Strateji Raporu – ABD
Faiz Hamleleri ile Ekonomik Yeniden Doğuş
ABD ekonomisi tarafında görünüm, karmaşık olmasına rağmen umut verici bir tablo çizmektedir. Son dönemde ekonomik aktivitelerdeki ve verilerdeki zayıflık, resesyon endişelerini artırmıştı; ancak son gelen büyüme rakamlarıyla birlikte bu endişeler yerini temkinli bir iyimserliğe bırakmış durumda. Jackson Hole Sempozyumu’ndan önce başlayan süreçte, Fed Başkanı Jerome Powell, faiz indirimini konuşmak yerine sıkı para politikalarının korunmasının önemi üzerine odaklanarak şahin bir duruş sergilemişti. Ancak sempozyumun açılış konuşmasında, “para politikalarını ayarlamanın zamanı geldi” şeklinde yaptığı açıklama, güvercin bir sinyal olarak algılanmıştı. Her ne kadar faiz indirimi konusunda doğrudan bir ipucu vermemiş olsa da, bu açıklamalar faiz indirimlerinin başlayabileceğine dair sinyaller içeriyordu. Powell ayrıca, Fed’in ana endişesinin enflasyon değil, istihdam piyasasında oluşan riskler olduğunu vurgulamıştı.
Eylül ayında gerçekleştirilen FOMC toplantısında önden yüklemeli 50 baz puanlık bir faiz indirimiyle sürecin başlatılmasının ardından, Başkan Powell, işsizliğin hala sağlıklı seviyelerde olduğunu ve %2’lik enflasyon hedefine ulaşmak için daha fazla istihdam kaybı yaşanmasını istemediklerini dile getirdi. Para politikalarının hala sıkı olduğunu belirten Powell, gelecek verilere göre faiz indirimlerinin hızının ayarlanabileceğini, gerekirse duraklayabileceklerini ifade etti. FOMC üyeleri arasında da önceki dönemlere kıyasla daha az şahin tutumların gözlemlendiği bir süreç yaşandı.
Sonuç olarak, ABD borsalarında 50 baz puanlık bu “Jumbo” faiz indirimi sonrası yükseliş hareketleri gözlemlendi ve resesyon endişelerinin piyasalarda baskın olmadığı görüldü. Fed projeksiyonlarına göre, yılın geri kalan iki toplantısında toplamda 50 baz puanlık ek faiz indirimi bekleniyor. İstihdam piyasasının toparlanmaya başlaması senaryosunda, yumuşak iniş ile faiz indirimi döngüsünün devam etmesi, ekonomik aktivitedeki toparlanmaların borsalara olumlu yansımalarını görmemizi sağlayabilir. Fed’in Kasım ayındaki faiz kararı için iş gücü piyasasından gelen verilerin, enflasyon verilerinden daha kritik bir rol oynayacağını ve buna göre karar verileceğini öngörüyoruz.
Strateji Raporu – Avrupa
Durgun Avrupa, Canlanma Yolunda
Avrupa ekonomisinde son dönemde yaşanan gelişmeler, zayıflayan PMI verilerine ve resesyon endişelerine rağmen toparlanma umutlarını canlı tutuyor. Euro Bölgesi genelinde ekonomik aktivitede bir daralma yaşansa da, özellikle Almanya ve Fransa gibi büyük ekonomilerdeki yavaşlama daha belirgin hale gelmiş durumda. Almanya’da S&P Global bileşik PMI verisi, Mart ayından bu yana en düşük seviyelere gerilerken, Fransa’da hizmet sektöründeki zayıflama dikkat çekiyor. Almanya’nın büyüme beklentilerinin aşağı yönlü revize edilmesi, bölge için resesyon riskini artırsa da, toparlanma için fırsatlar hâlâ masada.
