Beyaz Körlük

Son birkaç gündür döviz kurunda yaşanan yükselişler, Jose Saramago’nun 1998 yılında Nobel Edebiyat ödülü almış Körlük (Orijinal adı: Ensaio sobre de Cegueira) adlı kitabını aklıma getirdi.

“Adı bilinmeyen bir ülkenin bilinmeyen bir şehrinde araba kullanmakta olan bir adam trafik ışıklarında beklerken aniden kör olur. ‘Beyaz körlük’ diye adlandırılacak bir hastalığın ilk kurbanı olmuştur. Karanlığın değil, sonsuz bir beyazlığın içine çekilmiştir; kendini bir ‘süt denizinde gibi’ hisseder. Beyaz körlük, salgın haline gelerek önce bir oto hırsızına, sonra bir göz doktoruna ve hızla başkalarına bulaşır. En nihayetinde ise tüm ülke bu hastalığa yakalanır.” 

Kitap, aldığı Nobel Edebiyat Ödülünden de anlaşılacağı üzere mükemmel bir kurguya sahip. Neden döviz kurlarında yaşanan artışlardan sonra aklıma geldiğine gelince, döviz kurları her gün tarihi rekorlar kırarken, Türk lirasının satın alma gücü azalırken, ülke insanı her geçen gün fakirleşirken, “Kurdaki bu artışın iyi yanları nelerdir?” diye görmek istedim. Tüm olumsuz yanlarını göz ardı edip, olumlu yanlarını gördüm. Kendimce bir beyaz körlük yaşayarak dolarda yaşanan bu artışların ülke ekonomisine ve halkına faydalı yanlarını ele aldım.

Öncelikle bilinmesi gereken birkaç hususu ifade edelim.
  • Dolar neye göre basılıyor?
  • Dünyada ne kadar dolar var?
  • Dolar kuru nasıl belirlenir?

Dolar, ABD Merkez Bankası Fed tarafından 1970lerin ilk yarısına kadar altın karşılığında basılırdı. Bretton Woods sistemine göre doların altın karşılığı 1 ons altın = 35 dolar idi. Vietnam Savaşı’nın yarattığı ekonomik çöküşten sonra ABD, doları altın karşılığı basmayı bıraktı ve böylece tüm dünyadaki paralar karşılıksız hale geldi.

Yukarda ifade ettiğim gibi FED’in para basmasının yasal bir sınırı yok. FED’in bilançosuna göre kağıt para olarak piyasaya sürdüğü dolar miktarı 1 trilyonun üzerindedir. Dünyanın diğer ülkelerinin bastıkları paranın dolar karşılığı ise yaklaşık 5 trilyon olduğu düşünülüyor.

Dolar kuru veya döviz kuru iki farklı şekilde belirlenir. Bunlardan biri sabit döviz kurudur ki burada kuru Merkez Bankası belirler. İkinci yöntem ise serbest dalgalı döviz kurudur. Burada ise kur fiyatı piyasadaki arz ve talebe göre belirlenir.

Şimdi döviz kurlarında yaşanan artışın ülke ekonomisi ve halk için faydalı taraflarına bakalım:
  • Ülkenin rekabet gücü artar
  • İhracat artar, ithalat azalır
  • Cari açık azalır
  • Yerli üretim artar
  • Ülkedeki üreticilerin kârı artar
Dolar kurundaki artışla birlikte;

Türkiye’nin rekabet gücü artacaktır. Uluslararası ticarette ürünlerinin fiyatı düştüğü için, malları tercih edilir hale gelecektir. Dolayısıyla ihracatı artacaktır. Artan döviz kuru ithalatı azaltacaktır. Böylece ülkenin cari açığı azalacak ve belki de cari fazla verecektir. İthalat azaldığında ülkede muadil ürünlerin üretilmesi artacak, yerli üretim gelişecektir. Ülkedeki üreticiler ihraç ettiği ürünlerde karlarını katlayacaktır. Örneğin fındık üreticileri önceki yıllarda ihraç ettiği bir kilogram üründe 1 dolar = 6 TL kazanıyorsa artık 8 TL kazanacaktır. Bu durum da üreticinin ihracat yapma isteğini arttıracaktır.

Yazımın başında ifade ettiğim gibi, yaşadığım ‘Beyaz Körlük’ ile kendimi bir süt denizinde hissederek döviz kurundaki artışın sadece olumlu yanlarını gördüm. Siz de bu yazıyı okurken ‘körlük’ size de bulaşmış gibi düşünerek okuyabilirsiniz.

Kitabın sonunda herkes aniden kör olduğu gibi aniden görmeye başlar. Hastalıktan dolayı görülemeyen şehirdeki ve ülkedeki sosyal ve ekonomik çöküş ise ancak körlük son bulduğunda fark edilir. Bu roman yazarın kurguladığı bir olaydır. Fakat bazen romanlar gerçek hayatta karşılık bulabilir.

İsmail CEBECİ
Bağımsız Denetçi Yardımcısı
E-mail: cbcisml@gmail.com