu bir gelişim göstermesine ise pozitif ayrışma diyoruz. Bu deyimler, ekonomi ve finans alanlarında daha çok para birimlerinin Dolar karşısındaki durumunu açıklamak için kullanılıyor.

TL’nin benzer ekonomilerin paralarından negatif olarak ayrıştığını herhangi bir inceleme, derin bir değerlendirme yapmadan gözlemlemek mümkün. Buna karşılık bu konudaki gözlemimizi bilimsel bir temele oturtmak istiyorsak şu soruyu yanıtlamamız gerekiyor: TL gerçekten kalıcı biçimde negatif olarak ayrışıyor mu yoksa bu geçici bir olgu mu? Bu soruya bağlı olarak bir başka soruyu daha yanıtlamamız gerekiyor: Eğer TL’nin negatif ayrışması söz konusuysa bu ayrışma ne boyutta? Eğer böyle bir ayrışmanın varlığına tanık olmuşsak o zaman şu soruyu da yanıtlamamız gerekiyor: TL’nin negatif ayrışmasının nedeni ne?

Bu soruları yanıtlarken Ekonomide Analiz kitabımda anlattığım ‘olay yeri incelemesi benzeri veri analizini’ ve tüme varım ve tümden gelim yöntemlerinin karması olan ‘akıl yürütme yöntemini’ kullanacağım.

Yanıtlamamız Gereken İlk Soru: TL Negatif Olarak Ayrışıyor mu?
Bunu anlayabilmek için en anlamlı karşılaştırmayı Türkiye’nin de aralarında yer aldığı kırılgan beşli diye anılan ülkelerin para birimleriyle yapabiliriz. Başlangıç noktası olarak Bernanke’nin Fed’in tahvil alımlarını yılsonuna doğru tedrici olarak azaltacağı ve sonlandıracağı açıklamasını yaptığı tarih olan 22 Mayıs 2013 tarihini alacağız. Bu tarihten sonra özellikle dış finansman ihtiyacı yüksek olan ekonomilerin para birimlerinin Dolar karşısında sürekli değer kaybettiği bir döneme girildi.

Aşağıdaki tablo kırılgan beşlinin para birimlerinin Dolar karşısında 22 Mayıs 2013’den bugüne kadar yaşadığı değişimi sergiliyor.

22.05.2013 23.03.2018 Fark
Brezilya (Real) 2,0111 3,3123 -65
Endonezya (Rupiah) 9,705 13,7815 -42
G. Afrika (Rand) 9,404 11,7473 -25
Hindistan (Rupee) 54,885 65,0125 -18
Türkiye (TL) 1,8495 3,9829 -115
TL Hariç Ortalama -38

Kaynak: https://www.bloomberg.com/markets/currencies

Tablo, bize kırılgan beşlinin para birimleri arasında son beş yılda Dolara karşı en fazla değer kaybedenin TL olduğunu gösteriyor. Değer kayıplarına TL’yi hariç tutarak baktığımızda bu beş yılda ortalama değer kaybının yüzde 38 olduğunu görüyoruz.

Buna göre ilk sorunun yanıtı şu: TL, benzer ülke paralarına göre negatif ayrışıyor. Buna bağlı olan TL’nin hangi boyutta negatif ayrıştığı sorusunun yanıtı da yine tablodan çıkıyor: TL, benzer ekonomilerin para birimlerinin ortalamasından 3 kat daha yüksek bir oranda negatif ayrışmış durumda bulunuyor.

Beş yıllık sürede görünüm böyle. Bir de daha kısa süreli bir tablo yapalım ve son bir haftada olup bitenlere bakalım. Böylece TL’nin negatif ayrışma durumunda iyiye gidiş var mı yok mu onu analiz edelim.

19.03.2018 23.03.2018 Fark
Brezilya (Real) 3,2867 3,3123 -0,8
Endonezya (Rupiah) 13,765 13,7815 -0,1
G. Afrika (Rand) 12,0176 11,7473 2,2
Hindistan (Rupee) 65,18 65,0125 0,3
Türkiye (TL) 3,9363 3,9829 -1,2
TL Hariç Ortalama -0,4

Kaynak: https://www.bloomberg.com/markets/currencies

Geçtiğimiz haftayı gösteren yukarıdaki tabloda TL’nin, son bir haftada Dolara karşı en fazla değer kaybeden para birimi olduğu görülüyor. Bu da bize TL’nin son dönemde de negatif ayrışmaya devam ettiğini yani durumda bir değişiklik olmadığını ortaya koyuyor.

