Tarihin 2ci Büyük Buhranı’nın ortasındayız

Siz siz olun, Rus aşısını yaptırmayın, içinde Moskof DNA’sı, ya da saf vatandaşları Milli ve Yerli Ekonomik Model’den soğutacak kromozom kırıntıları olabilir. Ne demişler, “Moskof’dan aşı, kara sinekten kaşı olmazmış”. Hazır aşıdan söz açılmışken, dünyada vaka sayısının Eylül sonunda 40 milyonu bulacağını da hatırlatayım. Tüh, yine laf lafı açıyor. Hazır Yerli ve Milli Ekonomi Modeli demişken, Çok Sevgili Abim ve Kimseye Yedirtmeyeceğim Bakanım Albayrak’ın da dün adını vermek istemediğim çünkü taraflı yayınlarıyla beni insanlığımdan utandıran bir TV kanalında bu sene ekonominin “eksi %2 ila %1” daralacağı/genişleyeceğini itiraf ettiğini de söyleyivereyim. Tüh, çöpe gitti %5 büyüme.

Hazır salgın ve ekonomiden söz açılmışken, size ekonomi tarihinin 1930-1939 Büyük Buhranı’ndan bu yana en büyük krizinin ortasında olduğumuzu da ifşa edeyim. Evet, bu satırlar Carmen ve Vincent Reinhart’a ait. Foreign Affairs’de yazdıkları ortak makalede, pandeminin ekonomik sonuçlarını “Pandemi Buhranı” olarak nitelendiriyorlar. Reinhart, daha önce yaptığı araştırmalarda, bu ölçekte bir krizden sonra dünya ekonomisinin kriz-öncesine dönmesinin 6-7 yıl aldığını da kaydediyor. Doğrudur, 2008 Büyük Finansal Krizi’nden sonra AB 4-5 yıl eski gelir zirvesine geri dönemedi.

Tabii, sonsuz parasal genişleme ve arkası kesilmeyen mali destek paketleri acıyı biraz azaltıyor, ama yaraları iyileştirmiyor. Reinhart ve Reinhart da makalelerinde niye yaranın yıllarca iyileşmeyeceğini anlatıyor. Makalede dünya Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ, Piyasalar = GOP) diye ikiye bölünerek analiz edilmiş, ama içinde Türkiye için çok önemli dersler var.

İlk yara ihracat ve turizmde daralma. Dünya Ticaret Örgütü’ne göre bu sene dünya ticareti %13-31 daralacak, ortasını alsan %20. Üstüne de Mc Kinsey Araştırması’na göre $4.6 trilyon değerinde mal ve hizmet üretiminin Ticaret Savaşları ve pandemi yüzünde ülke değiştirmesi var. Bu malum “tedarik zincirleri yeniden düzenlenecek” teorisinin gerçeğe bürünmesi. Bu boyutta “dislokasyonlar” yani umumi ekonomik dengeden sapmalar çok büyük kayıplar getirir. Turizm de uzun süre kendine gelemeyecek. Çünkü, aşı maşı yok, olsa da ihtiyacı olanlara erişmesi en az bir yıl. Bu süre zarfında da salgın kuduracak. Hkümetler ekonomik ve psikolojik nedenlerle yeniden yurtçapında karantinalara başvurmasalar dahi, bilinçli halk kesimi gönüllü olarak evine kapanacak. Kimse salgından kırılan bir ülkede hapis kalmak istemez. Turizm artık sanal, veya “ev içinde” yani iç turizm. Bu iki nokta Türkiye’yi çok yakında ilgilendiriyor, çünkü turizm olmazsa, büyüyemeyiz. Hesabı basit. Turizm geliri yoksa, GSYİH’de büyüme dev bir cari açığa yol açar, onu da TCMB’nin mütevazi FX rezervi finanse edemez. Ama, eğer hukuk devleti ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçersek, yukarda andığım yeni tedarik zincirlerinden sağlam bir lokma koparırız. Geçecek miyiz?

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!