ECB’nin Eylül ayında gerçekleştirdiği 25 baz puanlık faiz indirimi ve borçlanma maliyetlerindeki teknik düzenlemeler, ekonomik toparlanma adına önemli bir adım olarak değerlendiriyoruz. ECB Başkanı Christine Lagarde, enflasyon beklentilerinin kontrol altında tutulduğunu ve enflasyonun gelecek yılın ikinci yarısında yüzde 2 hedefine geri dönmesinin öngörüldüğünü vurguluyor. Bu gelişmeler, özellikle hizmet sektöründe oluşabilecek kalıcı enflasyon tehlikesine karşı alınan önlemleri de pekiştiriyor. Her ne kadar bölgedeki toparlanma umutları sürse de, ECB’nin adımlarının etkisinin tam anlamıyla hissedilip hissedilmeyeceği konusunda belirsizlikler var. Almanya ekonomisindeki
zayıflamayı göz önünde bulundurursak 2024 yılı büyüme beklentileri aşağı yönlü revize edilebilir. Bu gelişme de, Ekim ayında ECB’nin bir faiz indirimi daha yapacağına dair beklentimizi güçleniyor. Enflasyonun düşmeye devam etmesi durumunda faiz indirimlerinin hızlanabileceği sinyallerini de yakından izlemekteyiz.
Özetleyecek olursak, Euro Bölgesi’nde ekonomik aktivitedeki yavaşlama ve Almanya ile Fransa gibi büyük ekonomilerdeki zayıflama devam etse de, ECB’nin attığı kararlı adımlar, bölgedeki toparlanma umutlarını diri tutuyor. Elbette, hizmet sektöründeki enflasyon riski ve zayıf PMI verileri bazı riskleri ortaya koysa da, ECB’nin stratejik politikaları, ekonomik toparlanmanın sürdürülebilirliğini sağlama noktasında büyük önem taşıyor. Bu süreçte, alınacak doğru kararların Avrupa ekonomisinin yeniden büyüme yoluna girmesine katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.
Strateji Raporu – Asya
Teşviklerle Yeni Bir Yön Arayışı
Çin ekonomisi, son yıllarda karşılaştığı zorluklar karşısında önemli adımlar atıyor ve geleceğe dair umut verici sinyaller sunuyor. Fed tarafından yapılan ilk gevşemeden hemen sonra Çin Merkez Bankası’nın 1 trilyon yuanlık likidite desteği ve faiz oranlarında yaptığı indirimler, ekonominin toparlanma sürecine katkı sağlayacak güçlü adımlar arasında yer alıyor. Bu teşvikler, özellikle yavaşlayan büyüme ve iç talepteki zayıflık karşısında, kısa vadede ekonomiye bir ivme kazandırabilir. Ancak emlak sektöründeki sıkıntılar ve sanayi kârlarındaki düşüş gibi sorunlar, bu iyileşmenin hızını belirleyen ana etkenler olacak.
Özellikle sanayi sektöründe açıklanan son veriler, Çin ekonomisinin teşviklere ne kadar ihtiyaç duyduğunu açıkça ortaya koyuyor. Yurt içi tüketici güveni ve dış talep üzerindeki baskılar devam ederken, Pekin yönetimi bu zorlukları aşmak için daha kapsamlı yapısal reformlar yapmayı sürdürüyor. Bununla birlikte, Çin’in en büyük devlet bankalarına 142 milyar dolarlık bir sermaye enjeksiyonu planı, bu toparlanma sürecinde kritik bir adım olarak öne çıkıyor. Bu hamle, Pekin’in ekonomiyi uzun vadeli büyüme yoluna oturtma kararlılığını yansıtıyor. 2008’den bu yana yapılan en büyük sermaye desteği, bankacılık sistemini güçlendirirken, kredi büyümesini desteklemeyi hedefliyor. Bu da ekonomideki toparlanmayı hızlandırabilir. ABD seçimlerine dair belirsizliklerin sona ermesi ve yeni politikaların devreye girmesiyle, Çin’in ticari ilişkilerdeki pozisyonunu güçlendirme potansiyeli de bulunuyor.
Kısaca, Çin ekonomisi karşılaştığı zorluklar karşısında hızlı ve kararlı adımlar atarak toparlanma sinyalleri veriyor. Uygulanan teşvikler, özellikle kısa vadede ekonomik aktivitenin canlanmasına katkı sağlayabilir. Ancak uzun vadeli büyüme hedeflerine ulaşmak, bu politikaların sürdürülebilirliği ve yapısal reformların etkisine bağlı olacaktır. Pekin yönetiminin, zorlukları aşarak kalıcı bir toparlanma sürecine girebilmesi için daha fazla dikkatli ve stratejik adımlar atması gerekecek.
