Büyümeden Vazgeçilemez!

Aydın Eroğlu – 16.01.2014

Piyasalar ve BIST için düşüncem ve beklentilerimi son yazılarımdan nasılsa biliyorsunuz. Ben çok kısa başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum!

Türkiye’nin dünya genelinde yaşanan ekonomik ve talep durgunluğu esnasında, hem faizleri, hem de büyümesi gelişmiş dünyanın oldukça üzerinde olduğu için, başta sıcak para dediğimiz (benim tercih etmediğim) fon hareketleri olmak üzere, yabancı yatırımcıların tercih ettiği ülke oluyorduk. Ancak gördüğünüz gibi, artık gelişmiş dünya ekonomilerinde büyüme sinyalleri gelmeye başlıyor. Başta ABD olmak üzere yaşanan bu iyileşmenin sürmesi ve hızlanması halinde, özellikle ABD 10 yıllık faizlerinde sermayeye olan talebin artması nedeniyle faiz artışları yaşanacaktır. Bu takdirde özellikle bu ülkeden bizim ülkemize gelmiş olan paralar, yeniden kendi ülkesine dönmek isteyebilirler.

Eğer siz büyümenizi yüksek tutarsanız, ya da reel faizinizi enflasyonun üzerinde tutarsanız bu çıkışlar sınırlı olur. Hatta yeniden ülkemize yönelebilir. Ama hem büyümeyi, hem de reel faizi enflasyonun altında tutmaya devam ederseniz, bu takdirde özellikle Dolar kendi vatanına dönerken, bizdeki kurun gördüğünüz gibi artmasına yol açar.

2012 yılında FED daha yeni tahvil alımını 85 Milyar Dolar yapmışken, TCMB yaşanan kur atağında bir anda faiz koridoru uygulamasını başlatarak faizleri yukarı çekmişti. Halbuki o zaman gelişmiş dünyada durgunluk hakimdi. Para inanılmaz boldu ve bollaşmaya devam ediyordu. O tarihte o ortama rağmen faiz artışını yaptıysak, şu an gelişmiş dünyanın ekonomik iyileşmesinin başladığı bir ortamda özellikle faizleri enflasyona göre revize etmiyorsanız, bir de büyümeyi düşürecek kararlar alıyorsanız, yabancı gözü ile cazibenizi riske sokarsınız.

Yapısal bir değişim yapmak istiyorsak, gerçekçi kur politikasının uygulanması çok doğrudur. Gerekirse faizleri düşük tutmaya devam ederek, kurun üretim ve ihracat için avantajlı olacağı değerlere ulaşması istenilebilir. Ama o zaman en başta bunun izahları yapılmalıdır. Yoksa bu ortamda büyüme hedeflerinin düşme riskleri ve reel faizin düşük olmasına bir de siyasi gerilimleri dahil ettiğimizde, kurlarda yükselişin olması çok doğal bir sonuç olur. Bu gelişmelerin kontrol altında ve istenilen gelişmeler olduğu izah edilemezse, piyasalarda kur paniği yaşanır. Kur paniği artarsa, devamında bu paniği kontrol etmek için faizlere müdahale etmek zorunda kalırsınız. O zaman kaç yıldır yapılmasını söylediğimiz halde almadığınız kararları almanızın da artık geç kalmış kararlar olacağı için tam bir faydası olmaz.

Yapılan ne olur biliyor musunuz? Yabancılara varlıklarımızı çok düşük değerlerle vermek olur. 92.000 endekste, 1,75 kur düzeylerinden BIST’te satış yapıp dövize dönen yabancı için şu anki ortam inanılmaz bir kâr yaratır. Hem düşük aldığı kurdan para kazanmıştır. Hem de sattığı hisseler düşmüştür. Şimdi kur paniği ile bir de faizleri yukarı çektirirlerse ki, bana göre sanki bu durum kaçınılmaz bir sonuç olacaktır, o zaman yeniden piyasalara girmeye başladıklarında, yüksek kurdan bozduracakları paralarını, yüksek faizli tahvillerimize ve düşük değerli hisselerimize yatırma fırsatını yakalayacaklardır. Bu sayede riskleri minimum olurken, olası kârları ve kâr hedefleri çok yüksek olacaktır.

Yaratılan bu ortama neden olan hatalı davranışlardan en büyüğü TCMB’nın 2012’de dünyanın görünümüne göre ihtiyaç yokken yaptığı faiz artışını, şu anki dünyada ihtiyaç varken yapmamasıdır. Ekonomi yönetiminin de, büyüme konusunda düşük hedefler vermesi, yaşadığımız olumsuz gelişmelerin diğer bir nedenidir. O zaman yabancının ülkemizde kalması için geriye ne cazibe kalır?

İşte bu nedenle faizleri düşük tutmayı tercih edeceksek, büyüme hedeflerimizi yeniden gözden geçirip, daha yüksek büyüme hedefleri koymamız gerekir. Bunu yapmadığımız her geçen süre, Türkiye’nin büyüme beklentileri düşecek ve bu nedenle de cazibesi düşen sermaye piyasalarından yabancı çıkışları artacaktır. Yaşanan yabancı çıkışları nedeniyle artacak olan kurlar yüzünden, özellikle enerji maliyetlerimiz ve fiyatlarımız hemen artacaktır. Enerji fiyatlarındaki artışlar zamları getirecektir. Zamlar enflasyonu arttıracaktır. Artan enflasyon nedeniyle de enflasyon reel faiz arasındaki makas daha da artacaktır. Görüyorsunuz değil mi, TCMB ile başlayan hatalar zinciri nasıl da olumsuz gelişmeleri tetikliyor.

Umarım bu hatalar artık görülür ve gereken kararlar alınır. Yoksa seçim ve siyasi risk gerilimlerinin bu denli artmış olduğu bir ortamda, yerel seçimlerin sonuçları görülene dek BIST’te huzur beklemek fazla iyimserlik olur.

NOT: Yazı 08:52’de borsaanalizci.com’da yayınlanmıştır.

Saygılarımla

www.aydineroglu.comwww.borsaanalizci.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir