Piyasa ekonomisi ve kaybolan “gömülülük* esası”

ABD’de Başkan Trump’ın ticaret tarifeleri, sürenin 1 Ağustos’a kadar ertelenmesiyle yeniden marjinal  tedbirlerle kızışmaya başladı. Diğer taraftan şimdiki normale uygun olarak piyasalar açısından uzunca sayılacak bir süre piyasaların sakince tepkimeler verdiğini hatta TACO ticaretinin karlarının bile ilk baştaki kadar kabarık olmadığını görmüş olduk. (https://www.paraborsa.net/i/altin-rezerv-araci-olarak-avroyu-gecerken-taco-ticaretinde-dalga-boyu-dusuyor-mu/ )

Şimdilerde ise piyasa oyuncuları tarafında büyük ölçüde kafa karışıklığının hakim olduğunu görüyoruz. Fed’in başkanına söylenenler yani işin magazin tarafı bir yana bırakılırsa üyelerin enflasyon ve dolayısıyla faiz konusunda tam da toplum gibi ikiye bölündüğü, piyasa yorumcularının kimisinin Trump politikalarını artık umursamamaya başladığını söylemesine karşılık, bazılarının da fırtına öncesi sessizlik yaşandığını ifade etmeleri neoliberalizmin daha doğrusu eski ezberlerin rafa kalktığının en net göstergesi.

Ve yine belirtmek zorundayım ki bu durumun müsebbibi öyle sanıldığı gibi Başkan Trump da değil. Zira tarihte bir siyaset adamı ya da liderin sistemi dönüştürdüğüne şahit olunmamıştır. Çünkü zaten o kişileri liderliğe taşıyan dönüşümün ta kendisidir! Biden hükümeti esnasında Çin’in teknolojik dönüşümüne atfen ve AB’ne de angaje edilerek, Batıda tümden bir “ulusal güvenlik tehdidi “ ilan edilmesi, tam da bugün Başkan Trump’ın bu işi çok daha geniş bir perspektiften ve yine Çin odağında (Çin’in yayılmacılığı ve ticaret diplomasisi) uygulamasının gerekçesidir ki daha ilk döneminde bunu ticaret anlaşmalarıyla aşmaya çalışmıştı.

Öyleyse eski ezberlerin ortadan kalkmasında sadece siyasetçilerin rolü olduğu tam olarak söylenemez hatta onları dönüştüren Çin’in teknolojik dönüşümü yakalamasına neden olan stratejik ticaret diplomasisi de değildir ki çünkü tüm bunlar birer sonuç niteliğindedir. Peki bu sonuçları doğuran ve küresel sistemde yeni bir paradigma değişimine yol açan kavram nedir dersek?

Piyasanın ta kendisidir!

Sanayi devriminden sonra kapitalizmin şimdilerde ise neoliberalizmin temel yapı taşı ve ana varsayımı olan piyasa ekonomisinden söz ediyorum. Bu iki süreç arasındaki temel değişim esasında bugün için İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuş Bretton Woods kurumları (Dünya Bankası, IMF) ve 1973’de Bretton Woods Sistemi’nin çöküşüyle ortaya çıkan parasalcı (monetarist) ayrışmayla merkez bankaları ağırlıklı para piyasası sistemidir. Yani ilk dönem kapitalizminden farklı olarak işin içine bol miktarda rezerv para dolar ve tek kutuplu ABD hegamonyası girmiştir denilebilir.

Ve fakat piyasa kendi kendine bırakıldığında insan ve toplum arasındaki ilişkide önemli ölçüde sapmalar meydana getirerek, çoğu zaman kendini toplumsal amaçlardan çok bireysel çıkarlara hizmet eder hale dönüştürmüştür.

Piyasa ekonomisi üzerinden yaşanan bu sürece yani geleneksel iktisadi düşünceye en anlamlı düzeyde karşı çıkan bilim insanlarından biri de 19. Yy’ın sonlarında dünyaya gelmiş Karl Paul Polanyi’dir. Ve ne tuhaftır ki onun büyük ölçüde sanayi devriminden sonra ortaya çıkan argümanlara yönelik eleştirileri belki bugünün koşullarında çok daha gerçekçi bir hal almıştır.

Polanyi, piyasanın kendisini toplumdan bağımsız bir sistem şeklinde kurarak, etik değerlerin de tahrip olmasıyla toplumsal yapının aşındığını ortaya koymuştur. Esasında bugün olduğu gibi piyasalar kendi haline bırakıldığında döngüsel olarak bir krizin çıkışını ve ardından yine devletin işin içine girerek müdahale ettiğini görmekteyiz. ( 2008 küresel finans krizi buna belki de en uygun örnek olacaktır)

Polanyi’nin gömülülük (embeddedness) teorisi, piyasa sistemi ve kapitalizm eleştirisinin merkezinde yer alır. Analizi, Sanayi Devrimi’nden önce ekonomik işlemlerin hiçbir zaman tamamen ekonomik olmadığını; bilakis kültür, ahlak ve toplumsal(ulusal) çıkarlar gibi unsurlara bağlı olarak toplumsal paydaşların tamamına hitap ettiğini ancak bunun büyük ölçüde piyasa ekonomisiyle bozulduğuna işaret eder.