Strateji Raporu – Türkiye
Gri Listeden Çıkan Türkiye, Not Artışına Koşuyor
Türkiye ekonomisi 2024 yılının ikinci yarısını umut verici bir görünümle geçiriyor. Özellikle uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisi, yapısal reformlar ve artan güvenle birlikte tekrar yükselişte. Moody’s’in tarihinde ilk defa yaptığı iki kademe not artışı, Fitch’in Türkiye’nin kredi notunu “BB-” seviyesine yükseltmesi ve S&P’nin Türkiye için Kasım’da yeni bir not artışı olabilir açıklaması piyasalara olumlu bir sinyal verdi. Türkiye’nin kredi risk primi 280 baz puanın altına düşerek yatırımcılar için daha güvenli bir liman haline geldi ve dış borçlanma maliyetlerini de düşürdü. Piyasadaki bu güven artışı, Türk lirası istikrarının korunmasına da yardımcı olmaya devam ediyor.
TCMB’nin sıkı para politikasına devamı enflasyonla mücadelede sonuç vermeye devam ediyor. Faiz indirim döngüsüne başlansa bile TCMB’nin sıkı para politikasının devam edeceğini düşünmekle birlikte bunun Borsa İstanbul’a olan talepte yavaşlamaya yol açacağını düşünmüyoruz. BDDK’nın ek risk ağırlığını bir önceki oranlara döndürme adımıyla beraber enflasyonu hızlandırmadan talep birikmesini bir nebze çözecek kadar iç talep yaratacak karar olduğunu düşünüyoruz.
Türkiye’nin rezervlerinde yaşanan artış ise döviz piyasasındaki oynaklığı kontrol altına almak için önemli bir güvence sağlıyor. Cari açık tarafında ise önemli bir dengelenme süreci yaşanıyor. 2023 yılında %4 seviyelerinde olan cari açık, 2024 ve 2025 yıllarında GSYH’nin %2’sinin altına düşme potansiyeline sahip. Bu gelişme, Türkiye’nin dış finansman ihtiyacını azaltarak ekonomik istikrarı daha da pekiştiriyor. Bütçe gelirlerindeki toparlanma, özellikle vergi gelirlerinin artışıyla desteklenirken, mali disiplinin korunmasına büyük katkı sağlıyor. Orta Vadeli Program’da yer alan hedefler, Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme ve enflasyonla mücadele stratejilerinin temelini oluşturuyor.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi 2024’ün ikinci yarısında uluslararası yatırımcıların ilgisini çeken ve güvenin arttığı bir süreç geçiriyor. Kredi notundaki yükselişler, kredi risk priminin düşmesi ve TCMB’nin sıkı para politikası enflasyonla mücadelede olumlu sonuçlar veriyor. Rezerv artışları döviz piyasasında istikrar sağlarken, cari açık ve bütçe gelirlerindeki iyileşmeler uzun vadede sürdürülebilir ekonomik büyümenin temellerini güçlendiriyor.
Strateji Raporu – Türkiye
Tahvilden Borsaya Geçiş
Son dönemde Türkiye’nin tahvil piyasası, yabancı yatırımcıların artan ilgisine sahne olmaktadır. Yılbaşından bu yana yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi pozisyonlarında net çıkış gözlemlenirken, devlet iç borçlanma senetleri tarafında yabancı yatırımcılar 14,4 milyar dolar tutarında net fazla vermiştir. Hisse senedi piyasasında ise bu dönemde yaklaşık 1 milyar dolar seviyesinde net çıkış gerçekleşmiştir.
BIST100 endeksinde yabancı yatırımcıların takas oranı mevcut zamanda %38 civarında bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yurt dışındaki fon yöneticileri ve şirket yetkilileri ile gerçekleştirdiği görüşmeler, Türkiye’ye yabancı sermaye çekme açısından olumlu gelişmeler olarak devam etmekte ve yüksek sabit getiri sağlayan işlemlerden çıkan fonların, borsa yatırımlarına yönelme potansiyelini artırmaktadır. Her ne kadar faiz indirim süreci başlasa dahi Türkiye, “carry trade” açısından fırsatlar sunmaya devam edecektir.
Yurt içi yerleşiklerin de Borsa İstanbul’a olan ilgisi güçlü bir şekilde devam etmektedir. Bireysel yatırım hesaplarının sayısında kısa süreli bir azalma gözlemlense de yatırım fonlarına yönelen gerçek kişi hesaplarının sayısında artış yaşanmaktadır. Bu durum, Borsa İstanbul’un uzun vadede daha sağlıklı ve dengeli bir fiyat dinamiğine kavuşmasına katkı sağlamaktadır. Mevduat faizlerinin cazibesine rağmen, yerli yatırımcıların hisse senedi fonlarına olan ilgisi de sürmektedir.
Küresel piyasalarda parasal genişleme adımlarının yanı sıra Çin’in açıkladığı teşvik paketi gibi gelişmelerin de hisse senedi piyasalarına olan talebi artırabileceği düşünülmektedir. Bu tür gelişmeler, Borsa İstanbul’un da global piyasalardaki diğer borsalar gibi bu süreçten olumlu etkilenmesine olanak sağlayabilir. Yurt dışı tahvil getirilerindeki düşüşle birlikte, çıkış yapan sermayenin Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalara yönelmesi beklenmektedir.
Strateji Raporu – Türkiye
Bankacılık Endeksi, Faiz Hamlesini Bekliyor
Borsa İstanbul, son dönemde yaşadığı satış dalgasının ardından toparlanma sinyalleri vermeye başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın, borsada uygulanacak vergilerin gündemlerinden düştüğünü açıklaması ve bilançolar üzerinde baskı yaratan enflasyon muhasebesinin yıl sonunda yeniden gözden geçirilerek yatırımcıların korunmasına yönelik adımlar atılacağını belirtmesi, bankacılık endeksi öncülüğünde toparlanma sürecine katkı sağladı. Bankacılık endeksi, Temmuz ayında gördüğü zirveden gerilemesine rağmen, mevcut seviyelerden %27 getiri potansiyeli ile 16.300 seviyesine doğru hareket etmesini bekliyoruz. Özellikle enflasyonun kontrol altına alınması, faiz indirim sürecinin başlaması ve enflasyon muhasebesine ilişkin olası yeni kararlar endeksteki yükselişi destekleyebilir.
Türkiye’nin makroekonomik dengeleri, güçlü döviz rezervleri ve azalan cari açık ile birlikte istikrar kazanmaya devam ediyor. BRICS’e başvurunun kabul edilmesi, Türkiye’nin uluslararası ticaretteki rolünü güçlendirebilir ve bankacılık sektörü üzerinde olumlu etkiler yaratabilir. Ayrıca, yakın dönemde gri listeden çıkan Türkiye’nin, kredi derecelendirme kuruluşlarından aldığı olumlu geri bildirimleri, uzun vadede daha iyi kredi notlarına ulaşılması yolunda önemli adımlar olarak değerlendiriyoruz. Hem yurtiçi hem de yurtdışı makroekonomik adımlar, Türkiye’nin uzun vadeli büyüme potansiyelini desteklemeye devam ediyor ve bu da ülkeyi yatırımcılar için cazip bir pazar haline getirecektir.
Son PPK metnindeki değişikliklerin önceki dönemlere kıyasla “daha az şahin” bir ton taşıdığını değerlendiriyoruz. TCMB, “Tüm göstergeler birlikte incelendiğinde, enflasyonun ana eğiliminin kayda değer bir değişiklik sergilemediği değerlendirilmektedir” şeklinde bir açıklama yapmış olsa da, aylık enflasyon eğiliminde görülecek aşağı yönlü hareketlerle birlikte faiz indirim döngüsünün başlayabileceğini ve bunun bankacılık endeksi öncülüğünde Borsa İstanbul’a pozitif yansıyacağını düşünmekteyiz.
Özetle, Türkiye ekonomisinin makro dengelerindeki iyileşme ve cari açıktaki daralma, Borsa İstanbul’da daha sağlam bir zemin oluşturuyor. Enflasyonun kontrol altına alınmasıyla birlikte faiz indirimi döngüsünün başlaması bankacılık endeksinin öncülüğünde yeni bir yükseliş dalgasını tetikleyebilir.
