TL Değer Kaybederse İhracat Artar, İthalat Azalır mı?

Mahfi Eğilmez – 27.03.2018

Ekonominin en iyi bilinen hipotezlerinden birisi paranın dış değer ile dışticaret arasındaki ilişkiyi ortaya koyan hipotezdir. Ülke parası yabancı paralara karşı değer kaybederse ihracat ucuz hale geleceği için artar, ithalat ise pahalı hale geleceği için azalır. Doğru bir hipotezdir bu. Ama her hipotez altındaki varsayımlar ve çevrelendiği koşullarla ele alınıp değerlendirilmelidir. Aksi takdirde hipotezlikten çıkar, slogan haline dönüşür. Bu hipotezi gerçek yaşama uygularken yanıtlamamız gereken sorular vardır: İhraç mallarımızı sattığımız ülkelerin ekonomik durumu nasıldır? Acaba onlar bizim artan ihracatımızı alabilecek durumda mıdır? İhraç malları ve ithal malları açısından Marshall – Lerner koşulu mevcut mudur? Bu soruların yanıtlarına bakmadan paranın dış değer kaybının ihracatı artırıp ithalatı düşüreceğini söylemek doğru olmaz.

Aşağıdaki tablo Türkiye’nin 2002 yılından 2017 yılına kadar olan ilgili yıllardaki ortalama sepet kurları (½ USD + ½ Euro), yıllık ihracat ve ithalat miktarlarını, ihracat ve ithalatta bir önceki yıla göre gerçekleşen artış oranlarını ve gösteriyor. Türkiye’nin ihracatı ve ithalatında en büyük ağırlık Dolar ve Euro ile olduğu için döviz kuru olarak sepet kurunu alıyorum.

Yıllar Ortalama İhracat İthalat
Sepet Kur Milyar USD Milyar USD
2002 1,49 36,1 51,6
2003 1,59 47,3 69,3
2004 1,68 63,2 97,5
2005 1,51 73,5 116,8
2006 1,73 85,5 139,6
2007 1,53 107,3 170,1
2008 1,71 132,0 202,0
2009 1,84 102,1 140,9
2010 1,74 113,9 185,5
2011 2,10 134,9 240,8
2012 2,04 152,5 236,5
2013 2,13 151,8 251,7
2014 2,55 157,6 242,2
2015 2,91 143,8 207,2
2016 3,16 142,5 198,6
2017 3,79 157,0 233,8
2002- 2008 15 266 291
2010 – 2017 118 38 26

2009 yılı küresel krizin Türkiye’yi etkilediği, ekonominin küçüldüğü, 2010 yılı ise bu küçülmenin yarattığı baz etkisiyle küçülmeye tepki verdiği yıllar olduğu için bu iki yılı değerlendirme dışında tutuyorum.

Tabloya baktığımızda 2002 ile 2008 arasındaki 7 yılda sepet kurun yüzde 15 arttığını yani TL’nin dış değerinin yüzde 15 düştüğünü, aynı dönemde ihracatın yüzde 266, ithalatın ise yüzde 291 arttığını görüyoruz. Bu 7 yıl boyunca TL’nin dış değeri sadece yüzde 15 düşerken ihracat müthiş bir artış göstermiş, ithalat daha da hızlı artmış. Yani TL’nin değerinin fazla düşmediği bu 7 yılda hipotezin ortaya koyduğu iddianın tam tersine ihracatta rekor artışlar olurken ithalat düşmek bir yana ihracattan daha da hızlı artış sergilemiş.

Hipoteze aykırı görünen bu durumun ardında iki neden var: (1) Bu dönemde küresel ekonomik ve ticari büyüme oldukça yüksek. Dolayısıyla Türkiye’nin ihracatını alan ülkeler bu konuda zorlanmıyor. (2) Türkiye, AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamış bulunuyor. Bu yeni oluşum Türkiye’nin ihracatının önünü açıyor. Kurda fazla bir düşüş olmamasına karşın ithalatın artmasının da iki nedeni var: (1) Türkiye’nin üretiminin artması ithal girdi kullanımının artmasıyla mümkün olabiliyor. (2) AB ile tam üyelik müzakerelerine başlanmış olması doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının rekor düzeyde artmasına ve Türkiye’nin cari açığı finanse etmesinde büyük rahatlık yaşamasına yol açıyor. Bu durumda Türkiye, ithalat artışından rahatsız olmuyor.

2010 ile 2017 yılları arasındaki 7 yılda sepet kurun yüzde 118 arttığını yani TL’nin dış değerinin yüzde 118 düştüğünü, aynı dönemde ihracatın yüzde 38, ithalatın ise yüzde 26 arttığını görüyoruz. Bu 7 yıl boyunca TL’nin dış değeri yüzde 118 gibi yüksek bir hızla düşerken ihracat yalnızca yüzde 38 artış göstermiş, ithalat da düşmek bir yana artmaya devam etmiş.

Bu dönemde de hipoteze aykırı bir görünüm söz konusu olmuş. TL’deki aşırı değer kaybına karşılık ihracatın aynı hızla artmamasının iki nedeni var: (1) 2008 yılında başlayan kriz nedeniyle bu dönemde küresel ekonomik ve ticari büyüme oldukça düşük kalıyor. Bu çerçevede Türkiye’nin ihraç ettiği malları alan ülkeler ithalatlarını fazla artıramıyor. (2) Türkiye’nin, AB ile tam üyelik müzakerelerinde ciddi aksamalar ortaya çıkmış bulunuyor. Bu yeni oluşum Türkiye’nin ihracatının önünü tıkıyor. TL ciddi değer kaybettiği halde ithalatın neredeyse ihracat kadar artmasının temel nedeni ise üretim ve ihracat artışının ithal girdi kullanımının artmasıyla mümkün olabilmesi.

Ekonomide en çok kullanılan varsayım ‘ceteris paribus’ (diğer koşullar sabit) varsayımıdır. Eğer diğer koşullar değişiyorsa farklı bir durum vardır ve bu farklılık hipotezin yanlışlığını göstermez, bizim, değişen koşullara bakmamız gerektiğini gösterir.

Verilere bakmadan, teorilerin ve hipotezlerin arkasındaki varsayımları ve koşulları dikkate almadan, kitapta yazılanları sloganlaştırıp yola çıkarsak Sherlock Holmes’in dikkat çektiği tuzağa düşebiliriz: “Verileri gözden geçirmeden teori oluşturmak vahim bir hatadır. Bunu yapan kişi sonunda teorisini gerçeklere uydurmaya çalışmak yerine gerçekleri teorisine uydurmak için eğip bükmeye başlar.”

Marshall – Lerner Koşulu: Bir ülke parasının dış değerini kaybetmesinin cari işlemler dengesi üzerinde olumlu bir etkiye sahip olması, ihraç mallarının dış talep esnekliği ile ithal mallarının iç talep esnekliği toplamının 1’den büyük olması koşuluna bağlıdır. Bu koşul şöyle gösterilir: ex + em > 1.