Piyasalarda iyimserlik sürüyor.
ABD Başkanı Trump’ın gümrük tarifeleri, İran-İsrail savaşı, iç gündemdeki siyasi gelişmelerin baskısı kısa sürede değişti. Savaş bitti, ABD ve Çin arasında anlaşma sağlandı. Son olarak CHP kurultayına ilişkin dava 8 Ekim’e ertelendi. Özellikle iç siyasette yaşanan gelişme Borsa İstanbul’da hacimli sert yükselişe neden oldu. Dış borsalardaki yükselişe uyum sağlamadaki engel de kalkmış oldu. BIST100 Endeksi, bir süredir enflasyondaki düşüş ve buna bağlı olarak TCMB faiz indirim beklentilerini fiyatlamakta zorlanıyordu. Kurultay davasının ertelenmesiyle bu mani aşıldı. Buna bağlı olarak 24 Temmuz toplantısında TCMB’den faiz düşüşü ciddi olarak fiyatlanmaya başlandı. Beklentiler 250 veya 350 baz puanlık indirim şeklinde. Bu yönde yerli ve yabancı finans çevrelerinden görüşler gelmeye devam ediyor. Faize en duyarlı sektör olan bankacılık hisseleri ilk ve en belirgin tepkiyi verdi. Onu konut (GMYO) ve inşaat bağlantılı (çimento) hisseler izledi. Gerçi faizin duyarlı olmadığı sektör yok gibi. Borsanın bizatihi en ciddi alternatifinin faiz olması nedeniyle kendisi duyarlı. Son bir yıldır borsayı olumsuz etkileyen parametrelerin başında faiz geliyor. Enflasyon ile mücadele çerçevesinde faiz önemli bir araç olarak görüldü ve yüksek tutuldu. Yüksek faiz, kurları ve talebi baskılayarak enflasyona karşı önemli bir mesafe alınmasına neden oldu. Diğer yandan, yerli yatırımcı risksiz ve yüksek getiriyi tercih ederek borsaya mesafeli durunca BIST100 Endeksi tam bir yıl düşüş eğilimini korudu. Şimdi şartlar değişiyor. Borsada yükselen işlem hacmi hisselere ilginin artmaya başladığını göstermesi açısından önemli bir referans. Uzun süredir primsiz kalan hisseler için bir umut yeşerdi. İç ve dış gündemde piyasa bozucu bir haber akışı olmazsa, bu süreç bir süre daha korunabilir. Faizdeki gerileme aynı zamanda yavaşlayan reel ekonomi üzerinde de hareketlenmeye neden olacaktır. Sanayi kesiminde canlanma beklentileri dışında gerileyen faizler finansman giderlerini de azaltıcı bir işlev görebilir. Faiz düşüşü ile TL’nin değer kaybının ihracatçıya katkı sağlaması olasıdır. Ancak döviz kurlarındaki yükselişin daha geniş ölçekte enflasyon üzerinde olumsuz bir etkisi olması olağan bir gelişme olacak. Bunu da bir bakıma ilacın yan etkisi gibi görmek gerekecek. Reel ekonomide yaşanacak bir canlanma doğal olarak mikro bazda şirket bilançolarına da olumlu yansıma gösterebilir. Hatırlanırsa geçtiğimiz yıl ve bu yılın ilk çeyrek bilançolarında enflasyon muhasebesi ve ekonomideki yavaşlama ile çok sayıda şirket zarar açıklamıştı. Aşırı bir iyimserliğe kapılmak için erken. Ama uzun süredir baskı altında kalan ve ciddi zarar yazan borsa yatırımcısının kullanabileceği bir zemin oluşmuş durumda. Mevcut iyimserliğin devamının şartı veya olmazsa olmazı, iç ve dış gündemde geçtiğimiz günlerde yaşadığımıza benzer olumsuz bir haber akışının olmaması. Bu yıl için enflasyon ile ilgili %20’li, TCMB faizi ile de %30’lu rakamlar beklenti olarak daha yüksek sesle telaffuz edilmeye başlandı. Bu açıdan bakınca orta ve uzun vadeli umutların içi pek boş değil. Son aylarda borsada yabancı alımları süreklilik göstermişti. İran-İsrail savaşı nedeniyle bir haftalık mola verdikten sonra savaşın bitmesiyle alımlar tekrar başladı. TCMB verilerine göre 27 Haziran ile biten haftada; Yabancı yatırımcılar hisse senetlerinde 247 milyon dolar, tahvil bonoda 305 milyon dolarlık alım yaptılar. Bir önceki hafta hisse senetlerinde 109 milyon dolarlık satış yapmışlardı. Yabancıların CHP kurultayının ertelenmesi sonrası oluşan yeni hava ile ilgili tavrını görmek için önümüzdeki hafta Perşembe günü saat 14.30’u beklemek gerekecek. Piyasaların seyrine bakarak yine “alıcılı” tarafta olacaklarını tahmin etmek zor değil. Aynı hafta TCMB rezervlerinde hafif düşüş, bankalar yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatında ise yükseliş vardı. TCMB brüt rezervleri 1.28 milyar dolar azalışla 154.4 milyar dolara gerilerken swap hariç net rezervler 1.8 milyar dolar düşüşle 28.4 milyar dolara çekildi. Yurtiçi yerleşiklerin bankalardaki döviz mevduatı ise 479 milyon dolar artışla 194.1 milyar dolar oldu. Faiz düşüşünün TL’ye ilgiyi ne ölçüde etkileyeceği, dövize bir yönelim olup olmayacağı önümüzdeki haftalarda takip edilecek bir konu. Piyasalardaki iyileşmenin önemli bir yansıması da dış bakışı gösteren Türkiye’nin risk primine (CDS) oldu. Kurultay davasının erteleme kararı sonrası kısa sürede sert bir düşüşle kritik seviye olan 300’ün altına çekildi ve 270’li seviyelere kadar geriledi. Bu düşüş, yabancı yatırımcının Türkiye tavrı için önemli görülmekle birlikte dış finansman sağlamada daha düşük maliyet demek. Hafta sonu siyasette yaşanan gelişmelere ilişkin fiyatlama bugün yapılacak.
Dış piyasalarda iyimserlik korunuyor. Gerginliğe neden olan Ortadoğu ve gümrük tarifelerine ilişkin gerilimlerin yerini çözüme bırakması olumlu havayı beraberinde getirdi. Gümrük tarifeleri konusunda ABD’den yeni açıklamalar geldi. Hafif gerginliğe rağmen belirgin bir etki yapmadı. Jepolitik gelişmelerin gündemde geriye düşmesiyle ekonomik verilere duyarlılık arttı. Geçen hafta açıklanan ABD tarım dışı istihdamı beklentileri aşınca özellikle Fed faiz politikası konusu başta olmak üzere olumlu hava bir parça sorgulanmaya başlandı.