Eğitimin Ekonomiye Katkısı

Türkiye’de, 2020-2021 eğitim-öğretim yılı koronavirüs tedbirleri altında başladı. Henüz yüz yüze eğitime geçilemedi. Milli eğitim bakanlığı açıklamalarına göre, 21 Eylül’de aşamalı olarak yüz yüze eğitime başlanacak. Geçen yılın ikinci döneminde okula gidemediği için klasik eğitim alamayan ve evde internet üzerinden öğretim gören öğrenciler, bu yılda okula gidememe endişesi taşıyor.

Türkiye’de bu konuda iki farklı görüş var. Bunlardan biri, evde öğretimin verimli olmadığını, eğitimlerin önemli ölçüde zarar gördüğünü ve okulların açılması gerektiğini savunuyor. Diğeri ise covid-19 salgınından dolayı öğrencileri riske atmayıp evde eğitimin devam etmesini destekliyor.

Her iki görüşün de kendince haklılık payı var elbette. Eğitim aksarsa veya gerektiği şekliyle yapılamazsa hem öğrenciler hem de ülke ekonomisi bu durumdan etkilenecektir. Eğitimin istihdam, iş gücü ve üretimle doğrudan ilgisi vardır. Tarih boyu gelişmiş, refah seviyesi yüksek ülkelere baktığımızda, eğitime verdikleri önem net bir biçimde görülecektir.

Eğitimin istihdama, kalkınmaya, üretime katkısı nedir? Gelişmiş ülkelerdeki eğitim ve Türkiye’deki eğitim karşılaştırıldığında nasıl bir tablo karşımıza çıkar? Günümüzde covid-19 hastalığının etkisindeki dünyada eğitim nasıl yapılmaktadır?

Eğitim ve ekonomi arasındaki güçlü bir ilişki vardır. Bu ilişkiyi, üç başlıkta toplayabiliriz:

  1. Eğitim, ekonominin ihtiyaç duyduğu kaliteli insan gücünü yetiştirir (Emek)

Eğitim, toplumu ileri taşıyacak, ekonomik kalkınmaya destek sağlayacak teknolojik buluşlara imkan sağlar. Bugün başta Almanya ve Japonya gibi devletlerin bilime dayalı eğitimle sahip oldukları refah seviyesi teknolojik mallar sayesindedir.

  1. Eğitim hizmetlerinin maliyeti (Eğitim Bütçesi)

Eğitime yapılan harcamaları ifade etmektedir. İçerisinde, yıllık öğretmen maaşları, okullara yapılan harcamalar, öğrencilere verilen kırtasiye ürünleri gibi kalemleri barındırmaktadır.

  1. Eğitim, bireysel ve toplumsal düzeyde gelir yaratır (Kalkınma Etkisi)

Eğitimli kişinin daha yüksek maaşlarla iş bulması anlamında bireysel etkidir. Toplumsal etki ise,  eğitimli kişinin bireysel üretiminin verimli olması nedeniyle meydana getirdiği katma değer bakımından da toplumsal boyuttur.

OECD Ülkeleri ve Türkiye

OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development ), 14 Aralık 1960 tarihinde imzalanan Paris Sözleşmesi’ne dayanılarak, 1961’de kurulmuştur. Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü(OECD)’nün kurucu üyelerindendir.  Bu ülkelerden bazıları Fransa, Almanya, Japonya, ABD, Güney Kore, İspanya ve İngiltere’dir.  Bu ülkelerde eğitim bu günlerde nasıl yapılmaktadır? Tablo aşağıdaki durumdadır:

ÜLKE EĞİTİME BAŞLAMA AYI EĞİTİM ŞEKLİ
FRANSA EYLÜL YARIM GÜN EVDE, YARIM GÜN OKULDA
ALMANYA AĞUSTOS YÜZ YÜZE
JAPONYA ŞUBAT’TA SADECE 1 AY KAPATILDI YÜZ YÜZE
ABD TEMMUZ HAFTADA 1-3 GÜN YÜZYÜZE
GÜNEY KORE MAYIS YÜZ YÜZE
İSPANYA EYLÜL YÜZ YÜZE
İNGİLTERE EYLÜL YÜZ YÜZE

İkinci olarak, eğitime yapılan harcamalara bir göz atalım. Aşağıdaki tabloda yıllara göre eğitime harcanan bütçenin GSYH’ye oranını göstermektedir. 2019 yılı OECD Eğitim Raporuna göre Türkiye eğitime, OECD ortalamasının( yaklaşık 6,3) yarısı kadar harcama yapmıştır.

Sonuç olarak, dünyanın önde gelen ülkeleri risk-fayda analizini yaparak yüz yüze eğitimlerini başlatmış olmaları Türkiye’ye açısından dikkate alınmalıdır. Tabi ki öğrencilerin sağlığı herşeyin başında gelir ancak yukarıda saydığım ülkeler hem ekonomi politikaları hem de eğitime yaptıkları yatırımlar açısından örnek alınacak ülkelerdir. Uzaktan eğitimin verimliliği ne kadar azalttığını bütün eğitimciler kabul ediyor. Bunun yanında Türkiye’de internet erişimi olmayan öğrenciler dahi var. Yüzyüze eğitime başlanılamadığı için okula gidemeyen pek çok öğrenci, internet imkanı olmadığı için uzaktan eğitimi dahi alamıyor.

Türkiye ekonomik kalkınma, kalıcı refah seviyesinin artması adına eğitime ve bilime daha fazla yatırım yapmalıdır. OECD ortalamasının yaklaşık %6 olduğu yerde, Türkiye’nin %3 seviyelerinde eğitime bütçe ayırması gelecek adına endişe vermektedir.  Ekonomik anlamda yukarıdaki ülkeleri yakalamak hatta geçebilmek adına Türkiye’nin eğitime ortalamanın da üzerinde yatırım yapması gerekmektedir. 2020 yılında Milli Eğitim Bakanlığına, bütçe ayrılan 41 kurum arasından sıralaması büyükten küçüğe yapılan listede 27. Sırada yer verilmiştir. Bu durum eğitimin gelişmesi ve Türkiye’nin refah seviyesi yüksek toplumlar arasına girmesi için yetersizdir.

Türkiye’nin genç ve dinamik beyinlerini, üreten beyinler haline getirmesi gerekmektedir. Yükte hafif pahada ağır yeni buluşlarla ekonomiye katkıda bulunması zorunludur. Dünyanın en büyük endüstri fuarı Hannover Fair 2011’de ilk kez ortaya atılan ve bilişim teknolojilerinin kazandırdığı pratiklerle geliştirmek için yapılan tüm girişimleri kapsayan “Endüstri 4.0” terimi Türkiye açısından uygulanması gereken bir süreçtir.  Bunu sağlamak ancak bilime dayalı eğitimle olacaktır. Dünya Sanayi Devrimini yaşarken gerisinde kalan Türkiye, endüstri 4.0’a ayak uyduracak altyapı ve beyinleri hazır hale getirmelidir.

İsmail CEBECİ
Bağımsız Denetçi Yardımcısı
E-mail: cbcisml@gmail.com