Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Donald Trump, Körfez turundan 3,2 trilyon dolarlık silah, savunma sanayi, havacılık, enerji ve yapay zekayı içeren bir yatırım sözüyle döndü. Bu rakam kulağa Körfez sermayesinin zenginliğini fısıldasa da, asıl mesele çok daha derindi: Körfez ülkeleri, fosil yakıt gelirlerini futboldan sanayiye, yapay zekadan Formula yarışlarına kadar uzanan bir yelpazede stratejik yatırımlara dönüştürerek prestij ve dönüşüm peşinde koşuyordu artık…
Bu açıdan bakıldığında, ABD ve Körfez arasında kurulan ilişki, birilerinin söylediği gibi yalnızca bir ganimet kazanımı değil; karşılıklı stratejik ortaklık hedefidir. Tam da bu çerçevede, geçtiğimiz hafta duyurulan BAE ile yapılan yapay zeka anlaşması da dikkat çekiciydi. Durumu bu tarafı ile mercek altına almak isterim:
Birleşik Arap Emirlikleri, son yıllarda sessiz fakat kararlı bir şekilde yapay zeka ve uzay teknolojilerine yatırım yapıyor. Kadınların da etkin şekilde yer aldığı bu sektörler, Doğu medeniyetlerine yukarıdan bakan bakış açılarını rahatsız edebilecek kadar da güçlü bir gelişim sergiliyor.
BAE’nin teknoloji yolculuğunun merkezinde, 2018’de kurulan ve kamu ihtiyaçlarından sağlığa, petrolden havacılığa kadar birçok alanda yapay zeka çözümleri geliştiren G42 adlı şirket var. Pandemi döneminde Çinli BGI Genomics ile biyoteknoloji işbirliği yapan G42, bu süreçte Çin’in askeri bağlantıları gerekçe gösterilerek, ABD tarafından kara listeye alınmıştı. Böylece G42, Biden yönetiminin görev süresinin sonlarına doğru derinleştirdiği teknoloji kısıtlamalarının hedefi olmamak için rotasını Çin’den ABD’ye çevirerek, 2024 yılında Microsoft ile stratejik bir ortaklığa gitti.
Ve 2024’te Microsoft ile yaptığı ortaklıkla Çin’e yönelmek yerine ABD ekseninde ilerlemeyi tercih ettiğini gösterdi. Bu iş birliği, aynı zamanda ABD’nin Orta Doğu ülkelerinin Huawei gibi Çinli teknoloji devleriyle bağ kurmasını engelleme stratejisinin de bir parçasıydı.
Bugün geldiğimiz noktada, Trump’ın ikinci dönemine dair ezberler bozulsa da, hem Trump hem de Biden yönetimlerinin ortak paydasının Çin ile süren teknoloji rekabeti olduğu çok aşikar. Bu strateji doğrultusunda, ABD ile BAE arasında 2025 itibarıyla her yıl 500 bin adet Nvidia’nın ileri düzey yapay zeka çiplerinin ihracatına ilişkin bir ön anlaşma imzalandı. Bu çipler, BAE’nin veri merkezleri kurarak kendi yapay zeka modellerini geliştirme çabalarına hız kazandıracak ve merkezde yine G42 var.
Bu çerçevede, Abu Dabi’de kurulacak 5 gigawatt kapasiteli, 10 kilometrekarelik bir yapay zeka kampüsü de dikkat çekiyor. G42’nin liderliğinde, ABD’li teknoloji şirketleriyle ortaklaşa inşa edilecek bu kampüs, BAE’nin küresel yapay zeka sahnesinde üçüncü büyük güç olma iddiasını besliyor. Ve en önemlisi Körfez ülkeleri, bu yarışta nakit ve enerji gibi iki kilit avantaja aynı anda sahip.
Tüm bu gelişmeleri izlerken, aklıma 2023 yılında Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Körfez turu geldi. O ziyarette Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda BAE ile imzalanan ve uzay ile yapay zekayı da içeren 50 milyar doları aşan yatırım anlaşmaları yapılmıştı.
Ve şimdi… Takvimler Mayıs 2025’i gösterdiğinde, BAE’nin teknoloji devi G42’ye bağlı Khazna Data Centers, Türkiye’nin yapay zeka vizyonuna destek olacak büyük bir yatırımı duyurdu. Ankara Başkent OSB’de kurulması planlanan bu merkez, 100 megawatt’a kadar kapasiteye ulaşabilecek. Bu yatırım, Türkiye’nin dijital dönüşüm yolculuğuna sadece veri altyapısıyla değil, ileri teknoloji transferi, yetenek gelişimi ve sürdürülebilirlik alanlarında da stratejik katkı sunacak.
BAE’nin Türkiye’yi bu düzeyde bir iş ortağı olarak seçmesinin jeopolitik gerekçeleri kuşkusuz önemli. Ancak bir başka kritik gerekçe daha var ki; onu da şu veri açıklıyor: Stanford Üniversitesi’nin 2025 Yapay Zeka Endeksi’ne göre, Türkiye’nin yapay zeka yetenek yoğunluğu son sekiz yılda %198 artmış durumda.
Bernard Shaw’un dediği gibi:
“Bu dünyada başarıya ulaşan insanlar istedikleri şartları yakalayan insanlardır. Eğer onları bulamazlarsa, kendileri yaparlar.”
Bugün bu şartları, hep birlikte yeniden inşa ediyoruz.