Yanıtlamamız Gereken İkinci Soru: TL’nin Negatif Ayrışmasının Nedeni Ne?
Yukarıda TL’nin son beş yılda ve son haftada yani hem uzun hem de kısa vadede aynı kategoride yer aldığı ülkelerin para birimlerinden negatif olarak ayrıştığını verilere dayanarak ortaya koyduk. Burada bu kez bu negatif ayrışmanın nedenini arayacağız. Bunu yapabilmek için yine veri analizi çerçevesinde bu beş ekonominin makroekonomik göstergelerine bakacağız. Burada hangi makroekonomik göstergelere bakmamız gerektiğini belirlerken paranın dış değerini en çok etkileyen göstergeleri seçmemiz gerekiyor. Bu açıdan baktığımızda paranın iç değerini belirleyen enflasyon oranı, paranın dış değerini belirleyen cari açığın GSYH’ye oranı (CA/GSYH), Merkez Bankasının sahip olduğu rezervlerin miktarı ve dış borçların GSYH’ye oranı öne çıkan göstergeler oluyor.

Aşağıdaki tablo bu saydığımız göstergeleri kırılgan beşli ülkelerinde 2013 – 2018   itibariyle ele alıp karşılaştırmayı amaçlıyor.

Enflasyon CA/GSYH MB Rezervleri Dış Borç /
Ülke Tarih (%) (%) Milyar USD GSYH (%)
Brezilya 2013 6,20 -3,0 359 20
Mart 2018 2,84 -1,3 381 27
Endonezya 2013 6,40 -3,2 99 29
Mart 2018 3,18 -1,9 130 35
G. Afrika 2014 5,80 -5,9 49 37
Mart 2018 4,40 -2,7 51 54
Hindistan 2013 9,40 -1,7 298 24
Mart 2018 4,44 -2,0 421 21
Türkiye 2013 7,40 -6,7 131 41
Mart 2018 10,26 -5,4 115 52

Kaynaklar: The Economist, Trading Economics, Knoema.

Bu tabloya göre 2013 yılı sonundan 2018 yılı Mart ayına kadar Türkiye dışındaki 4 ekonomide enflasyon düşerken Türkiye’de yükselmiş. Hindistan dışında kırılgan beşlinin tamamı cari açık/GSYH oranlarını düşürmeyi başarmış. Hindistan’da artış görülüyor. Buna karşılık Türkiye dışındaki ekonomilerin hepsinin cari açığı yüzde 3’ün altında iken Türkiye, düşürmüş göründüğü halde hala yüzde 5’in üzerinde cari açığa sahip bulunuyor. Türkiye dışındaki ekonomiler Merkez Bankası rezervlerini artırmayı başarırken Türkiye’nin Merkez Bankası rezervlerinde azalma ortaya çıkmış. Dış borçların GSYH’ya oranı, Hindistan dışında kalan bütün ekonomilerde artmış.

Özetle söylemek gerekirse Türkiye ekonomisi, paranın dış değerini belirleyecek hiçbir göstergede öteki 4 ekonomiye karşı bir üstünlük yaratamamış görünüyor. Öyle olunca da dışarıda oluşan en ufak bir olumsuzlukta bütün bu ekonomilerin paraları Dolara karşı değer kaybederken en fazla kaybeden yani negatif ayrışan TL oluyor.

Çelişkili Bir Sonuç
Eldeki verilere göre yapılan tahminler Türkiye’nin 2017 yılında potansiyel büyümesinin oldukça üzerinde bir büyüme oranına (yüzde 7 – 7,5 arası) ulaşacağını ortaya koyuyor. Birçok kişinin beklentisi bu kadar yüksek bir büyüme oranının TL’nin pozitif ayrışmasına yol açacağı şeklindeydi. Oysa tam tersine büyüme oranının yüksekliği bu kırılganlığı azaltan değil artıran bir gelişmeye işaret ediyor. Çünkü Türkiye ekonomisi, potansiyel büyüme oranının (yüzde 5 olarak kabul ediyoruz) üzerinde büyümeye zorlandığında, parasına değer kaybettiren bütün göstergeleri de zorlamış oluyor. Bir başka ifadeyle yüksek büyümenin maliyeti yükselen enflasyon, artan cari açık, azalan merkez bankası rezervleri ve yükselen dış borç yükü olarak karşımıza çıkıyor.

Herkes yüksek büyüme oranının başarısını konuşurken, iktisatçılar, bozgunculukla damgalanmayı göze alarak, hep o eski soruyu sormak durumunda kalıyorlar: “Ne pahasına?”