Türkiye, uluslararası diplomaside tarihi süreçlere ev sahipliği yapıyor; bulunduğu coğrafyada kalıcı barış ve istikrar adına tarihi hamleler yapıyor, sorumluluklar üstleniyor. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın samimi, kararlı, güçlü liderliği dünya siyasetinin önde gelen aktörleri nezdinde öyle bir güven alanı oluşturuyordu ki, artık küresel ekonomi-politik alanda yürütülen barış diplomasisinin ana aktörlerinden birisi olarak damgasını vurmakta. Sayın Cumhurbaşkanımızın sıklıkla müzakerelere İstanbul’da ev sahipliği yapması da, kendi riyasetinde yürütülen müzakereler için ‘Barış Süreçlerinin İstanbullaştırılması’ şeklinde tanımlamaların sıkça uluslararası medyada yer almasına sebep olmakta. Bu noktada, dün Rusya ve Ukrayna tarafının bir araya geldiği çetin müzakere sürecinin pek de konuşulmayan bir boyutuna değinmek istiyorum.
Malum, Rusya-Ukrayna Savaşı son üç yıldır enerji, güvenlik, jeopolitik ekseninde, hatta ideoloji ekseninde (nazizm ile mücadele) dahi çokça incelendi. Oysa, gözden kaçan en önemli rekabet alanlarından birisinin Karadeniz’deki derin deniz limanları üzerindeki kontrol mücadelesi olduğunu atlamamak gerekiyor. Karadeniz, Rusya için sadece bir iç deniz değil, Akdeniz ve dolayısıyla küresel deniz ticareti sistemine açılan en stratejik jeopolitik nefes borusu konumunda.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!