Christopher Nolan’ın “Interstellar” filminde karakterlerin zamanı ve uzayı bükerek imkansızı başarmaya çalışmalarını izlerken, aslında her birimizin kendi finansal galaksilerinde benzer bir mücadele verdiğini düşünmeden edemiyorum. Zaman, piyasaların en acımasız koordinatı olsa da 2025 yılını geride bırakırken elimizde kalan en büyük veri seti, insanlığın finansal araçlarla kurduğu bu derin ve karmaşık ilişki oldu.
Tarih boyunca paranın takas aracından dijital bir koda dönüşümü, tıpkı filmlerdeki o solucan deliklerinden geçmek gibi, bizi hep bilinmeyene ama daha hızlısına taşıdı. Sanayi Devrimi’nin buharlı makineleri nasıl kas gücünü dönüştürdüyse, 2025’in yapay zekayla harmanlanmış finansal ekosistemi de zihin gücümüzün sermaye üzerindeki tahakkümünü yeniden tanımladı.
Geçmişin izinde 2025 bilançosu
Geride bıraktığımız 2025 yılı, küresel ekonominin adeta bir “dayanıklılık testi” gibiydi. Trump yönetiminin ikinci dönemine girişiyle şekillenen ticaret savaşları ve gümrük tarifeleri, tedarik zincirlerini bir labirente çevirirken, finansın sadece rakamlardan ibaret olmadığını, jeopolitik bir satranç tahtası olduğunu bir kez daha anladık.
Enflasyonun gelişmiş ülkelerde dizginlenmeye çalışıldığı, ancak gelişmekte olan piyasalarda hala bir hayalet gibi dolaştığı bir yılı bitirdik. Bu süreçte yeşil dönüşüm ve karbon fiyatlandırması gibi konular, finansın ötesine giden yolculukta sadece birer “sosyal sorumluluk” başlığı olmaktan çıkıp, portföylerin ana taşıyıcı kolonu haline geldi. 2025 yılında finansal piyasalar, teknoloji hisselerinin yüksek değerlemeleri ile kamu borç krizinin gölgesi arasında ince bir çizgide yürüdü.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!