Huzur?

“Toplumlar huzurlu insanlar sayesinde ayakta kalır”

Huzur nedir?  Nerededir?  Bu soruları kendime sorduğum günlerde karşıma çıkan Fernando Pessoa’nın yazmış olduğu “Huzursuzluğun Kitabı adlı eserinde okuduğum ““Kalp düşünebilseydi atmaktan vazgeçerdi” cümlesi huzur nedir sorusunun cevabı oldu benim için. Gündelik yaşamımızda sıkça kullandığımız ancak ne olduğunu bildiğimiz halde hissedemediğimiz bir kelimedir huzur. İnsanın hayatın dışında kalmamaya karşı direncinin anlamı huzur. 1900’lü yıllarda “düşünüyorum öyleyse varım” diyen Fransız düşünür Descartes’e karşı Fernando Pessoa; düşünmen huzuru bilmene yeter ama huzurlu olmanı sağlamaz dercesine hissediyorum öyleyse varım” mı demek istemiştir?

Türk Dil Kurumunun tanımına göre; huzur, dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç; mutluluk, bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, saadet ve bahtiyarlık; rahatlık ise insanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur olarak tanımlanmıştır. Rahat kelimesi huzur ile eş anlamlı olarak tanımlanmış olmasına rağmen tam olarak huzuru karşılamamaktadır.

Huzur, toplumda mutluluk kavramı ile eş anlamlı kullanılır ancak her mutluluk huzur vermediği gibi her huzurlu hissettiğimiz anda da mutlu olmayız. Mutluluk anlık olabilirken huzur daha uzun vadeli bir histir. Mutluluk da huzur da histir, hissedilir ancak hissin süresi kaynağı ve niteliği çok farklıdır. Huzuru tarif edemeyiz sebebini çoğu zaman bilmeden “huzurluyum” deriz. Sebepsizdir; huzurlu olmak için dışsal süreçlere ihtiyaç duymazken mutluluğu tanımlarken düşüncelerimiz daha nettir, çünkü mutluluğun bir nedeni vardır. Başarılı olmayı hedefledikten sonra gelen başarı bizi mutlu eder. Bir çiçeği koklamak, sevgiliye sarılmak bazen yardımlaşmak bazen tam tersi kötülük yapmaktan mutlu oluruz. Huzur mutluluğu kapsar ama mutluluk huzuru kapsamaz. Mutluluğun nedeni maddi olabilirken huzurun nedeni hiçbir zaman maddi olmamıştır. O yüzden sıkça karşılaşırız şu cümleyle ”Param, evim ve sağlığım yerinde ama huzurum yok”.

Dianne Dengel’in resmettiği “mutluluğun resmi” tablosuna baktığınızda imkânsızlıklar içinde mutlu olmayı görebilirsiniz. Aslında huzurun resmidir bu. Mutlu olmak için bir her zaman iyi bir neden gerekmez. İyi ve kötü göreceli kavramlardır ve kişiye göre değişir. Huzur, iyi ve kötü aramaz ve huzur her koşula uyar. Polyanna’cılık da değildir huzur Her şeyden mutluluk çıkarma amacı gütmez ve hiçbir nedeni yoktur. Huzur içinizdedir, etrafın nasıl olduğu ile değil, etrafı nasıl gördüğünüzle ilgilidir.

Acı çekerek huzur bulan insanlar vardır. Ancak acı çekerek mutlu olana pek rastlamayız. Huzur’a bir nevi mazoşistlik diyebilir miyiz bu durumda? Tahlil edecek olursak; aşk acısı çeken birine sorduğunuzda buna razı olduğunu bunun ona huzur verdiğini ifade eder. Leyla’nın Leyla ve Mecnun’un Mecnun olmasının sebebi; birbirlerine kavuşamamaları sonucu yaşadıkları acıdan aldıkları huzurun tarif edilemez derinlikte olduğundandır. Kavuştuğunda o derin duygu yüzeye çıkacak üstü örtülmüş olacaktır. Ferhat’ı Ferhat, Aslı’yı Aslı yapan bu duygudur. Başka bir boyuttur huzur, hissediyorum ama dokunamıyorum dediğiniz. Mutsuz ama huzurlu olmak; mutluluk ile huzurun ilişkili olduğu ancak aynı şey olmadığının bilincinde olmak.

Kimilerine göre huzur anı yaşamakla, kimilerine göre bir ineğe, bir yaratıcıya bir ideolojiye inanmakla, kimilerine göre hiç olmakta, kimilerine göre ise sonsuz olmakla vb. tanımlanır. Hepsinde ortak olan nokta huzurun maddede değil madde ötesinde aranmasıdır. Huzur, bütün sıkıntılara rağmen gönlün sıkılmaması durumudur. Burada halinden memnun olma durumu vardır. Huzurlu olmak için bir neden gerekmez, nedene gerek olan şey huzur değildir, nedene gerek olan şey amaçtır ve ulaşamadığınızda hayal kırıklığı yaşatır. Bundan huzur amaçsızdır anlamını çıkarmak doğru değildir, huzurun amacı kendisidir. Başka hiçbir şey değildir ve bu noktayı ayırt etmek gerekir.

Huzurun dinamikleri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ancak hepsinde ortak olan nokta, yok olmayacak bir neden bulmaktır. Doğum öncesini ve ölüm sonrasını gidip görüp bu ana gelmiş bir kimse dahi yokken, bilimsel verinin, ancak doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir varsayımdan öte gidemeyen, gözle gördüğümüz nice gerçekliğin aslında gerçek dışı olduğu verileri varken, nedir bu sorgulayışın amacı? Bir amaç arayışı… Amaç, yokluğu kabullenemeyen insan zihnine iyi gelecek bir amaç… Nedene bağlı olmayan, sonu ve başı olmayan, anda olan…

Huzur ebedi olmalıdır; bir cisme bağlı olmayacak, kaynağı tükenmeyecek bir şey; soyut elle tutmadığınız, gözle göremediğiniz, kalbinizle hissettiğiniz ve sadece orada olduğunu bildiğiniz bir duygu… Yok olmayacağına inandığınız şey sizin içinizdedir ve onu var eden duygu sizsinizdir. Ritüeller, bilimsel bilgi ile temellendirmeler ve benzeri çabalar, sizin merkezinizdeki hissin örtünmesinden başka bir işe yaramaz. Tamamen bilimselliği reddetmek ya da tamamen hissiyatla davranmak doğrudur demek değil istediğim. Demek istediğim, bilginin hissiyat için bir ön koşul olduğu ancak gerçekleşmesi için şart olmadığıdır. Huzur için teslimiyet gerekir ve huzur bir kabulleniştir. Her ne olursan ol gel diyen bir dildir. Direniş; savunmadır, direniş bir savaştır, direniş “bana hükmedemezsin” der. Direnişte kibir vardır direnişte bencillik vardır, öfke vardır, savaş vardır. Direnişte, hem kendiyle hem de başkasıyla savaş hali vardır.

İnsan kalabalıklar içinde bir başınadır aslında. Eşi, çocuğu, komşusu, koltuğu, sevdiği yiyecekler ve nefret ettikleri ile olan tüm ilişkilerinde yalnızdır ve yalnız hisseder. Söylediklerini yaptıklarını herkes bilir, ancak hissiyatını sadece kendi bilir. Her ne kadar hissini anlatmaya çalışsa da aynı hisle hissedecek bir başka kişi yoktur. Huzur kendiyle barışık olma, mütevazi olma, mutlak doğru ya da yanlış olmamadır. Orta olma, esnek olma ve özetle, içine girdiği kabın şekline uyum sağlayabilme halidir. Ne gök gürültülü sağanak yağış ne de bol güneşli bir havadır huzur; hepsidir. Çıkmaz sokaklar yoktur huzurda hep bir çıkış yolu vardır. Sonsuz var olma halidir her şeye rağmen…

Huzurla kalın…

Zeynep Sayar Bolelli
Pedagog, Sosyal Bilimci