Bir zamanlar kredi almak, sabırla beklemek anlamına gelirdi. Şirketler sermaye ihtiyacına düştüğünde banka şubelerinin kapısını çalar, evraklarla dolu klasörler taşır, haftalarca süren değerlendirme süreçlerinin sonucunu beklerdi. Belgeler elden ele dolaşır, kredi komiteleri bir araya gelir, her şey manuel olarak yapılırdı. Bu sistem işliyordu ama hantaldı. Bugünse teknoloji, ticari kredilerin kalbine dokunuyor. Yapay zekâ, bulut bilişim ve veri analitiğiyle desteklenen yeni nesil platformlar sayesinde, finans dünyasının en karmaşık alanlarından biri olan kurumsal kredilendirme baştan tanımlanıyor. Bu dönüşümün merkezinde ise 2016’da Londra’da kurulan Trade Ledger var.
Krediye erişimi demokratikleştiren vizyon
Trade Ledger, “işletmelerin hak ettikleri finansmana erişimini hızlandırmak” vizyonuyla yola çıkan bir girişim. Geleneksel bankacılığın yavaş ve kâğıda dayalı yapısını veri odaklı, dijital bir sürece dönüştürmeyi hedefleyen girişim, kuruluşundan bu yana ticari kredi sisteminin yapısını kökten değiştirdi. Şirketin geliştirdiği bulut tabanlı platform, bankaların ve finansal kurumların kredi süreçlerini uçtan uca dijitalleştiriyor.
Yapay zekâ, otomatik veri analizi ve gerçek zamanlı risk değerlendirmesiyle donatılmış bu sistem, bir kredi başvurusunun sonuçlanma süresini haftalardan saatlere indiriyor. Artık bir işletme muhasebe yazılımı üzerinden birkaç tıklamayla verilerini paylaşabiliyor; sistem bu bilgileri analiz edip uygun kredi limitini saniyeler içinde hesaplayabiliyor. Trade Ledger’in amacı, yalnızca teknolojiyi finansal hizmetlere entegre etmek değil, aynı zamanda işletmelerin büyümesini hızlandıran bir finans ekosistemi yaratmak.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!