Enflasyon ile Faiz İlişkisini Anlama Rehberi

Mahfi Eğilmez – 20.08.2014

Enflasyon, genellikle malın az (yani arzın sınırlı) paranın çok (yani talebin arzdan fazla) olduğu zamanlarda ortaya çıkar. Eğer az miktarda mala çok miktarda talip varsa malın fiyatı yükselir. Bu durumda talip sayısını azaltmak için faizi artırmak gerekir. Ki içlerinden bir bölümü faizden kazanacağı parayı düşünerek o mala talip olmaktan vazgeçsin. Böylece mala olan talep düşerse fiyat artışı da durur. Faizi indirmek tam tersi etki yaratır. Faiz düşürüldüğünde, hele bir de negatif reel faiz söz konusu olduğunda, insanların tasarruf yapması için neden kalmaz o zaman hep beraber mallara talip olurlar ve mal fiyatları yükselmeye başlar.

Ekonomide en bilinen denklemlerden birisi Irwing Fisher’in miktar teorisi denklemidir: MV = PQ olarak ifade edilir. Bu denklemde M para arzını, V paranın dolanım hızını (yani her bir TL’nin yılda kaç kez el değiştirdiğini), P fiyatlar genel düzeyini, Q ise üretilen mal ve hizmetlerin miktarını gösterir. V ve Q kısa sürede değişebilecek yapıda değildir. V, geleneklere, toplumsal anlayışlara bağlıdır. Üretim (Q) ise yapılacak yeni yatırımlara bağlı olarak artacağı için ancak orta – uzun vadede artması mümkün olur. Yani V ve Q’yu kısa dönemde sabit kabul edebiliriz. Bu durumda: P = f (M) olur. Yani fiyatlar genel düzeyi, para arzının bir fonksiyonu haline gelir. Bunun anlamı şudur: Ekonomide para arzı artmışsa fiyatlar genel düzeyi de artar ve enflasyon dediğimiz olgu ortaya çıkar. Para arzını sadece piyasaya sürülen kağıt para ve madeni para toplamı olarak almamak gerekir. Bu toplama bankalardaki mevduatlar da dahil edilir. Bu durumda faizin düşmesi demek bankalarda duran paranın çekilip harcamaya dönmesi yani kullanılan para miktarının artması demektir. Ki bunun para arzını genişleteceğini ve MV = PQ denkleminden türeyen P = f (M) fonksiyonel ilişkisi sonucunda enflasyonu artıracağını söyleyebiliriz. Enflasyon dediğimiz sürekli ve genel fiyat artışlarının çoğunlukla nedeni budur. Bunu önlemenin yolu talebi, yani insanların tüketimini düşürecek, onları tüketimden tasarrufa kaydıracak şekilde pozitif reel faiz vermekten geçer.

Bazı hallerde enflasyon maliyet enflasyonu olarak ortaya çıkar. Yani üretimde kullanılan malların maliyetleri artar. Örneğin petrol, doğalgaz, elektrik fiyatı yükselir ya da işçi ücretleri sendikal baskılar sonucu artarsa o zaman malın fiyatının artırılması kaçınılmaz hale gelir ve bu da enflasyonu yükseltir. Faiz ödemeleri de maliyetler içindeki finans maliyetleri grubunda yer alır. Dolayısıyla faizlerde ortaya çıkacak artışlar, finansman maliyetlerini artıracağı için mal fiyatlarının, o da enflasyonun yükselmesine yol açabilir. Bunun söz konusu olabilmesi için faiz giderlerinin toplam maliyetler içindeki payının yüksek olması gerekir. Eğer bu pay yüksekse o zaman faiz indirimi enflasyonu düşürebilir.

Bazı hallerde enflasyon maliyet enflasyonu olarak ortaya çıkar. Yani üretimde kullanılan malların maliyetleri artar. Örneğin petrol, doğalgaz, elektrik fiyatı yükselir ya da işçi ücretleri sendikal baskılar sonucu artarsa o zaman malın fiyatının artırılması kaçınılmaz hale gelir ve bu da enflasyonu yükseltir. Faiz ödemeleri de maliyetler içindeki finans maliyetleri grubunda yer alır. Dolayısıyla faizlerde ortaya çıkacak artışlar, finansman maliyetlerini artıracağı için mal fiyatlarının, o da enflasyonun yükselmesine yol açabilir. Bunun söz konusu olabilmesi için faiz giderlerinin toplam maliyetler içindeki payının yüksek olması gerekir. Eğer bu pay yüksekse o zaman faiz indirimi enflasyonu düşürebilir.

