Bir banka iflası ve tahvil piyasası üzerinden düşündürdükleri

SVB (Silicon Valley Bank)’ın başına gelenler modern ekonomideki hem ex-post hem de ex-ante kavramını açıklaması bakımından oldukça önemli bir vak’adır. Modern ekonomide dinamik akım analizinde kullanılan bu iki kavramdan ex-ante gerçekleşmesi bekleneni temsil ederken, ex-post ise gerçekleşmiş durum göstergesidir.

Öncelikle ABD’nin on beşinci sırada yer alsa da start-up ve venture capital (girişim sermayesi) alanında önemli bir müşteri portföyüne sahip bankasının yaşadıklarına kısa bir özet geçmek gerekirse; çarşamba günü banka tarafından aktiflerindeki ABD hazine bonosu ve ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin satışından 1,8 milyar dolar zarar kaydedildiği bildirildi.

Banka yönetimi mudileri biraz olsun yatıştırmak için her ne kadar sermaye artışı yapacaklarını duyursa da ertesi gün mevduatlardan 42 milyar dolar tutarında bir paranın çekilmesini engelleyemedi.

Sonuç 1 milyar dolara yakın negatif bakiye ve cuma günü bankadan gelen iflas açıklaması oldu. Buraya kadar olanların ABD ve Avrupa borsalarındaki yansımasını bir ex-post olarak tanımlamak olası. Peki ya koskoca banka bu durumu bir ex-ante tavırla neden yönetememişti?

ABD borsalarından hareketle Avrupa, İngiltere ve Japonya endekslerindeki bankacılık hisseleri düşüşü dikkatleri hisse piyasalarından bir anda tahvil ve faizi çok yükselen ipoteğe dayalı borçlanma senetlerine çevirdi. İşte şimdi ex-ante gerçekleri anlatma zamanındır sanırım…

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!