Enflasyonla mücadelede ‘üretim-arz’ farkı

Türkiye Ekonomisinde enflasyonun 55 yıllık hikayesine baktığımızda, mal ve hizmet fiyatlarının düzenli ve sürekli artması anlamına gelen enflasyon sürecinin ağırlıklı nedeni ‘arz yönlü’ etkilerdir. Son 55 yılın en az yüzde 80’inde enflasyonun temel gerekçesi ‘arz yönlü’, yüzde 20’sinde ise ‘talep yönlü’dür. Bu nedenle, ekonomide tüketim ve yatırım eğilimini, yani ‘iç talep’i yavaşlatıcı, ekonomik aktiviteyi soğutucu tedbirler, enflasyonla mücadele açısından belirli bir sonuca ulaşılmasını sağlasa da, enflasyon belirli bir dönem için düşme, yavaşlama eğiliminde olsa da, bir süre sonra ‘arz yanlı’ etkiler tekrar kendisini hissettirmek suretiyle enflasyonun yükselmesine sebep olur. Bu nedenle, Türkiye Ekonomisinde fiyat istikrarını zorlayan yapısal sorunları bertaraf etmek adına, yapısal reformlar enflasyonla mücadelede temel önceliktir.

İşte tam da bu noktada, Türkiye’de geniş bir kesim tarafından, sadece hane halkı düzeyinde değil, reel sektör temsilcileri nezdinde dahi sıkça karıştırılan bir noktaya işaret etmek gerekiyor: ‘üretim-arz’ farkı. Üretim ile arz aynı kavramlar değildir. Kapalı bir ekonomide arzın tanımı üretimden stokların çıkarılması sonrası, piyasaya satılmak amacıyla sunulan mal miktarıdır. Açık bir ekonomide ise arz, yurtiçi üretim miktarı üzerine ithal edilen ürün miktarı eklenip, yine bundan stokların çıkarılması sonrasında, piyasaya satılmak için sunulan mal miktarıdır. Türkiye Ekonomisinde enflasyonun nedeni üretim eksikliği değil, esas ‘arz’ kaynaklı sorunlardır. Türkiye’nin belirli dönemlerde yüksek tarım-gıda enflasyonu yaşamasının nedeni, Türkiye’nin yetersiz tarımgıda üretimi yapması değil; üretilen ve ithal edilen tarım-gıda ürün miktarının piyasaya arzında gözlenen ‘arz’ sorunudur.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!