102. yılını idrak etmeye hazırlandığımız Cumhuriyetimizin temellerini atan ilk Meclisimiz, 105 yıldır Milli Egemenlik ve Milli İradenin de en yüce temsiliyet makamı olarak Gazi Meclisimiz, tüm dünyada bağımsızlık mücadelesinin, kahramanlığın ve cesaretin en müstesna örneklerinden birisi olan Kurtuluş Savaşımızın da karargahı olarak, demokrasimizin en güzide kalesi de olarak çalışmalarını aralıksız yürütüyor. Türkiye’nin Milli Egemenliğinin en önemli sacayaklarından birisini ise ‘Ekonomik Egemenlik’ oluşturmakta. Ekonomik Egemenlik, bir ülkenin toprak altında ve toprak üstündeki kaynaklarını, teknolojik hamlelerini, stratejik sektörlerindeki atılımları ve makro ekonomik politikalarını dış müdahalelerden bağımsız olarak yönetebilme kapasitesidir. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın güçlü, kararlı ve vizyoner liderliğinde, son 22 yılda, Ekonomik Egemenlik adına en iddialı, en kapsamlı, en uzun ufuklu adımları attığımız bir sürecin içindeyiz.
‘Türkiye Yüzyılı’ Vizyonu Türkiye’nin Ekonomik Egemenlik adımlarını daha da perçinleyecek, daha da tahkim edecek yeni nesil politika ve stratejilere odaklanmak anlamına da gelmekte. Ekonomik Egemenlik, küresel ekonomi-politik sistemin jeopolitik ve jeoekonomik gerginliklerle, çatışmalarla boğuştuğu, küresel krizlerin derinlik kazandığı, Başkan Trump’ın tetiklediği küresel ticaret savaşlarının hız kazandığı böyle bir konjonktürde daha da önem kazanmakta. Ülkemizin Ekonomik Egemenliğini koruyarak, tarım-gıda arz güvenliği, enerji arz güvenliği, tedarik zinciri güvenliği adına oluşturacağı stratejiler, dünya ekonomisinde büyüme ve kalkınma adına iddialı başarılarını sürdürmesi, GSYH’mızı kısa bir süre içerisinde 2 trilyon dolara, mal ihracatımızı 300 milyar dolara, hizmet ihracatımızı ise 150 milyar dolara taşımamız anlamına geliyor. 2030’u geride bırakırken, 2,5 trilyon dolara ulaşmış bir GSYH anlamına geliyor.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!