Ticari Borç Havuzundaki Yerimiz

Mahfi Eğilmez – 03.03.2016

Küresel krizle birlikte birçok ekonomik olay farklı boyuta geçti. Örneğin gelişmiş ekonomilerde (ABD, İngiltere, Japonya, Euro Bölgesi) Merkez Bankalarının başlattığı parasal gevşeme yani tahvil alıp para verme operasyonları sonucunda küresel sistemde geçmişle karşılaştırılamayacak kadar bol likidite oluştu. Bu gelişmeye gelişmiş ekonomilerde faizlerin son derece düşük düzeylere gerilemesi eşlik etti. Buna karşılık bu ekonomilerde enflasyonist baskılar oluşmadı. Gelişmiş ekonomilerde dağıtılan paraların önemli bir bölümü, faizlerin yüksek olduğu gelişmekte olan ekonomilere, borç, kredi, portföy yatırımı olarak aktı. Gelişmekte olan ekonomiler bu sermaye akışı sonucunda küresel krizin ilk evresinde (2008 – 2014) gelişmiş ekonomilerle karşılaştırılamayacak kadar hızlı büyüdüler. Bir başka ifadeyle gelişmiş ekonomilerin dağıttığı paralar asıl olarak gelişmekte olan ekonomilerin büyümesine yardım etti.

Küresel krizin ABD, Euro Bölgesi ve Japonya’yı etkilediği ilk evresi (ki bunu ABD krizi ve diğerleri olarak ikiye bölerek ele almak da mümkün) artık yavaş yavaş toparlanmaya dönüyor (ABD ve İngiltere toparlanma yolunda oldukça yol aldı, Euro Bölgesi ve Japonya’nın da bu yıldan başlayarak toparlanmaya geçmesi bekleniyor.) Bu durumda gelişmekte olan ülkelere sermaye akışının azalması söz konusu olacak. Aşağıdaki tablo bu durumu ortaya koyuyor (Kaynak: Standard & Poor’s Ratings Services, Emerging Markets Sovereign Debt Report 2016.)

Gelişmekte Olan Ekonomiler (Milyar Dolar) 2013 2014 2015 2016
Toplam Ticari Borç Stoku 5.635 5.916 6.222 6.808
Kırılgan Altılı 2.425 2.409 2.630 2.981
   Brezilya 898 861 702 754
   Hindistan 813 879 1.304 1.566
   Endonezya 140 159 175 194
   Rusya 176 137 112 104
   Güney Afrika 148 137 130 144
   Türkiye 251 236 206 219
Toplam Borçlanma 1.186 1.118 1.111 1.156
Kırılgan Altılı 636 511 425 446
   Brezilya 283 147 176 190
   Hindistan 194 219 146 158
   Endonezya 26 29 37 33
   Rusya 33 31 14 16
   Güney Afrika 18 18 17 13
   Türkiye 83 67 36 35

 

2013 yılında küresel sistemde toplam ticari borç stoku 5,6 trilyon dolar iken 2016 yılında bu miktar 6,8 trilyon dolara yükseliyor. Kırılgan altılının da (kırılgan beşliye Rusya’yı da ekledik) ticari borç stoku yükseliyor. Aslında bu grup içinde ticari borç stoku yükselen iki ekonomi var: Hindistan ve Endonezya. Her ikisi de yapısal reformlara girişti ve bu adımlar sayesinde dünyayı kırılganlık ortamından çıkmaya çalıştıkları yolunda ikna etmeyi başardılar. Bunun sonucunda da sermaye akımlarındaki daralmaya karşılık aldıkları payları korumayı becerdiler. Rusya, ABD ve Euro Bölgesiyle çatışma içine girdi ve bir yandan karşı karşıya kaldığı ekonomik ambargo bir yandan petrol fiyatlarındaki düşüş sonucunda pastadaki payını artırmak bir yana mevcudu yarı yarıya kaybetti. Brezilya, bir yandan siyasal bir yandan da ekonomik istikrarsızlıklar içinde bulunduğu ve hiçbir yapısal düzenleme içine giremediği için, son derecede yüksek faizler verdiği halde, ticari borçlanmasını artıramıyor. Güney Afrika da aşağı yukarı aynı istikrarsızlıklar içinde payının yarısını kaybetmiş bulunuyor. Bir zamanların parlayan yıldızı olarak görülen Türkiye ise yapısal reformları ilan eden ama yapamayan bir ülke görünümü içinde bocalıyor ve bu pastadaki payını yarıdan fazla oranda kaybetmiş bulunuyor.

Geçtiğimiz haftalardan, yılbaşındaki beklentilerden farklı olarak Fed’in faiz artırımını bu yıl daha sınırlı tutacağı beklentisi oluştu. Bu beklenti piyasalardaki likidite daralmasının ve dolayısıyla gelişmekte olan ekonomilerden sermaye kaçışlarının fazla olmayacağı yolunda iyimser bir hava yarattı. Bu beklentiler gerçekten de bu şekilde bir gelişmeye yol açabilir. Ne var ki bu gerçekleşme bu yılı kurtarsa da gelecek yılı etkilemez. Yani Fed, eninde sonunda faizi artıracak. Dolayısıyla diğer ekonomilerin durduğu bu ortam, yapısal reformların gerçekten yapılması ve dünyaya yeni bir dosya ile çıkılması için son derecede uygun bir ortamdır. Hindistan ve Endonezya’yı izlemekte yarar var.