İç Borç Çevirme Oranı Alarm Veriyor

Mahfi Eğilmez – 13.07.2017

Hazine’nin bir dönemde yaptığı iç borçlanma toplamını aynı dönemde yaptığı iç borç (anapara + faiz) ödemeleri toplamına böldüğümüzde bulacağımız oran bize iç borç çevirme oranını veriyor.

Aşağıdaki tablo 2010 yılından bugüne kadarki iç borç ödemelerini, iç borçlanmayı, iç borç çevirme oranını ve Hazinenin bu borçlanmayı yürütmek için ödediği ortalama faizi gösteriyor (Kaynak: www.hazine.gov.tr)

Yıllar İç Borç Servisi Anapara Faiz İç Borçlanma İç Borç Çevirme Oranı (%) Faiz Oranı  (%)
2010 178,1 136,2 41,9 159,0 89,3 8,7
2011 132,1 97,1 35,1 111,6 84,5 8,3
2012 124,7 84,0 40,7 101,5 81,4 9,4
2013 167,1 128,1 39,1 141,2 84,5 7,0
2014 157,0 117,8 39,3 127,9 81,5 9,9
2015 107,1 67,4 39,8 90,4 84,4 8,5
2016 100,6 63,2 37,4 91,1 90,6 10,2
2016 6 Ay 49,3 30,5 18,8 43,1 87,0 10,5
2017 6 Ay 54,0 35,3 18,7 61,7 114,3 10,3

 

İç borç oranı hesaplamasını denklem üzerinden gösterebilmek için 2017’nin 6 aylık sonuçlarını alalım ve iç borç çevrime oranı denklemimize uygulayalım:

İç borç çevirme oranı = İç borçlanma toplamı / İç borç (anapara + faiz ödemeleri) toplamı

İç borç çevirme oranı (2017 ilk 6 ay) = 61,7 / 54,0 =  114,3

Tabloya bakarsak iç borç çevirme oranının 2016 yılının ilk 6 ayına kadar sürekli olarak 100’ün altında kaldığını yani Hazine’nin piyasaya ödediği borçtan daha azını borçlandığını ve bu yolla piyasaya para bıraktığını görebiliyoruz. Bu durumda faizler geriliyor ve özel kesimin borçlanma piyasasından yararlanma imkânı artıyor. Bu duruma özel kesimin borçlanma piyasasından yararlanma imkânının artması (crowding in etkisi) deniyor. 2017 yılının ilk 6 ayında olay tam tersine dönmüş bulunuyor. Hazine, iç borç çevrime oranını 100’ün üzerine çıkarmış yani piyasaya ödediğinden daha fazlasını piyasadan borçlanmış. İç borç çevrime oranının yükselmesi sonucunda özel kesim daha az borçlanıp daha az yatırım yapıyor. Çünkü borç verilebilir fonların çoğuna kamu kesimi talip oluyor ve faizin de yükselmesine neden oluyor. Bu durumun ortaya çıkmasına özel kesimin borçlanma piyasasından dışlanması (crowding out etkisi) adı veriliyor.

Üç soruya yanıt bulmamız gerekiyor. Birinci soru: Ne oldu da Hazine bu yılın ilk 6 ayında iç borç çevirme oranını rekor düzeye çıkardı? Faizler çok düştü de ileride bu kadar düşük faizle borçlanamayacağını düşünerek borçlanmayı öne çekti desek böyle bir görünüm yok. O halde bu soruyu yanıtlamak için Hazine nakit dengesine bakmamız gerekiyor. Çünkü borçlanma Hazine’nin nakit açığı esas alınarak yapılıyor.

Aşağıdaki tablo Hazine nakit dengesini söz konusu yılların ilk 6 aylık bölümleri itibariyle gösteriyor (www.hazine.gov.tr) (Tablodaki sayılar milyar TL olarak okunmalı.)

Yıllar/ 6 aylık Gelirler Giderler Nakit Dengesi
2010 114,3 134,6 -20,3
2011 140,3 142,6 -2,3
2012 161,5 170,7 -9,2
2013 189,5 190,1 -0,6
2014 202,4 212,9 -10,5
2015 235,5 234,9 0,6
2016 275,5 283,2 -7,7
2017 301,1 334,5 -33,4

 

Tablo bize 2017 yılının ilk 6 ayında Hazine nakit dengesinin rekor açık verdiğini gösteriyor. Bu durumda Hazine çaresiz olarak borçlanmayı artırmış ve sonuçta iç borç çevirme oranı da rekor kırmış bulunuyor.

Hazine’nin nakit açığının bu düzeye çıkmış olması ve ardından Hazinenin iç borç çevirme oranının rekor düzeylere yükselmesi son aylarda yaşanan mevduat faizi yarışına yol açtı. Yani mevduat faizleri niçin yükseldi diye merak edenler yanıtı burada aramalıdır. Hazine, iç borçlanmayı artırınca kimseye kaynak bırakmadığı için faizler yükseldi ve bankalar da kaynağı ele geçirmek için ister istemez mevduat faizlerini artırdılar.

İkinci soru şu: Hazine nakit dengesi 2017’nin ilk 6 ayında niçin rekor düzeyde açık verdi? Bunun nedenleri de şöyle sıralanabilir: (1) Referandum için yapılan kamu kesimi harcamaları rekor düzeylere çıktı. (2) Hem referandum hem de büyümeyi yeniden sağlayabilmek amacıyla yapılan kamu harcamaları, vergi indirimleri ve çeşitli tahsilat ertelemeleri nakit açığını rekor düzeylere taşıdı.

Üçüncü soru da şöyle: Bu açık böyle devam eder mi? Yanıtlanması en zor soru bu. Türkiye, kamu kesiminin harcama yapmadığı ortamda özel kesim yatırımlarıyla büyüme dinamiğini ne yazık ki kaybetti. O nedenle büyümek istiyorsa önündeki yol kamu açıklarını büyütmek. Ne var ki bu da bugüne kadar Türkiye ekonomisinin en güçlü çapası olan kamu mali disiplininin elden gitmesine yol açacak bir gelişme. Ve eğer bu algı yerleşirse o zaman dış finansman bulmak zorlaşabilir.