2025, altın ve gümüşte rekor fiyat artışlarını gördüğümüz bir yıl oldu. Gümüşün ons fiyatı yüzde 140 artışla piyasaları şaşırtırken, altının onsunun 4 bin 400 doları dahi geçmesi, 2026’de iki kıymetli metalin ne yapacaklarına dair merakı da doğal olarak arttırdı. Öncelikle, her iki kıymetli madende de yukarı yönlü fiyat hareketini ve kırılan rekorları salt ‘güvenilir liman’ kavramıyla açıklamak artık yetersiz. Elbette jeopolitik gerilimler, küresel belirsizlikler, savaşlar ve finansal dalgalanmalar nedeniyle, yatırımcıların altın ve gümüşe yönelmesi doğal.
Ancak binlerce yıldır uygarlık tarihinde her daim kıymetli metal olarak algılanmış bu iki maden, artık yalnızca birer saklama aracı ya da kriz sigortası değil; artan bir tempoda stratejik girdiye dönüşüyor. Bugün altın ve gümüş, kasalarda tutulan pasif varlıklardan ziyade; fabrikalarda işlenen, devre kartlarına giren, enerji dönüşümünü mümkün kılan ve dijital altyapının görünmeyen omurgasını oluşturan girdiler haline gelmiş durumda. Dolayısıyla fiyatlardaki yukarı yönlü hareket, yalnızca endişe ve belirsizlik refleksiyle değil; yapısal, kalıcı ve sanayi temelli bir talep artışıyla da yakından ilişkili.
Bu noktada özellikle gümüşe ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Gümüş, tarihsel olarak altına kıyasla ‘ikincil’ bir kıymetli metal gibi algılansa da, günümüzde dijital ve yeşil dönüşümün en kritik hammaddelerinden biri haline gelmiş durumda. Güneş panellerinden elektrikli araçlara, veri merkezlerinden akıllı cihazlara kadar geniş bir yelpazede gümüşe olan talep katlanarak artıyor. Yeşil dönüşüm gümüşsüz ilerlemiyor; dijitalleşme gümüşü sistemin dışına itemiyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!