TCMB Başkanının TBMM’ye yaptığı sunumda yer alan tablodan hareket edersek Türkiye’de imalat sanayi sektöründe faaliyet gösteren firmaların toplam giderlerinin bileşenleri 2012 yılı itibariyle şöyledir (söz konusu verileri yer aldığı kaynak www.tcmb.gov.tr sitesinde konuşmalar başlığı altında yer alıyor.)

Maliyet kalemleri İçeriği Toplam Giderler İçindeki Payı (%)
Satılan malın maliyeti Yerli ve ithal hammadde ve malzeme giderleri, elektrik – doğalgaz – su giderleri, işgücü giderleri 86,2
Faaliyet giderleri Genel yönetim giderleri, pazarlama satış ve dağıtım giderleri, araştırma ve geliştirme giderleri vb 8,5
Finansman giderleri Faiz, komisyon vb 2,2
Diğer giderler Yukarıdakilerin dışında kalan giderler 3,1

 

Buna göre Türkiye’de faizin de içinde bulunduğu finansman giderlerinin toplam giderlerdeki payı 2012 yılında yüzde 2,2’dir (finansman giderlerinin 2002 – 2012 yılları arasındaki 11 yıllık dönemde ortalama payı yüzde 3,4 olarak hesaplanmaktadır.) Yani faiz giderlerinin toplam giderler içindeki payı oldukça düşüktür. Dolayısıyla faizi indirmenin etkisi fiyatlarda çok küçük bir etki yaratabilir. Buna göre faizi düşürmek yoluyla maliyet artışını önlemek mümkün olmadığı gibi böyle bir indirim, talebin canlanmasına yol açarak tam tersine fiyatların artmasına yol açabilir.

Bir başka iddia Türkiye’de bugün ağırlıklı olarak maliyet enflasyonunun geçerli olduğu tezidir. Bunun geçerliliğini anlayabilmek için üretici fiyat endeksindeki değişimlerle tüketici fiyat endeksindeki değişimleri karşılaştırmak gerekiyor. Aşağıdaki tablo yılbaşından bu yana her iki endeksteki değişimleri gösteriyor.

2014 TÜFE (%) Yİ-ÜFE (%)
Ocak 7,75 10,72
Şubat 7,89 12,40
Mart 8,39 12,31
Nisan 9,38 12,98
Mayıs 9,66 11,28
Haziran 9,16 9,75
Temmuz 9,32 9,46

 

Tablo, üretici fiyatlarındaki (ÜFE) artışın düşüşe geçmiş olmasına karşılık tüketici fiyatlarındaki (TÜFE) artışın devam ettiğini gösteriyor. Üretici fiyatları endeksi geniş ölçüde maliyetleri, tüketici fiyatları endeksi ise talebi temsil eder. ÜFE’de yani maliyetlerde artışın hız kesmiş olmasına karşın, TÜFE’de yani talepteki artışın devam ediyor olması Türkiye’de bu dönemde ağırlığın talep enflasyonunda olduğunun bir göstergesidir.

Türkiye’nin bugünkü koşullarında talep ve maliyet enflasyonu birlikte geçerlidir. Buna karşılık ağırlık net bir biçimde talep enflasyonundadır. Ayrıca maliyet enflasyonu içinde faizin etkisi çok düşük, buna karşılık kurun, vergilerin ve girdi fiyatlarının etkisi yüksektir. Satılan malın maliyeti içinde ithal malların miktarı arttıkça kur değişimlerinin maliyet enflasyonu olarak yansıması da artmaktadır. O nedenle enflasyonu maliyet yönünden çözmeye çalışacak bir yaklaşımın faizi düşürmeyi değil kur oynaklığını gidermeye yönelmesi gerekir. Ayrıca enerji girdileri üzerindeki aşırı yüksek vergilerin düşürülmesinin de maliyet enflasyonunu çözmeye faizle oynamaktan çok daha fazla katkısı olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir