ABD’nin İran’a hafta sonu saldırmasıyla savaş yeni bir aşamaya geçti.
İlk tepkiler sakin. Önümüzdeki günlerde savaşın seyri yön açısından piyasalar için önemli olacak. Savaşın şiddeti, yaygınlık gösterip göstermeyeceği, Hürmüz Boğazı’nın kapanış kapanmayacağı, Rusya ve Çin’in tavrı veya diplomasinin ne ölçüde etkili olacağı yakından takip edilecek. Dünya petrolünün 1/5’nin geçtiği Hürmüz Boğazı İran tarafından kapatılırsa petrolün varilinin 120-130 dolara çıkabileceği tahminleri yapılıyor. Bu durumda gerilemeye devam eden küresel enflasyon ve faiz sürecinin olumsuz etkilenebileceği konusunda öngörüler var. Türkiye coğrafi olarak bölgeye yakın olması nedeniyle dış piyasalara göre savaştan daha fazla etkilenmiş durumda. Savaşı daha yakından hisseden iç piyasalar ve özellikle Borsa İstanbul’da baskı sürüyor. Sermaye piyasaları (hisse senetleri) riskli varlık içerdiğinden para piyasalarına (faiz, döviz) göre daha dalgalı bir seyir izliyor. Döviz kurları sakin seyrini koruyor. Yüksek faiz ve rezervlerdeki toparlanmanın bu görünümde etkili olduğu anlaşılıyor. Son aylardaki gelişmelere bakıldığında Borsa İstanbul ne zaman kendine gelecek gibi olsa bir sürprizle karşılaştı. Enflasyon düşüşüne bağlı olarak TCMB faiz indirimlerine başlamıştı ki 19 Mart’taki siyasi gelişmeler ile sarsıldı. Bunun yaraları sarılırken 2 Nisan’da ABD Başkanı Trump’tan gümrük tarifeleri şoku geldi. Bunun tahribatının telafi edilme aşamasında iken bu defa İran-İsrail savaşı başladı. BIST100 Endeksi ne zaman soluklanacak ve iyimser bakacak olsa bir darbe yedi. Bunca şeye rağmen BIST100 Endeksi’nin 9.000 seviyesinin üzerinde tutunması dip oluşumu için önemli. Ancak belirsizlikler nedeniyle dip oluştu demek için yine de erken. Geçen hafta iç piyasalar TCMB faiz kararına odaklandı. Politika faizinde değişim beklenmezken borç verme faizinde düşüş beklentileri vardı. Fakat TCMB tüm faiz oranlarını sabit bıraktı. Buna başta banka hisseleri olmak üzere borsa olumsuz tepki verdi. Ancak satışlar derinlik kazanmadı, cuma günü toparlanma çabaları görüldü. Faize en duyarlı sektör bankacılık olduğu için ilk ve daha derin tepkinin banka hisselerinden gelmesi olağan bir durum. Toplantı metni öncekine göre bir parça daha “güvercin” bulundu ve Temmuz ayı için faiz indirim beklentileri güç kazandı. Önceki toplantı metnindeki “parasal sıkılaşma sürecektir” ifadesi çıkarıldı, yerine “enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir” ifadesi konuldu. Ayrıca son metinde; Haziran ayında enflasyon eğilimindeki düşüşe, jeopolitik gelişmelere ve gümrük tarifelerine vurgu var. Bundan faizin sabit bırakılmasında bu gelişmelerin de payının olduğu izlenimi çıkıyor. TCMB’nin faizi sabit bırakmasının altında yatay diğer nedenler irdelenecek olunursa; 19 Mart ile kaybedilen TCMB rezervlerinin henüz yerine konulamaması, erken faiz indirimiyle kur ve talepteki canlanmanın enflasyon düşüş sürecini olumsuz etkileyebileceği gibi gerekçeleri saymak mümkün. Bununla birlikte yüksek faizin reel ekonomiyi yavaşlatıcı etkisi ve kurların baskılanmasıyla ihracatçıların durumu, artan finansman giderleri ve şirketlerin zayıflayan borç ödeme kapasiteleri gibi konu başlıklarında biraz daha sabır gerekiyor. JP Morgan, Deutsche Bank ve Citi gibi yabancı bankalar son TCMB metnini “Temmuzda faiz indirimi göründü” şeklinde değerlendirdiler. Diğer yandan yüksek faiz, borsanın en önemli alternatifleri arasında bulunuyor. Bu nedenle BIST100 Endeksi’nde devam eden düşüş eğiliminin başlıca sebepleri arasında faiz önemli bir yer tutuyor. Mevduat faizini enflasyon ile karşılaştırdığımızda reel bir getiri sunuyor. Yıl sonu tahmini olan %25 enflasyon hedefi yakalandığı taktirde kazanç daha da artabilir. Önümüzdeki aylarda faiz düşüşü olursa buna en ciddi tepki borsadan gelebilir. Bu durum aynı zamanda reel ekonomide bir rahatlamaya neden olacaktır. Faizin düşmesi için enflasyon kilit bir rol oynuyor. Enflasyonun düşmesi için ise yüksek faizle kurlar ve talep baskılanıyor. Yatırımlar da bu çerçevede günün koşullarına göre şekilleniyor. Bu dönem yerli yatırımcıların ağırlıklı tercihi mevduat, altın, konut olmaya devam ediyor. Konut satışları Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %17,6 oranında artarak 130 bin oldu. Bu Mart ve Nisan’daki aylık satışların da üzerinde bir rakam. Yüksek faize rağmen satışlardaki artışı “servet etkisine” bağlamak yerinde olacak. TCMB geçtiğimiz aylarda yayınladığı bir raporda “altın fiyatlarındaki artışın konut ve otomobil satışlarına alım olarak” yansıdığını belirtmişti. Doğruluk payı oldukça yüksek.