Bu yalın tarif üzerinden bugünkü sürece küresel olarak bakıldığında

  • ABD’de teknoloji tekellerinin ortaya çıkması ve borsasının büyük ölçüde bu tekellerin ağırlığında çevrelenmesiyle oluşan hisse balonu, merkeziyetsiz olanın merkezileştirilmeye çalışılmasıyla ortaya çıkan kripto balonları, değerli ve endüstriyel metaller ve tüm bu enstrümanların giderek devletlerin hazine kağıtlarının ve rezervlerinin yerini alması gibi faktörlere yani kendi kendine arazlı bir biçimde işleyen piyasa dinamiklerine karşılık;
  • Artan kamu borçları, üretimsizleşme ve gelir dağılımında eşitsizlikler….

Sonuç olarak popülist hükümetlerin iktidara gelişi ve giderek küreselleşmeden  (karşılıklı tarife, ticaret koridorları, göçmen karşıtı politikalar ve yayılmacılık riski) hatta piyasa ekonomisinden uzaklaşma (Fed’in bağımsızlığının sorgulanması ve piyasa üzerindeki sinyal etkisinin giderek azalması)

Ülkemiz açısından bakıldığındaysa;

  • Küresel piyasa ekonomisine bütünüyle adapte olmanın getirdiği ekonomik kırılganlıklar (yıllar içerisinde kronikleşmiş cari açık ve kur kırılganlığı-dolarizasyon tehlikesi)
  • Sermaye piyasaları yeterince gelişmemiş olduğundan, manipülasyona açık oluşu, kredi yükünün bankalar üzerinde olması ve yüksek faizin üretim ve yatırımı düşürücü etkisi,
  • Faize aşırı duyarlılık, doğru yerde olmadığında şimdiki gibi aşırı yüksek pozitif reel faiz ya da bir önceki programdaki aşırı yüksek negatif faiz gibi nedenlerle ilkinde yüksek faiz ve altın, ikincisinde ise mal fiyatlarındaki aşırılıklar nedeniyle servet transferi,
  • Ücretli kesimde yüksek enflasyondan kaynaklanan refah kayıplarına karşılık, enflasyonun altında belirlenen ücret zamları (geniş halk kesimlerinde gelir dağılımında eşitsizlik)
  • Reel kesimde geçmişte sübvanse edilen düşük faizli krediler ve ARGE teşviklerine karşılık verimlilik artışının genel olarak yapılmamış olması ve mevcut durumda da verimsiz üretim ve ihracat yapan firmaların ücret artışları (yatersiz olmasına karşın), döviz kuru ve kredi maliyetleri konusundaki serzenişleri; sonuç olarak önemli ölçüde rekabet kaybı ve imalat kesiminin payının azalması

Tüm bu küresel ve yerel zorlukların nedeni:  Polanyi’nin tanımladığı üzere gömülülük esasının yani toplum ve ekonomi arasındaki ilişkinin piyasa ekonomisiyle ortadan kalkmış olduğunun göstergesidir. Bugün çok şükür ki az sayıda da olsa ülkemizdeki savunma sanayinin gelişimi ya da modern altyapının inşası için birileri elini taşın altına koymuş vaziyettedir.

Ancak genel olarak bakıldığında da ucuz krediyle verimliliği arttırmak yerine şahsi servetine katkıda bulunan ve ardından da ücret artışlarının rekabeti zorladığı yönünde serzenişte bulunan girişimciler var.

Özetle belki enflasyon düşer, makro verilerde iyileşme sağlanabilir ancak ekonominin toplum yararına gelişimi için tüm paydaşlarla birlikte hareket edilmezse ne yazık ki toplumsal yozlaşma kaçınılmazdır. İşte bu nedenledir ki üretim ve bölüşüm piyasanın insafına bırakılmayacak kadar stratejiktir!

*Gömülülük (embeddedness ) : Yerleşiklik, toplum ve ekonomi arasındaki ilişkinin analizi olarak tanımlanmakta ve özellikle yerel ve bölgesel bağlamlarda ekonomik davranış ve sonuçları şekillendirmede sosyal ilişkilerin rolüne vurgu yapılmaktadır.

Nazlı Sarp

@ParaBorsaNet'i Twitter'da Takip Et!

ÖNEMLİ HABERLER VE GÜNCEL PİYASA YORUMLARINI KAÇIRMAMAK İÇİN BURAYA TIKLAYARAK HEMEN TWITTER'DA BİZİ TAKİP EDİN!