Strateji Raporu – Türkiye
Küresel ve Yerel Dinamikler Ekseninde Portföy Güncellemesi
2023 yılının ikinci yarısından itibaren Türkiye piyasaları, artan yabancı yatırımcı ilgisiyle önemli bir sermaye girişine tanık oldu. Özellikle tahvil faizlerinin sunduğu sabit ve risksiz getiri, yabancı sermaye için öncelikli tercih haline geldi. 2024 yılının son çeyreği ve 2025 yılına yaklaşırken, dezenflasyon sürecinin belirginleşmesiyle faiz indirimlerinin gündeme geleceğini öngörüyoruz. Faiz indirimlerinin başlamasıyla birlikte, Türkiye gibi gelişmekte olan ülke piyasalarına güçlü bir sermaye akışının yaşanmasını bekliyoruz. Bu süreçte, özellikle faize duyarlı sektörlerde kayda değer bir sermaye hareketi görülebilir. Ayrıca, iskontolu ve güçlü büyüme hikayesine sahip şirketlerin bu dönemde önemli bir ivme kazanacağını düşünüyoruz. Bu beklentiler doğrultusunda, otomotiv sektöründe güçlü pazar payı ve sağlam temelleriyle yüzde 7,5 ağırlıkla Tofaş Otomotiv’i model portföyümüze dahil ettik.
Türkiye’de son yıllarda artan araç satışları ve önümüzdeki dönemde araç üretim yatırımlarının, lastik gibi orijinal ekipman ve yenileme tarafındaki şirketleri destekleyeceğini öngörüyoruz ve bu doğrultuda Brisa hissesini de yüzde 10,00 ağırlıkla model portföyümüze ekliyoruz. Çimento sektöründe ise iç talebin toparlanmasının yanı sıra güçlü ihracat hacmi ve büyüme potansiyeli dikkate alındığında, Çimsa Çimento’yu portföyümüzde yüzde 15,00 ağırlıkla önemli bir pozisyonda konumlandırıyoruz. Gıda ve tekstil perakende sektörlerindeki büyümenin, önümüzdeki dönemde daha ılımlı fakat sürdürülebilir bir ivmeyle devam edeceğini öngörüyoruz. Bu sektörlere ait hisseler her ne kadar model portföyümüzün betasını bir miktar düşürse de, portföyün defansif yapısını güçlendirme stratejimiz doğrultusunda bu şirketlere düşük ağırlıkta yer vermeye devam ediyoruz. Perakende sektöründe güçlü bir oyuncu olan Migros, mağaza ağını genişletmesinin yanı sıra online taraftaki sağlam büyüme adımlarıyla da dikkat çekiyor. Hem operasyonel çeşitliliği hem de iskontolu değerlemesi nedeniyle Migros’u yüzde 15,00 ağırlıkla model portföyümüze dahil ediyoruz. Tekstil sektörünün önemli oyuncularından birisi olan Mavi hissesinde ise mağaza satışları ve e-ticaret büyümesini destekleyen en önemli faktörün, yurtiçindeki güçlü talep olduğunu görüyoruz. Yılın ikinci yarısında yurtdışındaki canlanma işaretlerinin, hasılat büyümesine katkı sağlayacağı beklentisi ile MAVI hissesine yüzde 10,00 ağırlıkla model portföyümüzde yer veriyoruz. İletişim sektörünün hâlâ büyüme potansiyeline sahip olduğunu ve ARPU’nun (abone başına gelir) kârlılığı desteklemeye devam edeceğini düşünüyoruz. Ayrıca, Turkcell’in Paycell ve Financell’deki stratejik hamleleri, şirketin büyüme perspektifini güçlendiriyor. Bu nedenle, Turkcell’e de yüzde 12,5 ağırlıkta model portföyümüzde yer verdik. Küresel ölçekte artan siyasi gerilimler ve jeopolitik riskler, ülkelerin savunma harcamalarındaki artışa neden oluyor. Bu doğrultuda, dünyanın en büyük 40. savunma sanayi şirketi olan Aselsan’ın, ülkelerin savunma yatırımlarından pay alarak büyümesini sürdüreceğini öngörüyoruz. Bu güçlü küresel konum ve büyüme beklentileri doğrultusunda Aselsan’ı yüzde 15,00 ağırlıkla model portföyümüzde konumlandırıyoruz. Türkiye’nin dünya turizminden aldığı payın her geçen yıl arttığını görüyoruz. Güçlü turizm faaliyetlerinin önümüzdeki dönemde uçuş ağlarının artırılması ile daha da güçleneceği beklentisiyle, bu sektördeki hisselere model portföyümüzde yer vermeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz dönemden itibaren model portföyümüzde olan Pegasus’u, 2024 yılı üçüncü çeyrek finansalları öncesinde portföydeki ağırlığını %15 seviyesine yükselttik.
Model Portföy
Rapor için tıklayın.
Kaynak: Ahlatcı Yatırım